Mazlum Bucuka
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Gizem Parlayandemir’in, editörlüğünü, Doç. Dr. Yıldız Derya Birincioğlu ile paylaştığı “Media and Gender” isimli kitabı Eğitim Yayınevi’nde e-kitap olarak yayınlandı.
Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık yaratarak kadın sorunlarına çözüm bulmayı hedefleyen, uluslararası literatüre katkı sağlamak amacıyla oluşturulan bu çalışma, Türkiye’de medya ve kadın ilişkisine oryantalist olmayan objektif bir bakış açısı sunuyor. Beş farklı üniversiteden 9 farklı öğretim üyesinin katkıda bulunduğu kitap, Türkiye’de medya ve kadın ilişkilerine bakış ve medyada kadın temsili üzerine yoğunlaşıyor.
Doç. Dr. Gizem Parlayandemir ile toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve ‘Media and Gender’ kitabı üzerine konuştuk.
Çalışmanın medya ve toplumsal cinsiyet üzerine odaklanmasının sebebi nedir?
Söze şöyle başlayayım. Öncelikli olarak sosyal bilimci ele aldığı meseleyi çözümlerken bulguları değerlendirirken genellikle taraflı değildir; fakat seçtiği meselenin değerini belirlerken yani örneğin dünyada pek çok sorun varken neden toplumsal cinsiyet çalışıyoruz diye sorarsak konunun tarafıyım. Sadece bilim insanı olabilen bir kadın olarak hemcinslerime dönük sorumlulukla değil aynı zamanda insan olarak da vicdani bir noktada meselenin tarafıyım. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını da sadece kadınların meselesi olarak görmüyorum. Medya, toplum ve toplumsal bilinç bir öteki olarak kadını tanımlamadığında, erkeklik meselesinin de özgürleşeceğini düşünüyorum. Daha günlük hayattan ifade ile açıklayacak olursak ‘kadın gibi araba kullanmama’ baskısı bazı erkeklerin zihninden silinirse, yani herkes trafik kurallarına uyar, sinyal verir, birbirini sıkıştırmaz, yol verirse, hepimizin de huzurlu ve keyifli yolculuk deneyimleri olur diye düşünüyorum. Öyle çok ki bu örnekler, kadınları değil insanları ‘kurtarmak’ için toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması şart. Tayfun Atay hocanın çok sevdiğim bir makale başlığı var ‘Erkeklik en çok erkeği ezer’ diye… O erkeklik de kadınlığın karşısına kuruluyor.
İnsanlık bilimsel ve teknolojik olarak gelişiyor. Bu alanlardaki gelişmeler önemli, ekonomik gelişmeyi de sağlıyor ama insani gelişme için tek başına yeterli değil. İnsani gelişme, mevcut kaynakların artmasıyla ilgili, ancak bundan daha da önemlisi, tüm insanların bu kaynaklara eşit erişime sahip olması… İnsani gelişme için çeşitli kriterler var ve İnsani Gelişme Endeksindeki bu kriterler incelendiğinde eşitsizlik daha iyi anlaşılmakta. İnsani gelişmeyi engelleyen olgulardan biri de toplumsal cinsiyet eşitsizliği.
Bu sorunun çözümü için tüm dünyada kadınlar adına ve/veya kadınlar tarafından önemli adımlar atılmış olsa da henüz cinsiyet eşitliğinin sağlandığını söylemek mümkün değil. Sosyal bilimlerde ve toplumsal hayatta cinsiyet eşitliğini sağlama mücadelesi kadın hareketinde başlamış ancak daha sonra erkeklik ve queer temsillerini de kapsayacak şekilde genişlemiş. Tarihsel süreç içerisinde farklı feminizm hareketleri ortaya çıkmış ve queer çalışmaları yapılmış. Bu çalışmaların bir kısmı farklı sosyolojik gerçekliklerde temsilin nasıl inşa edildiğine veya alındığına odaklanırken, diğerleri medya çalışanlarının durumunu ortaya koymuş.
Biz bu çalışmada konumuzu kadınlarla sınırlandırdık ve bu çalışmada kadının medyadaki temsiliyeti ve kadın çalışanların medyadaki durumu oryantalist olmayan bir bakış açısıyla belirlemeye çalıştık.
Bu çalışmada medyadaki kadın temsilini irdelerken nasıl bir yaklaşım sergilenmiştir?
Derya hoca ile biz temayı düşündük -iki serilik bir çalışma bu aslında önümüzdeki sene de inşallah sinema ve toplumsal cinsiyet temasını okuyacağız… Temayı düşündük ve kitapta bölüm yazan hocalarımıza kafamızdaki meseleyi açtık, bir yandan kadın meselesinin şiddet boyutu var bunu yok sayamayız, bir yanıyla da başarılı örnekler de var ve biz o örnekleri görmezden gelince de başka bir söylem üretiyoruz… Dengeyi sağlamaya çalıştık çünkü kadınları sadece mağdur olarak tanımlamak da kadınlara haksızlık… Çünkü kadın akademisyen de var ki bu seride bölüm yazan bütün yazarlar kadın, kadın bakan var, kadın avukat var, kadın sektör temsilcisi var… Yeterli düzeyde mi, üst yönetimde yeterince yer bulabiliyorlar mı, kadınlar olarak mı erkekleşmiş kadınlar olarak mı devam ediyorlar mikro alt başlıklar tabii ki ama kadınların kazanımlarını da görmek gerek… Evet, bir yanıyla bazı bölümlerdeki şiddet mağduru kadınların nasıl temsil edildiği ve temsil edilmesi gerektiği ile ilgili yazılar var ama sadece mağduriyete odaklanmak da umutsuzluk üretiyor. Bu demek değil ki simülatif bir mutluluk tablosu çizelim… ama olanı olduğuna mümkün mertebe en yakın şekilde gösterebilmek bilimsel sorumluluk. Bilimsel çalışmalar sınırlılığı gereği hakikate değil gerçekliğe ulaşabiliyor ama hakikate de o gerçeklik sayesinde ulaşacağız.
