Neslihan KALKAN
Seksenler dizisinin Nevzat karakteri Eray Yasin Işık, oyunculuğunun yanı sıra Karagöz ve Hacivat oynatıyor. 2016 yılında İstanbul Üniversitesi’nde yabancı öğrencileri gölge oyunu ile tanıştıran Karagöz ustası Cengiz Samsun’un öğrencisi olan Işık, Karagöz ve Hacivat geleneğini genç yeteneklere aktarmak istiyor.
Hakkında birçok rivayet bulunan Karagöz ve Hacivat Bursa’da Ulucami’nin imalatı esnasında çalışan iki işçi. Karagöz demirci ustası iken Hacivat duvarcı ustası. İnşaatın yavaş ilerlemesinden sorumlu tutulup idam edilen Karagöz ve Hacivat’ın ölümlerine çok üzülen Şeyh Küşteri, ölümlerinin sonrasında kuklalarını yaparak perde arkasından oynatmaya başlar. Bu sayede Hacivat ve Karagöz tanınır.
Hacivat ve Karagöz hakkındaki rivayetlerle ilgili konuşan Işık, “Karagöz ve Hacivat’ın yaşayıp yaşamadıkları tam olarak bilinmiyor. Şunu da görüyoruz ki bu kadar yıl bu kültür devam etmiş ve hala o eski lezzetini, güzelliğini koruyor” ifadelerini kullandı. Halkla yakın bağı olan sözlü kültürün bir ürünü olarak karşımıza çıkan, geçmişten günümüze kadar insanları eğlendirirken düşündüren bu gelenek, zaman içinde yayılarak toplumsal bilinç uyandırmaya katkı sağladığı biliniyor.
Sürekli Işıldayan O Ruh Taze Tutulmalı
Karagöz ve Hacivat’ın sadece güldürü olarak değerlendirilmemesi gerektiğini söyleyen Işık, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Karagöz’ün oynatılabilmesi için ışık, tasvir, perde denilen bir üçlü var. Işık tasvire vurduğu zaman perdeye gölgesi düşecek ve gölge oyunu olacak. Tasavvuf bunu o kadar güzel anlatmış ki ışığa ruh, tasvire beden demiş ve o beyaz perdeye ise ayna ‘dünya’ demiş ve ruh bedenden çıktığı zaman yani ışık tasvirin üzerine düşmediği zaman dünyada suretin, gölgen oluşmuyor. Yani sürekli ışıldayan o ruhunu taze tutman gerekiyor.”
“Biz Emeğe Değer Veren Bir Toplumuz”
Işık, Karagöz ve Hacivat’ın nesiller boyu devam edeceğine inancının tam olduğunu da söyledi. Bunu söylerken “Biz emeğe değer veren toplumuz, Karagöz ve Hacivat’ da çok emek isteyen ve o emeğin değerli olduğu bir mecra” ifadelerini kullandı. Öğrencileri ile birlikte elinden geldikleri kadar uğraştıklarını söyleyen Işık, bu kültürü insanlara daha fazla ulaştırabilmek için çabaladıklarını, el vermek için yeni çıraklar beklediğini belirtti.
Karagöz ve Hacivat ile ilkokul yıllarında tanışan Işık, Çankırı’dan İstanbul’a geldiğinde daha çok işin mutfağına girmeye başlamış ve kısa süre içerisinde ustasının da teşvikleriyle işi iyice öğrenmiş. Böylesine güzel kültür için usta-çırak ilişkisinin çok önemli olduğuna değinen Işık, “Bizde adettir usta, yardağa Karagözcü olduktan sonra bir takım Karagöz tasviri yapıp hediye eder ve artık sen de perdeni kurabilirsin, yeni ustalar yetiştirebilirsin” ifadelerini kullandı. Perdesini aldıktan sonra Anadolu’nun çeşitli yerlerinde çıraklar yetiştirdiğini dile getiren Işık, gerçekten hevesli olan gençleri bu işe teşvik ettiğini söyledi.