Muhabir: Rümeysa Kocaman
Fotoğraf: Ece Özdemir
Editör: Zehra Nur Altun
İstanbul – (İÜ Haber Merkezi)
Prof. Dr. Sevil Atasoy; adli tıpta çalışmak, basın ve medyanın adli suçlarda etkisi ve her yıl düzenli olarak gerçekleşen INCB kurulunun önemiyle ilgili görüşlerini İletim Gazetesi’ne anlattı.
Prof.Dr. Sevil Atasoy, kariyerini şekillendirmesinde ailesinin etkisini, adli tıpta kadınların yerini, medyada adli suçlara ne kadar yer verilmesi gerektiğini, INCB’nin önemi, görevleri, kararları ve yönetim biçimi hakkında merak edilenleri cevapladı.

“Prof. Dr. Şemsi Gök’ün kızı olmak”
Kimya bölümü seçmesinde en büyük etkenin babası olduğunu söyleyen Sevil Atasoy, sürecin nasıl geliştiğini “Babam bu yaptığım mesleğin hemen hemen benzerini yaptı. Hayatı boyunca hem adli tıp uzmanı hem Patoloji uzmanıydı. Daha sonra da adli tıp uzmanı olmuş birisiydi. Annem babamla ben onların vefatına kadar hep yakın evlerde oturduk. Yani çok yakın bir ilişkimiz vardı. Dolayısıyla babamın mesleki yaşamında karşılaştığı her şeyde aynı zamanda benimle de paylaştığı için haberdardım, yani kendimi bildim bileli adli tıpla ilgili Türkiye’de ne olup bitiyorsa hepsinden bilgim oldu.” sözleriyle anlattı.
“Alışagelmiş baba-kız ilişkisinden farklı bir ilişkimiz vardı”
Atasoy, babasıyla olan ilişkisini anlatmaya “Babam her şeyini paylaşan ve bana çok düşkün bir insandı. Dolayısıyla alışılagelmiş bir baba kız ilişkisinin çok ötesinde, aynı zamanda iki meslektaş olarak da yardımlaşmaya devam ettik.Başkalarına söylenmesi icap eden eleştirilerini bana yönelterek aslında ayrımcılık yapmadığını göstermeye çalışıyordu belki.” sözleriyle devam etti.
Adli tıp lisans eğitimini kurarak, yüksek lisans ve doktorasını bu ülkeye getirerek onların tasvip edeceği bir kariyer kurduğunu düşündüğünü söyleyen Atasoy, şunları ekledi “Benim kızımın üzerinde de çok büyük etkileri olmuştur babamın, yani sadece benim değil. Aynı zamanda bir sonraki kuşağında yetişmesinde çok büyük faydası olmuştur.”
“Alman lisesinden mezun oldum”
Alman lisesinden mezun olmanın hem zararı hemde faydası olduğunu söyleyen Prof. Dr. Atasoy ”Alman lisesinde okumanın çok büyük faydasını gördüm. Tabii zararı da var çünkü asosyal bir insan oluyorsunuz. Yani size tek başına her şeyle başa çıkmayı öğrettikleri zaman, başka insanlara muhtaç olmadan yaşamayı, dünyanın herhangi bir yerinde hayatınıza devam etmeyi tabii ki öğreniyorsunuz. Öğretici olarak bunun çok büyük bir faydası vardı. Artık arkadaşlarla bir araya gelme sosyalleşme ihtiyacı da hissetmiyorum zaten.” dedi.
“Çok küçük yaşlarda ilk kez ceset görmek”
Çok küçük yaşta ceset görmenin psikolojik olarak etkisi olmayacağını iddia eden Sevil Atasoy, “Psikolojik etkisi olmaz, insan onu da işin bir parçası olarak görür yani. Bir tarafta otopsi masası var ve onun üzerinde bir cenaze var. Sonra bu tarafta da babam, onun asistanları ve başka hocalar var ve beraber aynı zamanda yemek yiyebiliyorsunuz. Yani onun ne olduğunu bilemeyecek kadar küçük yaşta olduğunuz zaman etkilemiyor ve daha sonra da, belki de o nedenle, o olayın tabiatın bir gerçeği olduğunu ve herkesin başına gelebileceğini görüyorsunuz. Ayrıca orada biri öldürdüyse kim öldürmüş onu biz buluruz diyen insanlarla berabersiniz ve onlar bu konuyu tartışıyorlar. Konuşulan şeyler, o diyaloglar; o insanın hakkını aramak ve gerçeği bulabilmek yönünde olduğu için bu size çok cazip geliyor. Hiç kimsenin bilemeyeceği bir gerçeği ortaya çıkarmak için bu iş yapılıyor, bunun bir parçası olmak, yani o akan kan yerde kalmasın şeklindeki söylemi dolduran bir meslek grubuyla beraber olduğunuzu bilmek; bunların manevi tatmini çok yüksek.”dedi.