Bir de tabii ki şiddeti eleştirirken yeniden üretmemeye gayret ettik, örneğin bizim Derya hoca ile yazdığımız bölümde şiddet fotoğraflarını eleştirdik ama o fotoğrafları kullanmadık, bilimsel açıdan belki eleştirilebilir bir karardı ama etik açıdan doğru olanı yaptığımızı düşünüyorum. Vicdanen de çalıştığımız konular açısından bazen değilse de –çünkü kadına yönelik şiddet haberlerini çalışmak gerçekten çok sarsıcı- çalışmayı ele alış biçimimiz açısından rahat olmak istedik.
Makale başlıklarının seçilmesinde neler göz önünde bulunduruldu?
Değindiğimiz bakış açısıyla yazarlar kendi çalışma alanına uygun olarak bakmak istediği meseleye odaklanarak kendileri seçtiler. Bölüm çağrısına çıkmadık yani şu başlıkla yaz demedik ama tabii ki tartıştık birbirimize fikir verdik. Kadın dayanışması yazım sürecinde de vardı…
Toplumsal Cinsiyet ve Kadının Medyada Temsili Bağlamında Kuramsal Yaklaşımlar Üzerine Bir Değerlendirme (“An Evaluatıon On Theoretıcal Approaches In The Context Of Gender And Women’s Representatıon In The Medıa” ) başlıklı birinci bölümde, Hülya Semiz Türkoğlu, yaklaşımların değerlendirilmesini anlamak için medya kuramlarına yönelik betimsel bir analiz yaptı.
Sonraki bölümlerde, “Sosyal Medyada Cinsiyet Normları Nasıl Açıklanıyor? Twitter’da Kadın Cinayetleri Hashtag’lerine Romantik ve Realist Bakışlar” (“How Gender Norms Are Expressed On Social Media? Romantic And Realist Perspectives On Femicide Hashtags On Twitter”) başlıklı çalışmda Nazlı Çetin Gündoğdu; “Kadına Yönelik Şiddet Haberlerinin Jakobson ve ve Kodlama-Kodaçımlama Modelleri Bağlamında Analizi” (“Analyze Of News About Violence Against Women In The Contexts Of Jakobson And Encoding-Decoding Models”) başlıklı çalışmada ben ve Yıldız Derya Birincioğlu, şiddetin temsili ve alımlanmasına odaklandık.
“Cinsiyet Merkezli Reklamlarda Nöropazarlama: EEG Analizi” (“Neuromarketing In Commercials Centered Around Gender: EEG Analysis”) bölümünde Sinem Eyice Başev, reklamlarda geleneksel kadın temsillerinin değerlendirilmesi ve katılımcıların kadın temsillerine ilişkin değerlendirmelerinin incelenmesi üzerine bir odak grup çalışması yürüttü.
İlerleyen bölümlerde, “Cinsiyet Rollerinin Medya Üzerindeki Etkileri Kadın Medya Çalışanları Perspektifinden Endüstri” (“The Effects Of Gender Roles On The Media
Industry From The Perspective Of Women Media Workers”) bölümünde Burcu Şahin medya sektöründe görev alan kadın çalışanların cinsiyet temelli yaşadıkları sorunları ve ayrımcılıkları anlatırken “Dizi Oyuncularının Yaşadıkları Olumsuz Koşullar ve Cinsiyetçi Tutumlar Üzerine Fenomenolojik Bir Alan Araştırması” (“A Phenomenological Field Research On The Negative Conditions And Sexist Attitudes Experienced By Television Series Actors”) bölümünde Yıldız Derya Birincioğlu, Emine Atalay ve Fatma Zehra Yıldız, dizi oyuncularının başta set ortamı olmak üzere karşılaştıkları taciz, güvencesiz ortam ve cinsiyet eşitsizliği pratiklerini anlattı. Bu iki çalışma da yine alan araştırması.
“Cam Tavanın Üstünde, Pembe Gettonun Dışında: Nesteren Davutoğlu” başlıklı son bölümde İçten Duygu Özbek, kadınlara ve medyaya farklı bir bakış açısının ve başarılı bir örneğin de mümkün olduğunun altını çizmeyi amaçladı.
Bu çalışmanın toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama mücadelesinde yeri nedir?
Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık yaratmak böylece kadın sorunlarına çözüm bulmayı hedefleyen uluslararası literatüre katkı sağlamak amacıyla oluşturduk bu çalışmayı, Türkiye’de medya ve kadın ilişkisine oryantalist olmayan objektif bir bakış açısı sunmak için. Benzer çalışmaların medya çalışanlarına ve topluma eşitliğin sağlanması noktasında yol göstermesi ve bilim dünyasına katkı sağlamasını diliyoruz. Son söz olarak her alanda eşitliğin sağlandığı bir dünya dileğiyle diyelim.
‘Media and Gender’ kitabına https://www.egitimyayinevi.com/e-kitap bağlantısından ulaşabilirsiniz.