Haber: Kaan Ağırsoy
İstanbul Üniversitesi Haber Merkezi
Son zamanlarda Türkiye gündemini kasıp kavuran 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Seçimi ile beraber yeniden revaçta olan siyasal reklamlar; televizyonlarda, sokaklardaki reklam panolarında ve sosyal medyada daha fazla yer almaya başladı. Türk siyasi tarihinde olduğu gibi dünya siyasetinde de oldukça önemli bir noktada bulunan siyasal reklamların çıkış noktası, işleyişi ve günümüzdeki konumu hakkında İstanbul Üniversitesi (İÜ) İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emine Yavaşgel bilgi verdi. Siyasal iletişimin hem iktidardakiler hem de muhalefettekiler için seçim sonrasında da sürdürülmek zorunda olunan bir çalışma alanı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Yavaşgel, siyasal reklamların ise aktörlerin meşruluk arayışına hizmet eden bir tanıtım aracı olarak işlev gördüğünü söyledi.
“SİYASAL İLETİŞİM, SİYASET KADAR ESKİDİR”
1950’li yılların başında ilk örneklerini ABD ve Avrupa ülkelerinde gördüğümüz siyasal reklamcılık faaliyetlerinin Türkiye’de ilk kez ne zaman ve nasıl ortaya çıktığı hakkında neler söylemek istersiniz?
Tarihçesi Antik Yunan’a kadar uzanan siyasal iletişim, siyaset kadar eskidir. Ve sistemin örgütlenmesi konusunda insanlar arasında var olan mübadeleyle birlikte doğmuştur.
Siyasal reklamcılık, seçmenlerin siyasi tercihlerini etkileme çabalarını içermektedir. Reklamcılığın özel bir kolu olarak siyasal reklamcılık, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1950’lerde ABD’de doğup, gelişimini tamamlamış, ardından Avrupa ve tüm dünyaya yayılmıştır.
Amerika’da özellikle 1936’da Franklin Delano Roosevelt’in seçim kampanyası ile 1965’te Fransa’da Jean Lecanuet’nin seçim kampanyası dünyada siyasi kampanyalara pazarlama ruhu’nun katıldığı ilk başarılı örnekler olarak tarihe not düşülmüştür.
Günümüzde seçmenin ikna edilmesi çok daha güçleşmiş görünmektedir. Seçmen kitlesi sayıca artmış, aynı zamanda da çok farklı kültürel özelliklere ve sosyal statülere sahip durumdadır. Bu nedenle, çok partili demokratik seçim süreçleri yoğun bir rekabet ortamı oluşturmaktadır.
Türkiye’de siyasal reklamın ilk etkili örnekleri çok partili demokratik hayata geçişin sağlandığı 1950’lerden sonra görülmeye başlanmıştır.
1950 seçimlerinde Demokrat Parti’nin kullandığı “Yeter! Söz Milletindir!” afişini herkes hatırlar, bu alanda ilk başarılı örneği oluşturmuştur, hala toplumsal hafızada yerini korumaktadır. Mimar Selçuk Milar tarafından yapılan bu afişin, Demokrat Parti’nin seçimi kazanmasında kendisi kadar etkili rol oynadığı yaygın bir görüştür.
Baktığımız vakit Türkiye’deki siyasi atmosferde ilk siyasal reklamların parti başkanları tarafından yürütüldüğünü görmekteyiz. Fakat daha sonra bu misyonun reklam ajanslarına devredildiğini ve günümüze de hemen hemen böyle geldiğini gözlemliyoruz. Sizce siyasal reklamları ajansların hazırlaması daha mı sağlıklı, yoksa parti içindeki isimlerin birinci failler olarak kendi propagandalarını üretmesi mi daha verimli?
Her kampanya çalışmasında olduğu gibi siyasal kampanyalarda da güçlü bir ekip çalışması sergilemek gerekir. Bugün artık seçim dönemi kampanya çalışmalarında da siyasal partilerin kendi örgütleri içinden bir çalışma grubu oluşturmaları, bu grubun bir halkla ilişkiler ya da reklam ajansı ile birlikte koordineli çalışması önem taşımaktadır. Ki bugün uygulanan yöntem budur ağırlıklı olarak.
