Haber: Ayşegül Nişli
İstanbul Üniversitesi Haber Merkezi
Yaşadığı dönemden günümüze dek eşsiz kalemiyle, muhalif duruşuyla ve çok yönlü sanatçı kimliğiyle hayranlık duyulan Tevfik Fikret’in Aşiyan’daki evi, şairin bu özelliklerine dair birçok anlam taşıyor.
Edebiyat-ı Cedide (Yeni Edebiyat) akımının en önemli temsilcilerinden olan Tevfik Fikret, zamanın edebiyat camiasında yarattığı yeni atmosferin yanında fikirleriyle başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere birçok aydını etkilemiş bir şairdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma sürecine tanıklık etmek onun üzerinde büyük etki bırakmıştı.
Galatasaray Lisesi’nde Recaizade Mahmut Ekrem, Muallim Naci gibi büyük şairlerden dersler alan Tevfik Fikret, mezun olduktan sonra memuriyet, öğretmenlik gibi mesleklerin yanı sıra şiir yazmaya da devam etti. 1895’te yönetimine geçtiği Servet-i Fünun dergisi, önceleri bilim dergisi olarak yayınlanırken, Fikret’le birlikte 256. sayıdan itibaren edebiyat dergisi olarak yayınını sürdürdü.

“Fikret’in dünyasında Doğu ile Batı çatışmaz”
Tevfik Fikret’in yaşadığı ev olan bugünün Aşiyan Müzesi; Salon, Edebiyat-ı Cedide Bölümü, Abdülhak Hamit Tarhan Bölümü, Çalışma Odası, Yatak Odası, Yemek Odası, Şair Nigar Bölümü ve büyüleyici İstanbul Boğazı manzarasına sahip bir bahçeden oluşuyor. Bahçede Fikret’in 1961 yılında Eyüp Mezarlığı’ndan taşınan mezarı bulunuyor.
1905 yılında evin bulunduğu arsayı satın alan Fikret, binanın mimarlığını da kendisi yaptı. Evin girişinde dikkat çeken detaylardan birisi, Doğu ve Batı yönlerinde olmak üzere iki merdivenin bulunması. Müze Müdürü Dr. Nebahat Yusoğlu, Batı merdiveninin aynı zamanda Tevfik Fikret’in o dönemde öğretmenlik yaptığı Robert Koleji’ne bağlanıyor olmasının sembolik bir anlam taşıdığını vurguluyor:
“Fikret der ki, ‘Biz bir kuş gibiyiz, tek kanatlı uçmamız mümkün değil, çift kanatlıyız.’ O yüzden bir tarafımız Doğu’da olacak, Doğu penceresiyle onu anlatır. Batı kapısıyla da Batı’yla olan bağlantılarımızı anlatır. O köprü gerçek anlamda da sembolik anlamda da Batı’nın akıl ve bilimine bakar.”


Salon bölümünde bulunan Tevfik Fikret’in balmumu heykeli müzenin en ilgi çekici noktalarından biri. Öyle ki sanki sizinle edebiyat konuşacak gibi canlı görünüyor. Hemen yanında Şehzade Abdülmecit’in Fikret’e “Muhibbi Muazzizim” (Sevgili Aziz Dostum) notuyla hediye ettiği “Sis” tablosu yer alıyor. Yusoğlu, tabloda yer alan “Medusa’nın Salı” ile Şehzade Abdülmecit’in, istibdat döneminin insanlar üzerinde yarattığı buhrana işaret ettiğini belirtiyor.
“Doğanın görkemi ve korkutuculuğuna hayran”
Tevfik Fikret’in eşyayı konuşturması, Yusoğu’nun şairde dikkat çektiği başka bir özellik. Fikret’in simetriden hoşlanmadığının, Salon Bölümü’nde bulunan Sedefli Sedir’deki kırlentlerin diziliminden anlaşıldığını belirten Yusoğlu, “Sedefli Sedir bölümüne baktığınızda şark tarzında yapılmıştır, orada Fikret’in hassasiyetleriyle karşılaşırız. Orada kullandığı kırlentler hep üçe bir. Özellikle bir tarafa şal atmış. Doğada bir simetri yok, Fikret de bunun farkında, çünkü ressam. Gözleri doğaya bizim gibi bakmıyor, biz sadece görüyoruz ama o inceliyor” diye konuşuyor.
Yemek odasında Fikret’in kullandığı eşyaların yanı sıra yaptığı natürmort tablolar da bulunuyor. Odanın hemen yanındaki bölümde Tevfik Fikret’in “Sokrat Penceresi” olarak adlandırdığı pencere, doğrudan denize bakıyor.
“Tevfik Fikret de kendisini Sokrat gibi algılıyor. Biliyorsunuz ki Sokrat maalesef yargılanmış ve mahkûm edilmiş bir filozof. Tevfik Fikret de kendisiyle onun arasında bir özdeşlik kurmuş” ifadelerini kullanan Yusoğlu, Fikret’in toplumun kendisini anlamadığı için burayı bir inziva evi olarak inşa ettiğini söylüyor.



Evin üst katında Fikret’in çalışma odası ve yatak odası bulunuyor. Çalışma odasında Servet-i Fünun dergisinin baskıları, Tevfik Fikret’in otoportreleri ve doğum belgesi gibi detaylar yer alıyor. Müdür Yusoğlu, otoportreler hakkında “Benim için o iki çalışma, birisi ömrünün baharında yaptığı bir resim, ötekisi ölümün ayak seslerini hissettiğinde yaptığı bir çalışma, hayat dair kalendermeşrep bir duruşu gösteriyor. Divan şairlerinin dünyayı umursamama halini koruması benim için takdire şayan” şeklinde konuşuyor.
Yusoğlu aynı zamanda Tevfik Fikret’in doğduğu gün, babası Hüseyin Efendi’nin bir şaire giderek oğlunun doğumu için şiir yazdırdığını da vurguluyor.

Tevfik Fikret’in yatak odasında bizi karşılayan deniz manzaralı pencerenin dışında birçok etkileyici detay var. Bunlardan biri Fikret’in vefatından sonra Mihri Müşfik Hanım tarafından alınan yüz maskı. Yatağın hemen diğer yanında ise vefatından sonra çekilmiş fotoğrafı bulunuyor. Fotoğrafta Fikret’in etrafının çiçeklerle süslenmiş olmasına dikkat çeken Yusoğlu, Mihri Müşfik Hanım’ın şairin ölümünün ardından İtalya’da gördüğü Batılı usulleri uyguladığını belirtiyor.



“Aşiyan”: Kuş Yuvası
Uzaktan bir kuş yuvasına benzeyen ev, Fikret’in 1915’te vefatından sonra eşi Nazime Hanım tarafından Robert Koleji öğrencileri için pansiyona çevrildi. 1940 yılında ise Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in çabasıyla satın alınan ev, içinde Namık Kemal’den Recaizade Mahmut Ekrem’e kadar birçok şairin eşyalarının yer aldığı Edebiyat-ı Cedide Müzesi adını alarak ziyarete açıldı. Tevfik Fikret’in elinin değdiği her yere anlam katmış olması şairi anlamak için birçok mesajı günümüze taşıyor. Tevfik Fikret’in fotoğrafları, resimleri, eşyalarının tasarımı, hepsi bütün bir düşünce birikimini anlatarak ölümsüzleştiriyor büyük şairi.


