Halil SAÇ
Neredeyse 500 yıldır yaşamımızın içinde olan, kendine özgü pişirme ve ikram şekliyle hayatımızın vazgeçilmezleri arasına giren kahvenin Osmanlı’daki yerini ve önemini İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeynep Tarım anlattı.
Kahvenin Osmanlı’daki serüveninin 16’ncı yüzyıla, Kanuni Sultan Süleyman dönemine dayandığını, öncesinde şerbet içimi yaygınken, tüccarlar aracığıyla Osmanlı’ya taşınan kahvenin kokusu ve tadı sayesinde kısa sürede sarayda ve toplumda kendine önemli bir yer edindiğini belirten Prof. Dr. Zeynep Tarım, “Başlarda kahvehanelerde pişirilip sunulan kahve insanların ilgisini çeker ve aynı meslekten insanların veya benzer zevklere sahip kişilerin kahve içmeye gelmesiyle bir muhit oluşur. Bir yandan kahve içilir öte yandan sohbet edilir” dedi.
Kahvenin gerek toplumda gerekse sarayda yaygın halde tüketilmeye başlanmasıyla padişahların da severek kahve içtiğinden söz eden Prof. Dr. Tarım, II. Abdülhamid’in iki fincan kahve istediğini ve güne kahveyle başladığının bilindiğine dikkat çekti. Kahvenin 16’ıncı yüzyıl sonlarına doğru daha yeni yayılmışken yasaklanmasından, daha sonra serbest bırakılmasından sonra tekrar IV. Murad zamanında yeniden yasaklanması gibi süreçler yaşandığından bahseden Prof. Dr. Tarım, aslında IV. Murad döneminde yasaklanmasına kadar kahvenin çoktan Türk kültürüne yerleştiğini belirtiyor.
“Fiil Öncelikle Ritüele Dönüşmelidir”
Herhangi bir şeyin o toplumun kültüründe yer edinmesi sürecinde geçtiği önemli çizgiden bahseden Prof. Dr. Tarım, “Bir şey hayatınıza girdiğinde ve uzun süre kaldığında zaman içinde önemli bir noktaya yükselir ve onun ile ilgili fiiller, ritüel halini alır. Osmanlı’da da kahvenin kendine has pişirilmesi ve ikram edilmesi bu şekildedir. Bir fiilin medeniyet tarihinde yer edinebilmesi için öncelikli olarak ritüele dönüşmesi gerekir” şeklinde açıklamada bulundu.
“Cezveye Geçiş Süreci 19’uncu Yüzyıl”
Prof. Dr. Tarım, uzun yıllar şerbet içen insanların kahvenin beğenilip toplumda ve devlet kademelerinde yaygınlaşmasıyla beraber misafirlerine kahve ikramında bulunmaya başladığını ve bunun geleneksel hale geldiğini “O dönemler Osmanlı’da kahve ‘sitil’ adı verilen kaplarda kaynatılmaktadır. Cezveye geçiş daha sonra, 19’uncu yüzyıldır. Önce cezvenin kapağı çıkar, ardından fiziki şeklinde bazı değişiklikler meydana gelir ve günümüzdeki halini alır” sözlerini sarf etti.
“Kahve İkram Etmenin Merasimi Var”
Osmanlı’da kahve ikram etmenin törenselleştiğine vurgu yapan Prof. Dr. Tarım, “Osmanlı’da devlet kademelerinde ve ailelerde kahve ikram etmenin bir merasimi var. Bu merasim üç ve yedi kişi arasında değişir, yani sadece bir kişi kahve ikram etmez. Biri sitili taşır, biri sitil örtüsünü, öteki tepsi içindeki fincanları taşır ve bütün kişilere tek tek, sırasıyla, ikram edilir. Önce fincan gelir, ardından sitil gelir ve kahve fincana boşaltılır. İkramda sadece kahve verilmez öncesinde veya sonrasında tatlı, buhur gibi şeylerle beraber sunulurdu”dedi. Osmanlı’da kahve davetinin alışılagelmişin dışında bir amacı olduğunu da değinen Prof. Dr. Tarım, “Sarayın herhangi bir sebepten suçlu bulduğu biri kahve içmeye çağrılırdı, çünkü kahve içmek dostluk göstergesidir. Bu yöntemle suçlu bulunan kişi yakalanırdı” şeklinde konuştu.
“Kültür Ayrıntılardan Oluşur”
Prof. Dr. Tarım, “Toplum olarak ayrıntıları fazla önemsemiyoruz ve bu yüzden ayrıntıları çok hızlı bir şekilde unutabiliyoruz. Oysa kültür ve medeniyet ayrıntılardan oluşur, ayrıntılardaki güzelliklerden oluşur. Kahve ikramı da Osmanlı medeniyetinin uzantısı olan inceliklerden birini ifade eden bir törendir” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.
Diyetisyen Gözüyle Kahve
Kahvenin sağlık üzerinde olumlu etkileri bulunuyor. Bu etkileri İÜ İstanbul Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Uzm. Diyetisyen Betül Sanrı şöyle anlattı: “Kahve sağlıklı beslenmemize katkı sağlayan değerli besinlerden birisidir. Aynı zamanda iyi bir antioksidan kaynağıdır. Bunun yanında kahve ve kilo kontrolü birbiriyle ilişkilidir. Kahve, metabolizmayı hızlandırma etkisinden dolayı kilo verme diyetlerinde kilo kaybına yardımcı olur. Depresyon üzerinde de etkisi vardır. Yapılan çalışmalar, günde ortalama 4 kupa kahve içen kişilerin hiç içmeyenlere oranla, yüzde 10 daha az depresyona girdiğini gösteriyor. Yine başka bir çalışma, günde ortalama 3 fincan kahve içen kadınların, hiç kahve içmeyenlere göre cilt kanserine yakalanma riskinin daha düşük olduğunu gösterdi. Son olarak kahvenin kansere karşı koruyucu etkisi olduğu biliniyor.”