Haber: Özgür Recep Kocaoğlu
Fotoğraf: Berk Balcı
Editör: Hatice Beyza Çakmak
İstanbul, (İÜ Haber Merkezi) – Gelişen teknolojiyle birlikte sosyal medya uygulamaları, her geçen gün bireylerin özel hayatında daha fazla yer edinmeye başladı. Bu durum, özel hayatın mahremiyetine dair yeni tartışmaları da beraberinde getirdi. Özellikle ebeveynlerin çocuklarına ait fotoğrafları sosyal medyada paylaşmaları, mahremiyetin ihlali açısından dikkat çeken konular arasında yer alıyor. İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Avukat Kardelen Ateşci konunun hukuki boyutunu, Psikolog ve Eğitimci Kerem Gümüş ise çocuklar üzerindeki psikolojik etkilerini İletim Gazetesi’ne anlattı.
Ebeveynler arasında çocuklarının güzel pozlarını ve komik videolarını sosyal medyada paylaşmak bir yarışa döndü. Çocukları sayesinde sosyal medyadan para ve takipçi kazanmaya başlayan bazı ebeveynler, bunu fırsat bilerek kendi çocuklarının haklarını ve psikolojilerini hiçe saymaya devam ediyor. Bu noktada çocuğun ebeveynlerine karşı hukuki haklarını Avukat Kardelen Ateşci, bu yaklaşımın çocuğun mahremiyet duygusunu ve gelişimini nasıl etkilediğini ise Psikolog Kerem Gümüş değerlendirdi.
Uçsuz bucaksız bir okyanus: Dijital dünya
Çocukların henüz adres, fotoğraf, konum gibi kişisel bilgilerini paylaşma konusunda farkındalıklarının oluşmamış olması ve bu durumun çocukları kötü niyetli kişilerin hedefi olmaya açık hâle getirdiğini söyleyen Ateşci, “Dijital dünya çocuklar için uçsuz bucaksız bir okyanus gibi” diyerek her gün çok sayıda içerikle karşılaşıp dijital izler bırakan çocukların tehlike altında olduğunu belirtti.
Dijital ortamdaki gizlilik ayarlarını anlamadan kabul etmenin de risk doğurduğunu hatırlatan Ateşci, “Hangi verilerinin toplandığını veya kimlerle paylaşıldığını bilmeden onay verip, haklarını nasıl arayacaklarını bilmedikleri için de ihlaller karşısında korunmasız kalıyorlar” dedi.

Hukuk çocukları korur
Türkiye’de çocukların sosyal medyadaki mahremiyetini doğrudan düzenleyen özel bir yasa bulunmadığını ama mevcut mevzuatın çocukları kısmen koruduğunu söyleyen Ateşci, Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) kişisel verilerin hukuka aykırı şekilde kaydedilmesi veya ele geçirilmesinin suç olarak tanımlandığından bahsetti. Ateşçi, çocukların verilerini izinsiz işleyen kişi ya da kurumların cezai sorumlulukla karşılaşabileceğini söyledi. Ayrıca Ateşci Kişisel Verileri Koruma Kanunu (KVKK) kapsamında bireyin kişisel verilerinin hukuka aykırı şekilde işlenmesi halinde idari para cezası gibi yaptırımların öngörülebildiğini aktardı.
Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Haklarına dair sözleşmesinin 3. maddesi uyarınca her durumda çocuğun üstün yararının esas alınması gerektiğinin altını çizen Ateşci, ebeveynlerin çocuk adına karar verirken onun kişilik haklarının korunmasını ve gelecekteki özerkliğini zedeleyecek paylaşımlardan kaçınmasının gerektiğini belirtti.

Dijital iz geleceği gölgeliyor
Çocuğun kendi rızası olmadan ebeveynleri tarafından paylaşılan içeriklerin dijital ayak izinin oluşmasına, gelecekteki haklarının sınırlanmasına ve çocuğun mahremiyetinin ihlaline yol açtığını söyleyen Ateşci; ileride çocukların ebeveynlerine karşı hukuki başvuru yapabileceğini ve tazminat talebinde bulunabileceğini anlattı.
Ateşçi, çocuğun rızasının paylaşım kararlarında öncelikli olması gerektiğini, ileride ‘unutulma hakkı’ kapsamında KVKK ve ilgili sosyal medya platformları aracılığıyla paylaşımların kaldırılmasının talep edilebileceğini söyledi. Ebeveynlerin sosyal medyada çocukları üzerinden gelir elde etmesini çocuğun ekonomik sömürüsü olarak değerlendiriğini söyleyen Ateşçi durumu ‘çocuk işçiliğinin dijital hâli’ şeklinde tanımladı.

“Hiçbir çocuk ebeveyninin çantası değildir“
Psikolog Gümüş, “Evin parçası olan sosyal medyayla evin bir üyesiymiş gibi birlikte yaşayabilmeyi öğrenmek lazım” ifadesiyle “Çocuklar anne babasıyla ciddi bir çağ farkı olduğunu düşünüyor. İnsan bildiği şeyi yönetebilir, bilinmezlik ise ebeveyni kaygılandırır. Oysa ebeveynin bildiği ortam endişeyi azaltır” diyerek ebeveynlerin çağı yakalayıp, internetle ilgili her şeyi çok iyi bilmeleri gerektiğinin altını çizdi. Çocuğun özel hayatının paylaşılmasının çocuğun sınırını ihlal etmek olduğunu vurgulayan Gümüş, ileri yaşlarda psikolojik problemlerin ortaya çıkabileceğini de aktardı.
Ebeveynlerin çocuğu kendisinin bir eşyası gibi görmesinin risklerine değine Gümüş, “Hiçbir çocuk ebeveyninin çantası değildir. Bazı ebeveynler çocuğu çanta gibi taşır. Sanki çocuk bir malzemeymiş ya da ebeveynin bir malıymış gibi düşünürler. Çocuk üzerinden para kazandıracak hareketler yapmak doğrudan çocuğu ihmal etmek ve çocuğun hakkını istismar etmek demektir” ifadesini kullandı.

“Sosyal medya tükenmişlik getiriyor”
Gümüş, sosyal medyanın dayattığı tutumlar için “Dayatmalar çocuğun kimliğini olumsuz etkilerken öz güvenini de sarsıyor. Çocuklar ilgiye alıştıktan sonra beğeni almamaya başladıklarında kendilerini normalden mutsuz ve kaygılı hissediyorlar. Sosyal medyanın çizdiği güzellik algısı da çocuklar üzerinde tek tipleştirmeye sebep oluyor ve çocuğu kendi olmaktan uzaklaştırıp tükenmişlik yaşamasına neden oluyor” dedi.
Çocukların somut gelişim döneminden soyut gelişim dönemine geçtiği 12 – 13 yaş grubuna kadar sosyal medya kullanmamaları gerektiğini savunan Gümüş, ilkokuldan itibaren sosyal medya okuryazarlığı dersi verilmesinin ihtiyaç olduğunu vurguladı. Gümüş, “Çocuklara sosyal medyanın kullanma kılavuzunu vermezsek yanlış yollara yönelebilirler. Eğer küçük yaştan itibaren öğretirsek olumsuz içeriklere maruz kalma ihtimali azalabilir” sözleriyle çocukların sosyal medya kullanımının sınırlandırılmasının önemini ifade etti.