“Mesleğimi sevmeyi öğrendim”
Adli tıp ve kimya alanında kariyer yapmadan önce lise çağlarında aslında mimar olmak istediğini belirten Atasoy “Lise çağlarımda hiçbir şekilde bu mesleği düşünmedim, mimar olmak isterdim. Benim halen de mimariye çok büyük bir yatkınlığım ve merakım var. İç mimar yani dekorasyona da çok merakım vardı ama yaptığım işi sevmeyi öğrendim.” dedi.
“Kendimi işkolik biri olarak tanımlamıyorum”
Atasoy, işkolik kelimesini hayatın diğer taraflarından hiç keyif almayan kişiler şeklinde tanımlayarak kendisinin aynı zamanda bir yazar, bir televizyon programı sunucusu olduğunu belirtti. İşini sevdiğini ve yaygınlaştırmaya çalıştığını ifade eden Atasoy, “Başka insanların da bu işi yapması için bir motivasyon kaynağı olmaya çalışıyorum. Ayrıca yapılan işin nasıl yapılırsa iyi olacağını, nasıl yapılırsa hatalar yapılacağını söylemeye ve hak arama bilincini de topluma yaymaya çalışıyorum.” ifadelerini kullandı. Atasoy, konuyla ilgili sözlerini; bunları birbirinden ayırmanın mümkün olduğunu vurgulayarak sonlandırdı.
“Kadınlarla çalışmayı pek tercih etmiyorum”
Kadınlarla çalışmak istemediğini ifade eden Sevil Atasoy, bu durumun sebeplerini “Toplumda erkeklerin kadınlara yeterince el vermemesinden kaynaklanan bir şey. Yani bir evlilik içindeki işin tam olarak yarı yarıya paylaşılmamasından kaynaklanıyor. Evle ilgili sorunlar çözüm bekliyor ve genelde çözümler kadınlardan bekleniyor. O nedenle sürdürülebilir bir meslek hayatını kesen yerler ve aşamalar oluyor. Örneğin çocuk hastalanıyor. Sonuçta da sürdürülebilirlik olmuyor.” sözleriyle anlattı. Atasoy, konuşmasının devamında buna rağmen laboratuvar ağırlıklı çoğu meslekte her zaman kadınların çalışma oranın erkeklere göre fazla olduğunu belirtti.
“Mesleğimi zor olarak tanımlamıyorum”
Mesleğini zor olarak tanımlamadığını söyleyen Atasoy; sadece nedensellik ilişkisini iyi kurmayı gerektirdiğini, somut deliller üzerinde objektif ve varsayımlardan uzak bir şekilde çalışılması gerektiğini vurguladı. Atasoy, “Yaptığım meslek önyargıdan uzak, somut delillerle çalışmamızdan kaynaklı hata payını en aza indiren bir meslek.” diyerek sözlerini noktaladı.

“KANIT”
Televizyon dizisi olarak 2009 tarihinde başlayan “Kanıt” projesinin öğrencileri üzerinde etkisinden bahseden Atasoy, “Aradan seneler geçmesine rağmen tekrarlarının devamlı gösterilmesi sebebiyle genç kuşaklara da motivasyon oluyor. Bir de piyasada çok kitabım olması, aynı zamanda değişik tartışma programlarında da konuştuğum şeyler olması, insanları haklı olarak etkiliyor.” ifadelerini kullandı.
Doğru bilgiyi yanlış bilgiden ayırt etmek
Çağımızda doğru bilgiyi yanlış bilgiden ayırt edebilmenin tek yolunun; onun doğruluğunu başka bilgi kaynaklarından sınayabilecek beceriye sahip olmak olduğumu belirten Sevil Atasoy, yapay zekayı ise bilgi kaynaklarına ulaşmak konusunda eleştirdi.
Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner
Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner davası hakkında konuşan Sevil Atasoy medyadaki bilgi kirliliğini eleştirdi ve katil Semih Çelik’e destek içerikli paylaşımlar yapan kişilerin bilişim suçları bürosunca belirlenip yargılanması gerektiğini ifade etti.
“Resmi kurumların medya sözcüsü olmalı”
Bilgi kirliliğini önlemek amacıyla yeterli, doğru ve güvenilir bilginin verilmesini desteklediğini belirten Atasoy, şunları ekledi “Mutlaka resmi kurumların bir medya sözcüsü olmalı. Onlar soruşturmayı yönlendirmek için gerekli. O videolar bir yetkiliyle muhakkak paylaşılmalı fakat bunların basına sızdırılmasını yanlış buluyorum ben.”

“INCB”
“Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu” INCB’nin; 2022-2027 tarihleri arasındaki 5 yıllık süreçte Türkiye sözcüsü olarak seçilen Sevil Atasoy, INCB’yi şöyle tanımladı: “10’u Hükümetler, 3’ü Dünya Sağlık Örgütü tarafından önerilen 13 kişi arasından arasından; Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi’nin 5 yıllığına seçtiği uzmanlardan oluşur. Seçilen bu insanlar kendi hükümetlerini temsil etmezler. Kendi bilgi birikimleri ve konuyla ilgili deneyimleri sayesinde seçilirler.”
Atasoy, Kurul tarafından hazırlanan 2024 raporunun, 2025 yılının Mart ayında gerçekleştirilecek basın toplantısıyla yayınlanacağını da ekledi.
Madde bağımlılığı
Sevil Atasoy, madde bağımlılığının temel sebepleri olarak çevre, okul, aile gibi etkenleri gösterirken sosyal medya üzerinden madde kullanımını özendirenlerin yargılanmasını da doğru bulduğunu belirtti. Madde bağımlılığından tamamen kurtulmanın mümkün olduğunu savunan Atasoy, bunun için rehabilite edilmiş bireyin kontrol altında tutulması gerektiğini vurguladı.
Sevil Atasoy sözlerini, bir ülkede madde bağımlılığını tam olarak bitirmenin mümkün olmadığını ancak en aza indirmek için mücadele edilmesi gerektiğini belirterek sonlandırdı.