“SİYASAL REKLAMCILIK 1983 SEÇİMLERİ İLE BİR UZMANLIK ALANI OLARAK GÜNDEME GELDİ”
Türkiye tarihine baktığımız zaman, en çok ses getiren siyasal reklamlar ve en unutulmaz seçim sloganları hangileri olmuştur?
Türkiye’de siyasal reklam geleneğinin öncülüğünü Adalet Partisi yapmıştır. 1977 genel seçimlerine Cen Ajans ile hazırlanmıştır. Seçim öncesi Mayıs ayında 21 adet gazete reklamı düzenlenmiştir. Bunun yanı sıra teyp bantları da dağıtılmıştır. Bunlar 1977 genel seçim kampanyasında ilk karşılaşılan önemli yeniliklerdir. İkinci örneği 1979 yılında TÜSİAD’ın Manajans’a hazırlattığı reklamlar oluşturur. Mayıs ayının son iki haftası içinde yedi günlük bir gazetede ve bir dergide yayımlanan reklamlar Manajans tarafından hazırlanmış, ardından ciddi siyasi tartışmalara yol açmıştır.
Türkiye yakın siyasi tarihinde 12 Eylül askeri darbesinden sonra yapılan ilk demokratik seçimler olarak 1983 yılında gerçekleştirilen genel seçimlerde Anavatan Partisi’nin siyasal reklamdan önemli ölçüde yararlandığı görülmüştür. Bu seçimler bir dönüm noktası oluşturmuş, ardından siyasal reklamcılık ülkede ivme kazanmaya başlamıştır. Yapısal değişimler peşi sıra gelmiş, reklam ve propaganda faaliyetleri birleştirilmiş, kampanya bütçeleri büyütülmüş, reklam ajansları başrolü oynamaya başlamıştır. Daha bilimsel kamuoyu araştırmalara dayalı reklam kampanyaları düzenlenmeye başlanarak, siyasal reklamın etkin kullanımının bir siyasal partiye iktidar yolunu nasıl açabileceği gözlemlenmiştir. Dolayısıyla 1983 seçimleri siyasal reklamcılığın bir uzmanlık alanı olarak artık gündeme gelmesine yol açmıştır.
Televizyonda zaman satın alarak gerçekleştirilen ilk siyasal reklamlara 1987 seçimlerinde rastlanmıştır. Bu seçimlerde ilk kez Anavatan Partisi (ANAP) Birikim Ajans ile Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) ise Yorum Ajans ile çalışmıştır. 1 dakikalık televizyon reklamlarında, Yorum Ajans tarafından SHP için hazırlanan ‘Sıkılmış Limon’ spotu geniş yankı uyandırmıştır. Reklam bu etkisiyle siyasal simgeye dönüşmüş, SHP lideri Erdal İnönü tarafından mitinglerde de sıklıkla kullanılmıştır.
Denilebilir ki, Türk siyasi hayatının yakın tarihi 1983 genel seçimlerinin ardından 1987, 1991, 1995, 1999, 2002 ve sonrası genel seçimlerde hep bu doğrultuda kampanyalara sahne olmuştur. Özellikle 1991 seçimleri ile siyasal reklamcılık Türk siyasal hayatında etkili bir şekilde yerini almıştır. 1991 seçimlerinde Mesut Yılmaz liderliğinde ANAP Fransız reklamcı Jacques Seguela ile anlaşmıştır. O nedenle 1991 seçimleri Türkiye’de seçim kampanyalarında farklı yeniliklerin yaşandığı bir seçim olmuştur. Seçimlere katılan bütün siyasal partilerin reklam ajansları ile anlaştıkları görülmüştür. Jacques Seguela ve ajansı RSCG, Türkiye’de Ena İletişim tarafından temsil edilmiştir. ANAP yurt dışından bir ajans ile çalıştığı için yoğun eleştirilerle karşılaşmıştır.
Jacques Seguela’nın ANAP’ın genç lideri Mesut Yılmaz’a ilk olarak aşağıdaki on hayati öneriyi sunduğu görülmüştür: (Bkz., Necati Özkan, Seçim Kazandıran Kampanyalar, 2004)
- Seçimleri ideoloji değil lider kazanır.
- Seçimlerde geçmiş değil, gelecek için oy verilmektedir.
