Sümeyye YAĞCI
İnsanlığın ilk aşamalarını içeren Neolitik dönem hakkında arkeolojik verilere ulaşmak amacıyla Manyas gölünün doğusunda, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Öncesi Arkeolojisi Bölümü tarafından gerçekleştirilen yüzey araştırmalarında daha eski bir dönem olan Orta Paleolitik Çağa tarihlendirilebilen buluntu alanı keşfedildi.
Arkeolojik çalışmaların yürütülmesine tarihsel birikim açısından elverişli olan ülkemizde, ilk faaliyetlerine 1950’lerden itibaren başlayan İstanbul Üniversitesi Tarih Öncesi Arkeoloji si Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Eylem Özdoğan yapılan çalışmaları anlattı.
Doç. Dr. Özdoğan, “Dört farklı alanda ancak eş zamanlı gerçekleştirdiğimiz yüzey çalışmalarından biri olan Manyas gölü çevresi buluntu alanında dönemin topluluğu hakkında güncel verilere ulaşıldı. Neolitik döneme ait buluntu alanı bulmayı amaçladık bunun yanı sıra Orta Paleolitik Çağa ulaşan verilere de ulaşıldı’’ ifadelerini kullandı.
“İlk Çalışmalar 1987’de”
İlk arkeolojik çalışmaların ekip tarafından 2017’de 3 yıllık bir proje olarak başlamasının bazı nedenleri olduğunu belirten Doç. Dr. Özdoğan, “Arkeolojik bilgi arşivi açısından kısıtlı verilerin olduğunu bildiğimiz Manyas gölünü tercih etmemizin bir sebebi, ekibimizin çalışma yoğunluğunun Batı Anadolu üzerinde olmasıdır. Dolayısıyla aynı bölge içinde farklı alanlarda çalışmak bizim için avantajlı noktalar içermekteydi. Bir diğer sebebi ise Manyas gölünde Neolitik döneme ait buluntulara ilk olarak 1987 yılında üniversitemizin anabilim dalı tarafından ulaşılmış olmasıdır” ifadelerini kullandı.
“Paleolitik Çağda Manyas Gölü Yoktu”
Topoğrafya açısından Paleolitik Çağ ile günümüzün farklılıklar göstermesi ve buluntu verilerinden bahseden Doç. Dr. Özdoğan, “Tarihi dönemler içinde topoğrafyalarda değişiklikler gözlendi. Doğu Anadolu Bölgesi yükselmişti ve Paleolitik Çağda Manyas Gölünün oluşumu henüz yoktu. Çalışmamızda yoğun olarak yontma taş buluntular elde ettik. Bu da Orta Paleolitik Çağa ait bir buluntu alanına ulaştığımız sonucunu verdi” diyerek yüzey araştırmasının buluntular ışığında öne çıkan bazı yönleri bulunduğunu belirtti.
1987 yılında yapılan çalışma ile ekibin verilerinin uyumlu sonuçlar verdiğini belirten Doç. Dr. Özdoğan, “Biz daha yoğun ve geniş alanda, tarla tarla bütün bölgeyi çalışarak toplama yapıldığından dolayı fazla örnek ile ayrıntılı bilgi sağladık. Bunun yanı sıra verilerimiz tekil değil yoğun buluntular, yani bu alanın bir kamp alanı olabileceği durumu söz konusu’’ diyerek bir sonraki adımın bu alanda kazı çalışmasının yapılması olabileceğini ifade etti.
“Bilgi Üretimine Katkıda Bulunuyoruz”
Tarih Öncesi Arkeolojisi bölümünün 1950’lerden itibaren çok aktif araştırmalar yürüttüğünü belirten Doç. Dr. Özdoğan, “Bölümümüz ülkemizde fazlaca proje ve arazi araştırmasına sahip. Çalışmaların birkaç faydası bulunmakta. Bilgi üretimine doğrudan katkıda bulunuyoruz. Bu tip çalışmalarda öğrenci uzman yetiştirebiliyorsunuz. Kazıya geliyorlar, tez malzemesi alıyorlar, araştırmalar yapıyorlar bu sayede kendi alanlarında gelişme fırsatı buluyorlar. Eğer biz bilgi üretmezsek, o bilgiden yararlanılamaz ya da bir uzmanlık alanı geliştirilemez belki. Manyas Gölü çevresi yüzey çalışmamız ve eş zamanlı gerçekleştirdiğimiz araştırmalarımız bulunmakta. Trakya, Bursa, Niğde, Aksaray gibi Türkiye’nin çok farklı yerlerinde çalışmalar gerçekleştiriyoruz’’ diyerek sözlerini sonlandırdı.