Özge TAN
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi ve Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji Ana Bilim Dalı ortaklığıyla yürütülen “Isparta etnografik belgeseli projesi” kapsamında Isparta – Keçiborlu’nun Kuyucak, Çukurören, İncesu ve Ardıçlı köylerini gezen ekip 6-10 Mayıs tarihleri arasında ön çalışma yaptı.
Edebiyat Fakültesi Sosyal Antropoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yüksel Kırımlı ve İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ersin Turan’ın katılımıyla yürütülen çalışmada İletişim Fakültesi öğrencilerinden Ulaş Ceylan, Petek Sancaklı, Muhammed Akkuş ve Özge Tan yer aldı. İletişim fakültesi uygulama birimlerinde İÜWEBTV ve İletim Gazetesi tarafından video ve fotoğraf çekimi gerçekleştirildi.
Projede İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Ümit Sarı ve Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Arş. Gör. Dr. Ahmet Kadri Kurşun’un yanı sıra Sosyal Antropoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ebrar Akıncı da yer alıyor.
Proje kapsamında Sosyal Antropoloji öğrencileri tarafından yürütülen etnografik inceleme çalışmaları görsel olarak belgelenmek üzere belgesel ve fotoğraf çekimi yapıldı. Antropoloji öğrencileri bu çekimlerin öncesinde çalışmalarını yürütecekleri köylerde ön araştırma yapmak için bir haftalık bir ziyarette bulunmuştu. Öğrenciler, bölgenin temel geçim kaynağı olan gülün hasat döneminde düzenlenen bu ziyarette ise etnografik çalışmaları kapsamında yöre halkıyla mülakatlar gerçekleştirdi. Sosyal Antropoloji bölümü öğrencileri, Gül sonrasında bölge için önem arz eden bir diğer etken olan Lavanta mevsimi olan Temmuz ayında bu köylere bir ay boyunca yöre halkının ev sahipliğiyle köyde kalmak üzere tekrar gidecek ve çalışmalarını tamamlayacaklar.
Sosyal Antropoloji bölümü öğrencilerinden Burcu Dülger, Caner Pınarcı, Erman Çakır ve Berna Agalar Kuyucak köyünde Nurdan Özal, Demet Fatma Alkan ve Hakan Altıntaş Ardıçlı’da; Faruk Kanber, Nur Deniz Çıldır ve Seda Erdem Çukurören Köyünde Hüseyin Kayapınar, Hande Yüksel, Maral Dindar ve Maria Ialanjı ise İncesu köyünde çalışmasını yürütüyor.
Öğrenciler, Projeye desteğinden dolayı İÜ Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanı Yavuz Padem’e sosyal medya paylaşımlarında teşekkür etti.
Ardıçlı, Gülün Açtığı Köy
“Gül bahçesi” olarak tanınan Ardıçlı köyü, bölgede gülün ilk açtığı köy olarak da biliniyor. Bu yıl İlk kez Ardıçlı’da belediyenin desteğiyle muhtar Yakup Yolcu öncülüğünde gül festivali düzenlenecek. Gül yetiştiriciliği bölge için ekonomik getirinin dışında turizm açısından da önem teşkil ediyor. Ardıçlı köyünün kendine ait bir düğün salonu da bulunmakta. Etnografik çalışma esnasında bir düğünü gözlemleme şansı yakalayan ekip belgesel için de görüntü aldı. Köyde misafirlere “kıstırma” olarak adlandırılan büsküvi arasına konulmuş gül lokumu ikram etmek yörenin adetlerinden biri.
