Tuğçe AYÇİN, Hande Nur OCAK, Elmas HACISALİHOĞLU, Rana GENÇ
İstanbul Üniversitesi’ne konuk olan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Bizim bütün şehirlerimiz insan merkezli kurulmuştur. Bu açıdan bizim medeniyetimiz farklıdır. Devlet ve şehri yaşatmanın yolu, insanı yaşatmaktan geçmektedir” dedi.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Üniversitesi, Türkiye Belediyeler Birliği, Limoges Üniversitesi ve Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği iş birlikleri ile düzenlenen İÜ Edebiyat Fakültesi 2. Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi kapsamında, 20 Eylül’de İstanbul Üniversitesi’ne konuk oldu. Kongrenin kapanış oturumunda Erdoğan, medeniyet ve şehir konusunda kapsamlı bir konuşma yaptı.
Program, Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Başkanı Ekrem Erdem’in açılış konuşmasıyla başladı. Erdem konuşmasında, milletlerin şehirlerinin, kendi kültür ve medeniyetlerini yansıttığını vurguladı. İslam medeniyetlerinin şehirlerinin, çok dinli ve birlikte yaşamaya uygun şehirler olduğunu vurgulayan Erdem, şehrin mimarileriyle, mahallelerinden sokaklarına kadar kültürün aynası olduğunu belirtti. “Kültür bir milletin yaşayış ve düşünüş tarzı, o milleti diğer milletlerden ayıran hayat felsefesidir’’ diyen Erdem, milli birliğimize kastı olanların dinimizle, geçmişimizle ve kültürümüzle bağımızı kopartmak için planlı ve programlı çalıştığının altını çizdi.
“Dildeki Yozlaşma Tabelalara Yansıyor”
Erdem, dildeki yozlaşmanın en çok etkisinde kalan alanın sokaklarımızdaki, her an gözümüzün önündeki tabelalar ve afişler olduğunu, tabelalarımızın neredeyse tamamının Türkçeden yoksun bir hal aldığını dile getirdi. Erdem, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslenerek bu problemin karşısında millet bahçelerinin yerli, dik bir duruş olduğunu ifade ederken, aynı şekilde bir başka proje olan kıraathanelerin de yeniden kültür ocağı haline geleceğini söyledi.
Erdem’in ifadelerini tamamlamasından sonra Belediyeler Birliği Başkanı Fatma Şahin söz aldı. Çok kadim bir üniversitenin çatısı altında bulunduğunu vurgulayan Şahin, “Dünyanın en kadim şehrindeyiz, kültürün başkentindeyiz ve şehrin dilini konuşuyoruz” dedi.
“Dil Hikmetin Kapısı, Rahmetin Tecellisidir”
Şahin, “Dil, yalnızca dil değildir. Dil, hikmetin kapısıdır. Dil rahmetin tecellisidir. Dil ruhun aynasıdır, en zor anların beyanıdır. En önemlisi beşerin imtihanıdır” diyerek dilin söz olarak kullanıldığı zaman bir hakikati olduğunu söyledi. Şahin, “Sayın Cumhurbaşkanım sözün hakikatini sizden öğrendik, sözünde durmayı, sözün namus olduğunu ve söz verildiği zaman geri dönmemek gerektiğini sizden öğrendik. Siz bizim başöğretmenimizsiniz. Yerel yönetimin baş mimarısınız” dedi. Sözün ahlakı vardır diyen Şahin, Yunus Emre, Mevlana, Necip Fazıl Kısakürek, Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un sözün estetiğinin en güzelini söylediğini dile getirerek “Şehrin dili, yalnızca dil değildir. Şehrin kültürüdür. Şehrin medeniyetidir. Şehrin en önemli mirasıdır. Şehrin sofrasıdır. Şehrin âdeti, gelenek görenekleridir. Türkçemiz bu konuda çok zengindir” şeklinde konuştu.