- Seçim siyasal olmaktan çıkarak psikolojik bir olaya dönüşmüştür.
- Oy umut için verilir, siyasal partilerin programı için değil.
- Lider, bağımsız bir kişiliği olduğunu seçmenlere göstermelidir.
- Devlet adamı olmak isteyen politikacılar kendi efsanelerini geliştirmelidirler.
- Lider, yerel imajının ötesinde uluslararası imajına da önem vermeli ve bunu geliştirerek parlatmalıdır.
- Devlet adamı geleceği planlamalı, ülkesinin temel niteliklerini yansıtmalı, bugünden yarını temsil etmelidir.
- Seçimleri lider kazanır, fakat lider yalnız olmadığını unutmamalıdır ve politika dışındaki ilişkilerine değer vermelidir.
- Zamana zaman tanımak gerekir. Lider orta ve uzun vadeli düşünerek politika geliştirmeli ve bu fikirlerini söylemleri ile ortaya koymalıdır.
Bu seçim döneminde ANAP el ilanları, afişler, gazete ve dergi ilanları, televizyon reklamları, stickerlar, mektuplar, dövizler, açık hava reklamları vb. çok sayıda materyali ve kitle iletişim araçlarını kullanmıştır. Seçim iletişimi stratejisinde Seguela en önemli rolü lidere vermiştir, bu nedenle bütün afişlerinde lideri ön planda tuttuğu görülmüştür. Bu seçimde siyasal ideolojiler yerine liderler daha ön plana alınmıştır.
2002 seçimlerine ilk defa giren Ak Parti de Arter Reklam Ajansı sahibi Erol Olçok ile çalışmıştır. Ak Parti’nin adını bulan, logosunu tasarlayan, iletişim stratejilerini, seçim kampanyalarını belirleyen Erol Olçok olmuştur. Ta ki 15 Temmuz 2016 darbe girişimine kadar, o gece maalesef şehit düşmüştür. Erol Olçok 2002 – 2016 yılları arasında hep Ak Parti için çalışmış, reklam ajansı ile beş genel seçim, üç yerel seçim, iki halk oylaması, bir de cumhurbaşkanlığı olmak üzere on bir ayrı seçim kampanyasında Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Ak Parti’nin en çok oy almasını sağlamıştır.
Unutulmaz seçim sloganları:
- Yeter, söz milletindir!” (DP)
- “Ekmek için Ekmeleddin.” (Çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu)
- “Su kullananın, toprak işleyenin.” (Bülent Ecevit)
- “Avrupa’yı Asya’ya bağladık.” (Süleyman Demirel)
- “Önce ahlak ve maneviyat.” (MSP)
- “Kim ne veriyorsa 5 lira fazlasını vereceğim.” (Süleyman Demirel)
- “Taksim’e cami yapacağız.” (Necmettin Erbakan)
- “5 yıl daha limon gibi sıkılmak mı istiyorsunuz.” (SHP)
- “Adil düzen gelecek.” (Refah Partisi)
- “Devletin başına devlet gelecek.” (MHP)
- “Yasaksız Türkiye; Yoksulluk ve yolsuzlukla mücadele; AB’ye tam üyelik.” (Ak Parti-2002)
- “Durmak yok, yola devam.” (Ak Parti)
- “OSS kalkacak, mazot 1 lira olacak.” (Genç Parti)
- “Fark var Saadet var.” (Saadet Partisi)
- “İş, aş, Haydar Baş.” (BTP)
- “Boğun eğme.” (TKP)
“GÜNÜMÜZDE SİYASAL REKLAMLAR, SLOGAN REKLAMLAR YA DA NEGATİF REKLAMLAR OLARAK İLERLİYOR”
Günümüzde gerçekleştirilen siyasal reklamcılığı nasıl buluyorsunuz? Sizce süreç içerisinde bu faaliyetler nasıl bir değişime uğradı? Yapılmakta olan siyasal reklamcılığın başarılı olduğunu düşünüyor musunuz?
Siyasal reklam parti ve aday hakkında seçmen üzerinde ilgi oluşturmayı amaçlayan bir uzmanlık alanıdır. Öncelikle seçim dönemi öncesinde durum saptaması yapılır ve bu analizlere bağlı reklamlar hazırlanarak seçmende ilgi artırılmaya uğraşılır, sonuçta oy davranışında istenilen hedefe ulaşılmak esastır. Adayın ya da partinin farkını daha güçlü ortaya çıkararak, kazanması için maksimum oyu alabilmesini sağlamak hedeflenendir.
