Emine Özge KONDAKÇI
Çocukluk çağı kanserleri arasında birinci sırada olan lösemi ile ilgili İstanbul Üniversitesi Aziz Sancar Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü Genetik Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Müge Sayitoğlu bilgi verdi.
Lösemi, çocukluk çağı kanserlerinde ilk sırada yer alıyor ve kanser vakalarının da yüzde 35’ini oluşturuyor. Tedavi edilmediğinde ölümcül olabilen kan kanseri türü, hücre cinsine göre iki ana gruba ayrılıyor ve Türkiye’de her yıl 16 yaşın altında 1200 ile 1500 arası rakamlarla, yeni lösemili çocuk vakası bildiriliyor. Lösemi her yaşta görülebiliyor ve en sık görüldüğü çocukluk çağı, 2-5 yaş grubu. 1 yaşın altında ve 10 yaşın üstündeki yeni vakalarda tedaviye cevabın azaldığı hastalıkla ilgili olarak, İstanbul Üniversitesi Aziz Sancar Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü Genetik Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Müge Sayitoğlu bilgi verdi.
Sigara dumanı, hava kirliliği, zararlı kimyasallara maruz kalma, radyasyon gibi faktörlerin DNA’da kırıklar meydana getirerek kanseri, özellikle lösemiyi ciddi anlamda tetiklediğini vurgulayan Prof. Dr. Sayitoğlu, az da olsa kalıtsal faktörlerin de etkili olduğunu ve genlerdeki yatkınlık sebebinin de lösemiyi tetiklediğini söyledi.
Lösemide Tedavi Aşaması
Lösemi tedavisinde kombine yani tek bir ilaca bağlı olmayan, birçok ilacın yer aldığı kemoterapilerin uygulandığını belirten Prof. Dr. Sayitoğlu, tedavide temel amacın “yoğun bir tedavi uygulayarak bütün kanser hücrelerini ortadan kaldırmak, daha sonra idame tedavilere geçmek” olduğunu söyledi.
Tedavide Mutluluğun Etkisi
Prof. Dr. Sayitoğlu, her türlü hastalığın tedavisinde olduğu gibi lösemi tedavisinde de pozitif düşüncenin önemine değinerek; “Lösemi tedavisinde de pozitif düşünmenin, hayata tutunmanın, mutlu olmanın kesinlikle olumlu bir etkisi var. Hormonlar vücudumuzdaki pek çok fizyolojik olayı da tetikliyor ve direnç kazanmamıza yardımcı oluyor” dedi.
“Lösemi Nadir Bir Hastalık”
Prof. Dr. Sayitoğlu, löseminin çok nadir bir hastalık olduğunu, en sık görülen löseminin yüzde 1 ile 4 arasında olduğunu belirtti ve sözlerini “Nadir hastalıkların çoğu tedavi edilemez hastalıklardan oluşurken, lösemi tedavi edilebilir bir hastalıktır. Özellikle çocukluk çağı lösemilerinde tedavi şansımız çok yüksek” şeklinde sürdürdü.
“Ülkemizde Uygulanan Protokoller Avrupa’dakiler ile Aynı”
Prof. Dr. Sayitoğlu, ülkemizde lösemi tedavisinde kullanılan protokollerin Avrupa’da birçok yerde kullanılan tedavi protokolleri ile aynı olduğunu, dolayısıyla Avrupa’da tedavilerde elde edilen başarı ile aynı oranda başarı elde etmenin de mümkün olduğunu vurguladı.
“Çok Steril Ortamlarda Yetiştirilen Bebeklerde Lösemi Riski Daha Yüksek”
Prof. Dr. Sayitoğlu, yapılan son çalışmaların erken dönemde çok steril ortamlarda yetiştirilen bebeklerde lösemi riskinin yüksek olduğunu gösterdiğini belirtti ve çocukların bağışıklık sistemini kuvvetlendirmenin gerekliliğini vurguladı. Bağışıklık sistemine, çocukları daha çok mikroorganizma ile tanıştırarak direnç kazandırılabileceğini ancak kişisel hijyene de ayrıca dikkat edilmesi gerektiğini değindi.
“Lösemide Maske Ön Yargısı”
Lösemi hastalarının taktığı maskelerin onları tedavi sürecinde korumak amaçlı olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Sayitoğlu, özellikle nakiller söz konusu olduğunda dışarıdan gelebilecek en ufak bir bakterinin hastanın hayatı açısından ciddi tehlike yaratabileceğini, hastaların maske kullanım amacının bulaşıcı bir hastalıkları olduğu için değil, hastaları tedavi sürecinde dışarıdan gelecek tehlikelere karşı korumak için olduğunu belirtti. Prof. Dr. Sayitoğlu, “Maalesef ülkemizde ön yargılar çok fazla, bu ön yargıları kırmak için farkındalık yaratabiliriz. Bu konuyu daha çok konuşarak, löseminin bulaşıcı bir hastalık olmadığını, maskenin neden takıldığını insanlara anlatabiliriz” diyerek sözlerini noktaladı.