“Üniversitemiz Bilimsel Çalışmalarda İş Birliğine Önem Veriyor”
Şahin’in ardından İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak konuşmasını gerçekleştirdi. Sözlerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve katılımcılara teşriflerinden dolayı teşekkürlerini ileterek başlayan Prof. Dr. Ak, “Bilindiği üzere üniversiteler özellikle günümüzde, yetiştirdiği insan gücü yanında ürettiği bilgi ve yaptığı araştırmalarla ülkemizin kalkınmasına katkıda bulunmakla, toplumun ve insanlığın meselelerine çözüm üretmekle yükümlü kurumların başında gelmektedir” dedi. Kuruluşu İstanbul’un fethine dayanan Türkiye’nin en eski ve en köklü üniversitesi olan İstanbul Üniversitesi’nin geçmişte olduğu gibi günümüzde de bu misyonun bilincinde hareket ettiğini vurgulayan Ak, İstanbul Üniversitesi’nin yürüttüğü bilimsel faaliyetlerde başta diğer devlet kurumları ve yabancı üniversiteler olmak üzere çeşitli sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliğine önem verdiğinin altını çizdi. Prof. Dr. Ak, 18- 20 Eylül tarihlerinde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Şehrin Dili alt başlığıyla yerli ve yabancı 250’den fazla bilim insanının katılımıyla gerçekleştirilen Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi’nin de ismi zikredilen paydaşlarla yürütülen iş birliği örneklerinden birisi olduğunu sözlerine ekledi.
“Kongrenin Hedefi, Sorunlara Bilimsel Çözüm Sunmak”
Kongrenin bu yılki konusunun “Şehrin Dili” başlığını taşıdığını belirten Prof. Dr. Ak şu ifadeleri kullandı: “Kongre üst başlığında yer alan ‘dil’ kavramı, günlük hayatta yazılı ve sözlü anlatım etrafında kullandığımız anlamının yanında, üslûp, tarz, yorum başta olmak üzere hayatın her alanında özel anlatım biçimlerini tarihsel süreç ile mevcut durumu da içerecek şekilde şehir ölçeğinde geniş manada düşünülmektedir. Dolayısıyla kongrede edebiyat, müzik, mimari, resim, fotoğraf ve sinema başta olmak üzere bütün güzel sanatlardan tarih, filoloji, felsefe, antropoloji, psikoloji, hukuk, iktisat, sosyoloji, iletişim bilimlerine kadar dil konusunun şehir temelinde sosyal bilimler etrafında bütün yönleriyle ele alınması amaçlanmaktadır.”
“Medeniyet Şehirlerde İnşa Edilir”
Prof. Dr. Mahmut Ak’tan sonra, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan konuşmasını gerçekleştirdi. Erdoğan sözlerine, “Şehirlerin Dili” ana temasıyla düzenlenen 2. Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi’nin gerçekleştirilmesinde emeği geçen üniversiteleri, Türkiye Belediyeler Birliğini ve Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği yöneticilerini tebrik ederek başladı. “Avrupa’dan Asya’ya kadar geniş bir coğrafyadan bildirileriyle toplantıya katkı sağlayan tüm dil, edebiyat ve sanat insanlarımıza şükranlarımı sunuyorum” diyen Erdoğan, şehirlerin mekânla insanın buluştuğu yerler olduğunu belirterek, medeniyetin şehirlerde inşa edildiğini ve her medeniyetin kendi inanç, ahlak, sanat ve felsefe anlayışı çerçevesinde şehri tanımladığını ve şekillendirdiğini vurguladı.
Erdoğan, “Şehirler içinde yaşayanların kendi şeklini verdiği bir kaba benzetilmiştir” ifadelerinin ardından tarihte şehirlerin hangi yönleriyle öne çıktığını şu sözlerle aktardı: “Kimi şehirlerin içinde eğlence için insanların katledildiği arenalarıyla öne çıktığını görüyoruz. Kimi şehirler cadı suçlamasıyla insanların yakıldığı meydanlarıyla üne kavuşmuştur. Kimi şehirler ise yüz binlerce canın telef edilerek yükseltildiği devasa yapılarıyla tarihin sayfalarına kaydedilmiştir. Bizim medeniyetimiz ise ‘Önce insan’ diyen bir tasavvurun eseri olarak inşa edilmiştir.”