Ancak bugün hedef sadece seçim dönemlerinde seçmen oyunu sandıktan temsil edilen parti lehine çıkarmaktan ibaret değildir, iki seçim dönemi arasında da artık siyasal ve reklam çalışmaları devam ettirilmektedir.
Ancak bazen reklam giderlerinin fazla maliyetli oluşu, satın alınan sürelerin ise az ve kısa olması sebebiyle kimi verilmek istenen mesajlar seçmen tarafından tam olarak anlaşılamamaktadır. Bu siyasal reklamlar açısından önemli bir handikaptır.
Reklam giderleri gerçekten fazla maliyetlidir, o yüzden kitle iletişim mecralarında satın alınan süreler kısa olmaktadır, bu da zaman zaman mesajın içeriğinin seçmene ya da genel kamuoyuna yansımasında sorunlar oluşturabilmektedir. Dolayısıyla siyasal reklamlarda mesajlar olabildiğince kısa, net, anlaşılır ve etkili hazırlanmalıdır, bu nedenle yaratıcılık bu alanda oldukça önem taşıyan bir olgudur. Ancak bugün siyasal reklamların ya slogan reklamlar ya da negatif reklamlar olarak ilerlediği görülmektedir. Oysa pozitif reklamlarla zihin yönetiminde daha başarılı olunur.
“SİYASAL İLETİŞİMDE GÜNLÜK BİR MEŞRULUK SÖZ KONUSUDUR”
Siyasal iletişimde reklamın önemi nedir?
Siyasal iletişim, günümüzde artık konusu siyaset olan her türlü iletişimi içinde barındırmaktadır. Özellikle çağımız modern siyasetinde, siyasette yer alan sorunların ve aktörlerin sayısının artmasıyla birlikte siyaset sahasının genişlemesi, medyanın giderek etki alanını genişletmesi ve kamuoyunun ağırlığının artması, siyasal iletişim alanının genişlemesine neden olmuştur.
Siyasal iletişimin önem kazanması ve üzerinde yoğun çalışmaların başlaması II. Dünya Savaşı sonrasına rastlamaktadır.
I. Dünya Savaşı yıllarında radyonun kitlelerle iletişim kurmak için kullanılması ve II. Dünya Savaşı yıllarında da televizyonun iletişimde önem kazanıp yaygınlaşmaya başlaması ile siyasal iletişim önem kazanmış ve kullanım alanı genişlemiştir.
Siyasetle iletişim arasındaki ilişkinin doğal bir sonucu olarak, siyaset içerisinde yer alan aktörler, bulundukları, ait oldukları küme veya örgütün amaçları, ilke ve kuralları çerçevesinde hareket etmek zorundadırlar. Bu bağlamda siyasal nitelikli iletişimde bazı özelliklerin olması zorunludur. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
- Kaynağın güvenilir olması,
- Kaynağın ikna yeteneğinin olması,
- Hedef kitlenin özelliklerinin bilinmesi,
- Mesajın içeriği,
- İletişim kanallarının doğru seçimi.
Siyasal iletişimin ve içerisinde yer alan birleştirici aktivitelerin sınırı yoktur. Bu bağlamda siyasal iletişimin, yasama, yürütme ve yargı organları, siyasi partiler, ilgili gruplar, siyasi komiteler ve siyasi süreçlere katılan diğer katılımcıların üzerinde etkisi vardır.
Siyasi konuşmaların yer aldığı konferanslar, kongreler seminerler, sempozyumlar, mitingler, sergiler, konserler gibi sosyal olaylar siyasal söylemin yapıldığı sosyal alanlardır. Ayrıca televizyonda yayınlanan siyasi reklamlar, açık oturum, haber, panel türü gibi programlar; gazetelerde yer alan siyasi haberler, makale ve yorumları içeren köşe yazıları; siyasi posterler, yazılı reklamlar, radyo, internet siteleri ve bunlar gibi önemli siyasi mesajların yer aldığı alanlar, siyasal iletişimin yapıldığı diğer alanlardır.
