Haber: Beyza Ünal
Tarihin eşsiz semtlerinden biri olan Galata ve çevresinde, Ceneviz döneminden günümüze ulaşan birçok yapı bulunuyor. Galata Kulesi bu yapılar arasında akla gelen ilk örnek olsa da İstanbul’da ilk ezanın okunduğu Arap Camii gibi Ceneviz izlerini taşıyan birçok başka yapı da mevcut. Tarih Öğretmeni Yusuf Vural ile Cenevizlilerin Galata tarihi ve bölgedeki yapıları hakkında konuştuk.
Galata ve çevresi, tarihten günümüze ulaşan birçok yapısıyla geçmişe dair önemli mekanlara ev sahipliği yapıyor. Bu tarihi mekanların günümüze ulaşmalarına rağmen gereken özen ve korunma sağlanmadığı için tahrip edildiği de gözlemleniyor.
Galata Bölgesinde Ceneviz Dönemi
Ceneviz Dönemi İstanbul’u hakkında açıklamalarda bulunan Tarih Öğretmeni Yusuf Vural, İstanbul’un, tarihte birçok medeniyete ve kültürel mirasa ev sahipliği yaptığını ifade etti. Eski yerleşim yerleri incelendiğinde Galata, Eminönü ve Beşiktaş gibi bölgelerde bu mirası görmenin mümkün olduğunu anlatan Vural, özellikle Galata’nın tarihteki konumu göz önüne alındığında birçok millete ev sahipliği yaptığını belirtti. Cenevizlilerin Galata bölgesine 12. yüzyılda yerleştiğini aktaran Vural, “Karadeniz ticaret yoluna hakim Ceneviz kolonisi, özellikle bu alanda Bizans İmparatorluğu tarafından ticari imtiyazlar elde etti. Osmanlı Devleti’nin 1453 yılında İstanbul’u fethetmesiyle Galata kolonisi de anahtarlarını teslim etti” diye ekledi. Cenevizlilerin, liman ticareti alanında Galata’da önemli bir merkez haline geldiğini söyleyen Vural, İstanbul’un fethinden sonra da ekonomik faaliyetlerini sürdürdüklerini ifade etti.
İstanbul’un Kadim Sembolü: Galata Kulesi
Galata Kulesi’nin, Bizans İmparatoru Justinianos döneminde gözetleme kulesi olarak inşa edildiğini kaydeden Vural, “Galata Kulesi, günümüzdeki kule görüntüsüne ise bölgeye yerleşen Cenevizliler tarafından 1348 yılında ulaştırıldı. Bizans askerleri ve Venedikliler tarafından saldırılara uğrayan Ceneviz kolonisi güvenliğini sağlamayı amaçladı. Bizans hakimiyetinin giderek azalmasıyla birlikte Galata ve çevresi, Cenevizliler tarafından surlar ile çevrelendi ve bu surlar da zamanla genişletildi. Tarihte, kulede yangınlar çıksa da bakım-onarım çalışmaları yapıldı. İstanbul’un en gözde yapılarından biri olan Galata Kulesi Müzesi, tarihi ve kültürel büyüsüyle günümüzde de önemini koruyor” dedi.
İstanbul’da İlk Ezanın Okunduğu Arap Cami
Arap Camii ile ilgili kaynaklarda ise birkaç hikaye yer aldığına değinen Vural, caminin giriş kapısında yer alan yazıtta da belirtildiği üzere İstanbul’u fethetmek amacıyla şehri kuşatan Mesleme Bin Abdulmelik ve ordusunun, bölgede bir mescit yaptırdığını söyledi. İstanbul’da ilk ezanın bu camide okunmasının, yapıtın en önemli özelliklerinden biri olduğunun altını çizen Vural, “İstanbul’da ilk ezanın okunduğu bu camii, M.S. 715 yılında inşa edildi. Bölgede yer alan Cenevizliler tarafından kiliseye dönüştürüldü. San Paolo ve San Giovanni adını taşıyan kilise, İstanbul’un 1453 yılında fethedilmesiyle birlikte camiye dönüştürülen yapılar arasında yer aldı. Gotik mimariye sahip bu kiliseden günümüze ulaşan kare yapılı çan kulesi ise varlığını koruyor ve cami minaresi olarak kullanılıyor” diye konuştu.
Galata Yokuşu Hanları
Cenevizliler tarafından inşa edilen ve günümüze ulaşan başka binaların da bulunduğunu aktaran Vural, “Bankalar Caddesi’nden Galata Kulesi’ne doğru giden Hırdavatçılar Çarşısı ara sokaklarında bu yapılara ulaşılabilir. Ara sokakları süsleyen ve mimarisiyle dikkat çeken bu binaların bazıları, Karaköy esnafı tarafından iş hanı olarak kullanılıyor. Bu hanlara örnek olarak Saksı Han, Ceneviz Han ve Serpuş Han gösterilebilir. Yapılar hakkında kesin tarihi kayıtlara sahip olmamakla birlikte mimari olarak gösterdikleri benzerlikler göz önüne alındığında Ceneviz döneminden günümüze uzandıklarını söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı.
Tarihten Tahribata Uzanan Geçmiş
Cenevizlilerin yerleştikleri bölgelerde Ceneviz mimarisinin örnekleri çok olsa da bazılarının yangınlar ve yıkımlar sebebiyle günümüze ulaşamadığına değinen Vural, “Hala varlığını koruyan tarihi yapılar da gerekli koruma altına alınmadığı için harabeye dönüştü. Mimari güzellikleri, sprey boyaların altında kaldı ve esnaf dükkanlarının kalabalık görüntüsü arasında kayboldu” diyerek sözlerini tamamladı.