Özge TAN
Sanayileşme, kentleşme, modernleşme ve bu süreçte ortaya çıkan aydınlanmanın felsefesi çocuğun yeniden ele alınmasına ve çocuğa yeni bir dünya sunulmasına neden oluşturur. Bu yeni dünyanın sunulmasıyla çocuk okula gönderilmeye başlanmıştır. Çocuk kavramı yeniden tanımlanmıştır. Jean-Jacques Rousseau’nun ebeveynlere ve eğitim sistemine tavsiye vermek üzere Emile kitabını yazmasının ardından yetişkin edebiyatının yanında bir zorunluluk olarak çocuk edebiyatı da doğmuştur. Ve günümüz çocuk edebiyatına doğru bir gelişim başlamıştır.
Çeviri üzerine kuramsal çalışmaları ve pek çok kitap çevirisi olan Almanca Mütercim Tercümanlık Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necdet Neydim, Türkiye’de çocuk edebiyatı ve okuryazarlığını anlattı.
“Çeviri, Yeni Bir Penceredir”
Doç. Dr. Neydim, “Çeviri her zaman yeni bir pencere, başka dünyaları başka kültürleri keşfetmektir. İnsana, çocuğa, hayata dönük gerçeklikleri görüp keşfetmek ve eğer istenirse tüm bunları kültürünün içerisinde eritmektir” şeklinde çeviriyi tanımladı. Çevireceği kitapları seçerken çocuğa göre olmasını, çocuk özgürlüğüne değinmesi ve cinsiyet eşitliğini öne çıkarmasına dikkat ettiğini de sözlerine ekledi.
Doç. Dr. Neydim, “Çocuk okuryazarlığı dediğimiz zaman bizim toplumda çocuklar okumuyor anlayışı vardır. Edebiyat okuryazarlığı olarak değerlendirirsek belki ama genel baktığımızda çocuğun okumadığını söylemek mümkün değildir. Sınavlara dönük olarak bir çocuk yılda 15- 20 test kitabı okumaktadır. Oysa olması gereken 20 test kitabı okuması değil çocuğun hem dil hem düşünce birikiminin artmasını sağlayacak edebiyat okuryazarlığıdır” diyerek toplumdaki çocuğa dönük algının yanlışlığını vurguladı.
Doç. Dr. Neydim, çocuk okuryazarlığı ile dergilerin bağlantısı hakkında “Çocuk dergilerini ele alacak olursak bizde çocuk dergisi yok. Olanların bir edebi değer taşıdığı söylenemez. Benden bir dergi listesi istense ben böyle bir liste veremem. Benim internette kurduğum Sözelti adında bir eleştiri dergim var ama bu çocuk edebiyatı üzerine olsa da yetişkinlere dönük. Çocuğa dönük bir dergi yapılacak olursa hem görsel hem metinsel olarak çocuğun dünyasına seslenen onun hayata katılmasını öne çıkaran bir dergi olmalı. Doğan Kardeş dergisini veya harf alfabesinden önce de bulunan çocuk eğitimine dönük dergileri ayırıyorum. Onlar çocuğu özneleştirmeye çalışan dergiler hâlbuki günümüz çocuk dergileri çocuğu tüketim nesnesi olarak ele alıyor ve çocuğu tüketime yöneltmek için bir takım malzemelerden oluşturuluyor. Burada önemli nokta topluma baktığın zaman çocuğun tüketim nesnesi olarak ele alınmaması gerekir. Çocuk, hayatın öznesidir” dedi.
“Edebiyat Hiçbir Zaman Ben Yetiyorum Demez”
Doç. Dr. Neydim, Türkiye’deki çocuk edebiyatını “Edebiyat hiçbir zaman ben yetiyorum diyemez. Türkiye’de çocuk edebiyatının 150 yıllık bir geçmişi var. Tam anlamıyla yeterli bir düzeye ulaştığını söyleyemeyiz. Ülkemizdeki çocuk yayınlarının okul öncesi dönemde yüzde 40 çeviri yüzde 60 telif kitaplardır. 9 yaş üzerinde yarı yarıya olduğunu söyleyebiliriz. Burada bir parantez açacak olursak İngiltere’de bu düzey yüzde iki. Ama ülkemizde de şu anki gelişim süreci umut verici” şeklinde değerlendirdi.
Çocuk, Para Konuşulacak Bir Alan Değil
Doç. Dr. Neydim çocuk yayıncılığının kar odaklı mı eğitim odaklı mı yapıldığı sorusuna “Çocuk edebiyatı yayıncılarının bir idealin peşinde olmaları çok daha önemlidir. Para için bu alana yönelmek etik değildir. Çünkü çocuk para konuşulacak bir alan değildir. Edebiyat alanında yapılan çalışmaların nitelikli, sağlıklı, çocuğu hayata hazırlayacak yapıda olması çok önemli. Benim her zaman söylediğim bir şey vardır. Bir fabrika araba ürettiğinde bir arıza durumunda geri çağırıp düzeltebilir ama hayatta geri çağırıp tamir edebileceğiniz bir varlık değildir çocuk. Bu konuda çocuğa, pardon diyemeyiz” şeklinde cevap verdi.