Bunlara bağlı olarak da medya, siyasal konuların gündeme gelmesini sağlamakta ve kamuoyu oluşturmaktadır. Siyasal iletişimin kanalları; gazete, radyo, televizyon, internet, kişilerarası iletişim ve toplumsal iletişimi kapsar. Haber yayma araçlarının (News Media) kapsamı, siyaseti, siyasi konuları, siyasi figürleri, siyasi kurumları vb. önemli konuları içerir.
Demokratik sistemlerde oy kullanan vatandaşların siyasi mesajları nasıl cevapladığı ve medyadan gelen etkilere karşı nasıl tepki verdiği siyasal iletişim çalışmaları içerisinde yer almaktadır. Siyasal iletişim, Aristoteles ve Platon’un demokratik söylevlerinin yer aldığı en eski çalışmalarla birlikte başlamıştır. Ancak günümüz modern toplumlarında siyasal iletişim bir disiplinlerarası çalışma alanına dönüşmüştür.
Siyasal iletişim çalışmaları içerisinde tanıtım başlıca alanı kapsar; halkın algılayış biçimini yönetmek için planlanmış bir girişim alanıdır tanıtım. Tanıtımın büyük bir kısmı, reklamcılık sektörünün uzmanlık alanı içerisindedir ve amacı seslendiği kitleyi ikna etmek ve harekete geçirmektir.
Siyasal reklam bir adayın potansiyel seçmenlerine uygunluğunu olanaklı kılmak, adayı en yüksek sayıdaki seçmen kitlesinin ve bu kitledeki her bir seçmenin tanımasını sağlamak, rakiplerle -muhalefetle- farkını yaratmak ve minimum araçla bir kampanyayı kazanmak için gerekli olan oy sayısını elde etmek adına kullanılan tekniklerin tümüdür.
Siyasal reklamcılığın işlevi bir adayı diğer adaylardan farklı kılarak, seçmenlerin gözünde değerli gösterecek bir görünüm (image) oluşturmaktır. Siyasal reklamcılığın çıkış noktasında bilgi ve eylemi düzenleme gerekliliği vardır.
Siyasal reklam siyasetçinin -özellikle fikirlerinin- pazarlaması olmakla birlikte unutulmaması gereken nokta siyasetçinin kendine özgü ve önceden belirlenemez bir varlığı olduğudur. Bu nedenle, siyasal reklamda önemli olan onun bu varlığının, içinde bulunduğu çevrede değerli olarak görülmesidir. Zaten “seçim davranışı da sıradan bir alışveriş davranışına indirgenemez”.
Siyasal iletişim stratejik bir iletişimdir ve seçim dönemlerinde aşağıdaki aşamaları kapsamaktadır; (Bkz., Michel Bongrand, Politikada Pazarlama, 1992)
Hedef- Siyasal stratejinin hedefi, amaca ulaşmaktır. Seçmenlerin beklentilerinin ana temaları belirlenirken, hem kampanyanın genel hedefleri hem de bazı meslek gruplarını ve yaş dilimlerini ilgilendirecek özel hedefler saptanmalıdır. Aslında hedef tüm seçmendir. Ancak herkese aynı dille yaklaşılamaz. Ortak gövdeyi, yani tüm vatandaşları ve tüm seçmenleri unutmamak koşuluyla iletişimi ilgili kategorilerde katmanlaştırmak gerekmektedir. Bu kategoriler coğrafik olabilir (örneğin bölgesel veya bir şehirdeki mahalleler bazında). Demografik olabilir (gençler, ilk kez oy kullanacaklar, yaşlılar, vs.). Meslek grupları olabilir (çiftçiler, tüccarlar, yöneticiler, işçiler, serbest meslek sahipleri, vs.) . Kültürel veya dini olabilir (bir kuruluşun üyeleri gibi).
Kampanyanın Eksenleri-Bir siyasal kampanyanın çeşitli eksenleri vardır. Bunlar, ideolojik, siyasal, kişisel, tematik/programatik eksenlerdir.
Kampanya Ekseninin Hizmetindeki Formül- Slogan. Bu seçilen iletişim ekseninin en basit ve en yankı uyandırıcı hale gelmiş şeklidir denilebilir. Seçmenler ne istiyor, ne bekliyor, ne ümit ediyor? Tüm bu sorulara verilecek yanıtların formülleştirildiği biçimidir slogan.
