Hande Nur OCAK
Plastikten üretilmiş her türlü malzemenin zaman içerisinde doğadaki etkenlere bağlı daha küçük boyutlara parçalanma suretiyle oluşan mikroplastikler, yaşamımızın her ortamına ulaşmakta. Artan çevre kirliliğiyle birlikte oluşan bu mikroplastik kirliliğini İ.Ü. Su Bilimleri Fakültesi Balıkçılık ve Su Ürünleri İşleme Teknolojisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Özkan Özden anlattı.
Plastik Hayatımızın Her Alanında Yer Edinmiş Durumda
Doğaya kirletici olarak atılan her türlü malzemenin plastik içerdiğinden bahseden Prof. Dr. Özden, “Her şeyde plastik kullanıyoruz. Şuanda kullanmış olduğum klavyeden üstünüzde giydiğiniz kazağa kadar her alanda plastik ve türevi malzemeler bulunmakta, bu plastik materyaller hangi formda bulunursa bulunsun plastik hayatımızda ciddi bir şekilde yer edinmiş durumda. Bu materyallerden oluşmuş ürünler bir süre kullanıldıktan sonra atılıyor” diyerek, geri dönüşüme gitmeyen her türlü plastik içerikli malzemenin doğada parçalanma süreçleriyle mikroplastiklere dönüştüğünü belirtti. Prof. Dr. Özden, “Katı ve büyük formda atılan plastik malzemeler zamana bağlı birçok fiziksel etkenler ile doğada küçük partikül şekilli yapılar ve parçalanma ilerledikçe daha da küçük yapıdaki plastiklere dönüşmekte. Yani insanların atıklarıyla çevreye ulaşan makroplastikler tüm bu süreçler sonunda mikroplastikler oluyor ve hatta günümüzde nanoplastikleri bile bilim dünyası konuşmaya başladı” dedi.
Denizlerimizde Ciddi Bir Mikroplastik Kirliliği Var
Denizlere ulaşan plastik kirleticiler bakımından başta gelişmiş ülke olarak İtalya ve gelişmekte olan ülke olarak Mısır, Akdeniz havzasının plastik malzemelerle kirletilmesinde ilk sıralarda yer aldığını ve Türkiye’den de ciddi bir plastik atığı ulaştığını söyleyen Prof. Dr. Özden, “Bu tip kirlenmenin önüne geçilmesinde ülke politikalarında geri dönüşüm uygulamalarının toplama veya yeniden kazanım/kullanım arttıkça bu kirleticilerin doğaya ulaşması ve zararı azalmış oluyor. Bu genel anlamda sadece Türkiye’nin problemi değil tüm dünyanın problemi” dedi. Plastiklerin deniz canlıları için büyük tehlike oluşturduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Özden, “Mesela plastik bir poşeti bir denizanası zannedip bir deniz kaplumbağası yiyebiliyor. Bu tip makroplastikleri bu canlıların sindirme yeteneği yok. Bunları dışkı vasıtasıyla da atamadıkları zaman beslenme yoluyla tüketen birçok canlının ölümüne sebep oluyor” dedi. Kirliliğe dikkat çekmek açısından mikroplastiklerin şuan çok önemli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özden, denizlerimizde ciddi bir mikroplastik kirlenmesinin olduğunu belirtti. “Çanakkale’den atılan plastiksel atıklar Yunanistan sahillerinden çıkıyor. Suriye’den atılan plastikler Adana, Hatay tarafından çıkıyor veya Mısır’ın attığı bizim sahillerimize ulaşabiliyor. Bu dünya çapında bir kirliliktir. Benim kirliliğim bana ait diyemiyorsunuz” diyen Prof. Dr. Özden, “Nasıl Pasifik okyanusuna kıyısı bulunan ülkelerden gelen plastikler yeni bir plastik kıta adası oluşturuyorsa aynı şekilde Akdeniz, Ege veya Karadeniz bölgesinde bu kirlilik birbirini etkiliyor ve en önemlisi doğaya büyük zararlar veriyor” dedi.
Plastik Maddeler İçin Geri Dönüşüm Çok Önemli
Mikroplastik kirliliğinin sadece denizel ortamda değil soluduğumuz havada da olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özden, “Evinizin tozunu aldığınızda o tozun incelediğimiz zaman içinde ne kadar mikroplastik olduğunu daha iyi görürüz. Özellikle plastik olan her şeyin geri dönüşüme kazandırılmış olması lazım, plastik olan her maddeden geri dönüşüm parası (depozito) alınabilir” dedi. Plastiğin hala alternatifsiz bir madde olduğunu da belirten Prof. Dr. Özden, “Petrol türevli plastiğin yerini tutabilecek ve bu kadar geniş bir kullanım alanı bulabilecek durumda bir alternatif hala yok. İçtiğimiz her içeceği, pet şişesi dahil tüm plastik malzemelerin geri dönüşümü sağlayamadığımız sürece yeni hammadde üretimiyle bunlar atık olarak birikmek zorunda ve hepsi çevre için risk teşkil ediyor” dedi.
“Tükettiğimiz Her Gıdayla Birlikte Soluduğumuz Havadan Mikroplastik Alıyoruz”
Musluğumuzdan akan sudan, soluduğumuz havaya kadar sadece denizel değil her ortamda mikroplastiklerin olduğunu söyleyen Prof. Dr. Özden, “Balıklar insanlar için bir riskmiş gibi sürekli gündeme getiriliyor. Balıklar değil, çevre kirliliği insanlar için risk” diyerek, balıkta mikroplastik bulundu denildiği zaman insan algılarında balık tüketmeyin gibi yanlış düşüncelerin oluştuğuna dikkat çekti. “Balık tüketirken iç organlarını ayırıp bu şekilde tüketiyoruz, dokusunda bir şey yok. Mikroplastik balığın midesinde kaslarında değil” diyerek balık tüketmenin insan sağlığı açısından riskli olmadığını söyledi. “Şu an tükettiğimiz her gıdayla birlikte soluduğumuz her havadan mikroplastik alıyoruz. Bu ciddi bir sorun ama denizin veya balığın sorunu değil. Balık tüketmeyelim denilmemeli. Bu çevre sorununa dikkat çekilmesi gereken bir şey” diyen Prof. Dr. Özden makroplastikler olmazsa mikroplastiklerinde zaten var olmayacağını belirterek şu örneği verdi: “Çok basit bir örnek vereceğim. Kasaptan alışveriş yaparken kasapların et kestiği tahta artık tahta değil plastik. Ve içi kullanıldıkça konkav olmuş durumda, her bıçak kesiğinde bir darbede plastik parçaları kopuyor ve buda etin üzerine bulaşıyor. Mikroplastik hayatımızın her noktasından bize ulaşarak geliyor”
Plastiğin hayatımızın her alanında var olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Özden, “Plastik kullanımını minimize etmek için toplumu bilinçlendirmek lazım. Geri dönüşümün sağlanması için hükümete, belediyelere ve halka çok iş düşüyor” dedi.