Yahya Kemal’e göre Türk milletinin devlet ve askerlik dışında dünya ortalamasının üstünde olan 3 büyük sanatı bulunduğunu aktaran Erdoğan, bunları mimari, şiir ve musiki olarak sıraladı. Erdoğan, Fatih Sultan Mehmet’in “Hüner, bir şehir bünyad etmektir. Reaya kalbin abad etmektir” mısralarından örnek verirken, “Fatih bu mısralarıyla aslında bizim şehirlerimizin kuruluş amacını da ifade ediyor” diye konuştu.
“Şehirlerimiz İnsan Merkezli Kurulmuştur”
Devleti ve şehri yaşatmanın yolunun insanı yaşatmaktan geçtiğinin altını çizen Erdoğan ifadelerini şu şekilde sürdürdü: “Biz, camileriyle, medreseleriyle, kütüphaneleriyle, şifahaneleriyle anılan şehirleri inşa ve imar eden bir ecdadın torunlarıyız. Biz farklıyız. İstanbul, Edirne, Bursa, Konya başta olmak üzere tarihe mal olmuş bütün şehirlerimiz insan merkezli olarak kurulmuştur. Her sokağı, her caddesi, hatta her taşı insanı yansıtan bir anlayışla şekillenen şehirlerimiz sahip olduğumuz zengin kültürün, derin fikriyatın ve bu noktada gerçekten özgün estetik anlayışın bir tezahürüdür. İnsanı tanımanın, anlamanın, iyi insan yetiştirmenin mekândan bağımsız bir şekilde tahayyül edilemeyeceğini bilen eller bu şehirleri yükseltmiştir. Bu sebeple, Buhara, Semerkant, Tebriz, Kudüs, Medine, Bağdat, Şam, Kurtuba; hülasaten medeniyetimizin tüm şehirleri, dünyanın her tarafından alimleri, fazilet ve irfan sahibi insanları kendisine çekmiştir.”
“İstanbul’u Yeniden Ayağa Kaldıran, Bizim Ecdadımızdır”
Erdoğan konuşmasına İstanbul hakkında değerlendirmelerde bulunarak devam etti. Fatih Sultan Mehmet Han’ın İstanbul’u fethettiğinde, şehrin 13. yüzyıldaki Latin istilası sebebiyle ağır yara almış durumda olduğunu kaydeden Erdoğan, “İstanbul’u yeniden ayağa kaldıran ve eşi bulunmaz bir şehir haline getiren yöneticileriyle, mimarlarıyla, kültür ve sanat erbabıyla bizim ecdadımızdır” diyerek Amerika’nın keşfedilmediği, Paris’in Londra’nın bilinmediği dönemlerde İstanbul’un her alanda dünyanın merkezi olduğuna dikkat çekti. Erdoğan, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Avrupa’da insanlar içlerinde şeytan var diye cayır cayır yakılırken, İstanbul’da bırakınız insanları, güvercinler, kediler, köpekler bile şefkatle bağırlara basılıyordu. Bugün işte böylesine büyük bir hazinen içinde şehirlerin dilini konuşuyoruz.”
Şehirlerimizi birer mektebe, sakinlerini de o mektebin talebelerine benzeten Erdoğan, şehre hakim olmayı değil, ondan bir şeyler öğrenmek talep edildiği taktirde kentimizi geliştirebileceğimizden söz etti. Eğer ders alınabilirse İstanbul başta olmak üzere kadim şehirlerin her birinden ders almasını bilen için hepsinin bir okul olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında “ümran” denilen yaşanabilir şehirlerin sadece emniyet, barınma ve gıda ihtiyacını karşılayan bir yer değil mekanların çok ötesinde bir ahenge sahip olduğunu söyledi. Bu ahengin şehir ile sosyal hayat, şehir ile tabiat arasındaki uyumu bozulduğu zaman o beldenin ümran olma özelliğinden çıkacağını belirten Erdoğan; sorumluluk üstlendiğimiz her yerde hem gönülleri ve zihinleri hem de mekanı ve çevreyi ümran kılmanın gayreti içinde olduk. Bunu yaparken de tabiat ile insan, şehir ile çevre buluşmasını en ideal şekilde sağlamaya çalışıyoruz. İyi insan yetiştirmek için buna mecburuz” ifadelerinde bulundu. Sözlerine iyi insan yetiştirmek için önce insanın kendini tanıması gerektiğini söyleyerek devam eden Erdoğan, “Kendini tanıyan, Rabbini de tanır” dedi.