Temaların Aranışı ve Analizi- Bir kampanyanın temaları, seçmenlerin sorunlarının bulunduğu alanların ortaya çıkarılması için yürütülen çalışmalar ve kamuoyu yoklamalarına dayanarak önceden belirlenir. Her parti de çözümlerini kendi ideolojisine uygun olarak belli bir önem sırasına göre sunar.
Biçem- Bir kampanyanın biçemi her şeyden önce bir duyarlılık işidir. Bu duyarlılık samimiyetin inanılır kıldığı mesaj veriş ve alış duyarlılığıdır. Bir kampanyanın biçemi genelde aşağıdaki üç uygulamanın bileşiminden oluşur:
-Adayın ilanı,
-İlk afiş veya ilk mesajdan başlayarak önemine göre tüm araçların kullanılması,
–Kampanyanın tonunun ve kullanılan sloganın kalitesinin özgünlüğü.
Sonuç olarak; siyasal düzende meşruluğun ana kaynağını seçimler oluşturmaktadır. Böylelikle seçilen kişiler kendilerini seçen seçmen kitlesi adına konuşmak ve davranmak hakkını elde ederler. Meşrulukta bir inanç arayışı görülür. İktidardaki siyasal parti meşru olduğunu halka inandırmaya aralıksız çalışır. Dolayısıyla siyasal iletişimde de günlük bir meşruluk söz konusudur. Kamuoyunda ise siyasal iletişim seçimlerin ertesi günü sona erer gibi yanlış bir kanı yerleşmiştir.
Oysa siyasal iletişim ister iktidardaki parti için isterse muhalefettekiler için olsun seçim dönemi sonrasında da sürdürülmek zorunda olunan bir çalışma alanıdır. İktidar seçmenlerini her fırsatta iyi bir seçim yaptıklarına dair ikna etmeye çalışırken, muhalefetteki partiler de kendilerini gelecek seçimlerde seçerlerse ne kadar iyi bir seçim yapmış olacaklarını iktidarın icraatıyla karşılaştırarak halka anlatma çabasındadırlar.
İşte bu bir ‘meşruluk arayışı’ndan başka bir şey değildir. Siyasal reklam da bu arayışa hizmet eden bir tanıtım aracı olarak işlev görmektedir.
“SOSYAL MEDYA, SEÇMENE EN HIZLI ULAŞILABİLEN PLATFORMLARI OLUŞTURUYOR”
Yeni medyayı ve yeni medya araçlarını siyasal reklamcılık açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
İnternetin gelişimi yeni medya, sosyal medya, dijital iletişim gibi yeni olgu, kavram ve platformları gündemimize birer birer taşımıştır. Yeni iletişim teknolojileri hiç şüphesiz yaygınlık kazandıkça etki alanını büyütüp, sosyolojik, ekonomik ve kültürel alanda birçok değişimlere yol açmıştır.
Siyasal reklamcılık açısından da internet yeni reklam mecraları yaratmış durumdadır. E-mail, paylaşım siteleri, haber siteleri, bloglar, kişiye özel tasarımlanan siteler vb. internet ortamlarının önemlerini gün geçtikçe artırdığı tartışılmazdır. Artık reklam kampanyalarında medya planlamasında internet önemli bir bölümü kapsamış durumdadır. Bugün dijital medya ve sosyal medya seçim dönemleri süresince aday ve partilerin kendi tanıtımlarını yaptıkları en önemli alanlardır.
Özellikle sosyal medyanın (Facebook, Twitter, Youtube, Instagram) seçmene en hızlı ulaşılabilen platformları oluşturduğu açıktır. Ayrıca 4.5G teknolojinin gelmesiyle cep telefonları da siyasal reklamcılık açısından oldukça önem kazanmış durumdadır. Seçimlerde genç seçmen kitlesinin oy oranı belirleyici olduğu için, bu teknolojilere daha hâkim kullanıma sahip genç seçmen kitlesine ulaşmak adına tüm partiler seçim dönemi yeni medya platformlarını çok daha özenle kullanma gayreti içerisinde bulunmakta, bunun için uzman ekiplerle çalışmaktadırlar.