Neslihan KALKAN
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü tarafından sunulan Alt-Üst Soy Bilgisi Sorgulama hizmeti ile birlikte vatandaşlar 1800’lü yıllara kadar soy kütüklerine erişebiliyorlar. Birçok vatandaş tarafından ilgi gören hizmet ile ilgili konuşan İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Uğur Gündüz konu hakkında önemli noktalara değindi.
Son günlerde e-devlet sitesinden soy ağacı sorgulama ile ilgili basında birçok haberin yer aldığından bahseden Doç. Dr. Gündüz ilk önce bunun toplumsal yapı ve yaşanılan coğrafya ile bağlantısının kurulması gerektiğini anlattı.
Türkiye’nin geniş ve kitlesel göç hareketlerinin yoğun olduğu bir konumda olduğunu ifadelerine ekleyen Doç. Dr. Gündüz, “Böylesine hareketli bir konargöçer toplumsal yapının olduğu yerde haliyle çok sık yer değiştirmelerin yaşandığı ailelerin çok geniş farklı bölgelerden, coğrafyalardan kentlerden bir araya geldiği bir popülasyona sahibiz” dedi. Doç. Dr. Gündüz bu durumun insanların soy kütüklerini merak etmesine neden olduğuna değinerek, konmak ve göçmek kelimelerinin kültürümüzde çok geniş anlamlara geldiğini belirtti.
“Çocuk Sahibi Olduğunuzda Bir Eser Bırakmış Gibi Oluyorsunuz”
Doç. Dr. Gündüz konu ile ilgili psikanalitik bir bakış açısıyla bakan uzmanların durumu şu şekilde açıkladıklarını söyledi.” İnsanların soy kütüklerini araştırması tıpkı çocuk sahibi olmak ya da ölüm kaygısından uzaklaşmaktan kaynaklanıyor. Çünkü bir çocuk sahibi olduğunuzda bir eser bırakmış gibi oluyorsunuz. Bu durum size bir anlamda ölümsüzlük ya da öldükten sonra geride bir şeyler bırakma ve ölüm kaygısına karşı rahatlatma olanağı sunuyor” dedi.
“Var Olan Bir Şeyin Gün Işığına Çıktığına Tanık Oluyoruz”
Doç. Dr. Gündüz, Türkiye gibi sıklıkla gündemin değiştiği bir ülkede ve insanların çok çabuk yakın geçmişini bile unutma eğiliminde olduğu bir toplumsal yapıda, insanların soy ağacını araştırmasının bir çelişki gibi gözükebileceğini de ifade etti. Yazılı kültürün aslında soy ağacını ortaya koyduğuna değinen Doç. Dr. Gündüz arşiv kayıtları, nüfus ve göç hareketlerinin yazılı kayıtlara geçmesinin Osmanlı’dan beri var olduğunu belirtti. Doç. Dr. Gündüz, aslında bu kayıtların her zaman mevcut olduğunu bildirerek Osmanlı arşivleri, tahrir defterleri, nüfusla ilgili hareketler ve bir takım nüfus kayıtlarının yakın zamana kadar sadece meraklı ve ilgili araştırmacılara açık olduğunu söylerken, bu sayede herkese açık olacağını ifade etti.
Önceki kayıtların da gün ışığına çıkması ile uzak bir geçmişe dönük kayıtların güncellenebileceğini aktaran Doç. Dr. Gündüz, sözlerini şu şekilde noktaladı: “Aslında var olan bir şeyin gün ışığına çıktığına tanık oluyoruz.”