“Millet Bahçeleri, Şehirlerdeki Betonlaşmaya Karşı Bir Çıkıştır”
Moğol saldırılarından bu yana medeniyetimizin kadim şehirlerinin sürekli saldırı altında kaldığı ve büyük bir tahribat gördüğünü belirten Erdoğan, “Bilhassa son bir asırdır yaşadığımız sıkıntılar şehirlerimizin rengini ve ahengini epeyce soldurmuştur, ruhsuzlatırmıştır” diyerek fiziki ve manevi olarak yıkıma uğramış bir medeniyetin öne çıkma imkanın olmadığını ifade etti. Son yıllarda Türkiye’de şehircilik alanında çok ciddi bir hassasiyetin geliştiğini görmekten memnuniyet duyduğunu ifade eden Erdoğan, millet bahçelerinin şehirlerdeki betonlaşmaya karşı bir çıkış olduğunu söyledi.
Erdoğan, “Şehirlerin ruhu ve ortak bir şuuru olduğunu en iyi bizim milletimiz bilir. Eğer öyle bir şuur olmasaydı Antep Gaziantep olmazdı, Maraş Kahramanmaraş olmazdı, Urfa Şanlıurfa olmazdı. Aynı şekilde, Samsun, Erzurum, Sivas, Ankara milli iradenin tecelli ettiği şehirler olarak tarihe geçmezdi. Öyle olmasaydı her yıl Malazgirt’ten İznik’e kadar Anadolu’nun dört bir yanında zafer ve kuruluş şenlikleri yapamazdık. Madem temel sağlam, madem maya sağlam, öyleyse bunun üzerinde çok daha iyisini inşa edebiliriz” değerlendirmesinde bulundu.
“Şuurunu ve Ruhunu Korumuş Devletlerin Arasında Yer Alacağız”
Asıl marifetin insanların kalbini, ruhunu, benliğini inşa edecek, onlara huzur verecek şehirler imar etmek olduğunun unutulmaması gerektiği uyarısında bulunan Erdoğan, bu amaçla yatay mimariye önem verdiklerini, göğe değil, toprağa yakın olmanın faziletini anlattıklarını söyledi. “Hem medeniyetimizin izlerini koruyacak, hem modern dönemin şartlarına uyum sağlayacak, hem de küreselleşen dünyada ‘ben de varım’ diyebilen şehirler kuracağız” ifadesini kullanan Erdoğan, “Geleceğin dünyasında şehirlerini yenilerken şehir kültürünü, şuurunu ve ruhunu korumuş devletlerin arasında yer alacağız. Bunun için önce, kendi hazinemizi tüm unsurlarıyla keşfedecek, sahiplenecek, hazmedeceğiz. Geçmişiyle gurur duyan nesiller demek, geleceği için çok daha büyük hedefler belirleyen nesillerin yetişmesi demektir” şeklinde konuştu.
Erdoğan, imkânları hedefler doğrultusunda en verimli, en etkin şekilde kullanarak önce 2023 hedeflerine ulaşacaklarını ardından da 2053 ve 2071 vizyonlarına doğru yürümeye devam edeceklerini kaydetti.
Erdoğan, konuşmasını Şehirlerin Dili Programı’nın düzenlenmesinde emeği geçenleri tebrik ederek tamamladı. 2. Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi, Prof. Dr. Mahmut Ak’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hediye takdimiyle sona erdi.