Ekipten Nurdan Özal, projenin amacını “önce köylüyle ortak bir bakış açısı benimsemek daha sonrasında bu açıya dışarıdan bir göz olarak bakmak” şeklinde tanımladı. Demet Fatma Alkan, köye ilk gelişinde onu en çok şaşırtan şeyin köyün modernitesi olduğunu söyledi. Alkan, “insanlar evlerinde mikrodalga fırın ve akıllı televizyon kullanıyor. Bu gelişimin temel sebebinin ekonomik şartlarının iyi olması ve okuryazar seviyesinin yüksek olması olduğunu düşünüyorum” diye konuştu. Hakan Altıntaş ise “Ardıçlı köyünde endüstriyel tarımın kısa ve orta vadede köye etkisini gözlemleyebiliyoruz, çünkü köyde üç gül fabrikası bulunuyor ve bu köyün ekonomik ve sosyal yaşantısını şekillendiriyor” sözleriyle gözlemlerini aktardı.
Tarihi Anıtların İçinde Çukurören Köyü
2007’de 6 bilim insanının da içlerinde bulunduğu 57 kişinin kaybıyla sonuçlanan Atlasjet’in uçak kazasıyla adını duyduğumuz Çukurören köyü, projedeki rotalardan bir diğeriydi. Köy yüksek rakımda bulunmasından dolayı ormanlar yönünden zengin ve köyde orman gözetleme kuleleri mevcut. Tepelerle çevrili bir alanda yer alan köy etkileyici bir manzaranın parçası oluyor. Gül fabrikasının da bulunduğu köyde gül tarımı dışında arıcılık da yapılıyor. Proje ekibi etnografik açıdan önemli bulduğu bir “Mevlüt”e de katılarak burada da çekim gerçekleştirdi.
Çukurören’de “fadıllı şehri” olarak anılan eski medeniyetlerden kalma anıtların ve mezarların bulunduğu bir bölge mevcut. Ekipte yer alan Faruk Kanber, bu bölgeyle ilgili gözlemini “Bölge halkı bu tarihi yapılarla iç içe yaşadığından onlar tarihi değerlerini çok da farkında değiller” şeklinde aktardı. Ayrıca Kanber projeyle ilgili olarak hislerini “Bir yörük köyü olduğu için insanlarda göçebe olmanın sıcaklığını taşıyor. İlk kez köye gittiğimizde çok sıcak karşılandık” şeklinde açıkladı. Köyün yüksek rakımda bulunması nedeniyle doğal yapısının Karadeniz yöresine benzettiğini de sözlerine ekledi.
“Lavanta Kokulu Köy Projesi”
Kuyucak köyü, 2015 yılında “Lavanta Kokulu Köy Projesi” ile Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından seçilen bir köy. Lavanta yetiştiriciliğiyle turistik önem kazanan Kuyucak köyü, geçen yıl yaklaşık 150 bin turisti ağırladı. Turizm yönüyle öne çıkan köyde lavanta, gül ve zambak yetiştiriciliği dışında pansiyonculuk da yapılıyor. Köyün proje kapsamında kurulmuş Kadın Kooperatifi bulunuyor. Kuyucak halkı bu yıl 300 bin turist ağırlamayı hedefliyor. Kuyucak köyünde Lavantaların açtığı Temmuz ayında Lavanta Vadisi’nde fotoğraf çekim etkinlikleri de düzenlenecek.
Proje ekibinden Burcu Dülger Kuyucak köyü ile ilgili Lavanta kokulu köy unvanına sahip olması dışında Türkiye’de zambak yetiştirilen tek köy olduğunu belirtti. Erman Çakır ise “Biz projemiz kapsamında sosyal hayat ve ekonomi üzerinden inceleme yapıyoruz. Bunun için de bir yörük köyü seçtik. Kuyucak’ta tarım, turizm ve hayvancılığın birbirlerini nasıl etkilediğini gözlemleyebiliyoruz” dedi.
İncesu Köyü, Opet Örnek Köyü
Proje kapsamında çalışma yürütülen köylerden biri olan İncesu köyü, Opet tarafından 2012 yılında örnek köy seçilmesinin ardından kahvehanesi yenilendi ve köy müzesi açıldı. Köyde pek çok çeşme bulunuyor. Bunlardan en ünlüsü Aslanlı çeşme. Bu çeşmelerin yöre halkının kültürüne yansımasını köy kadınlarının “def” çalarak söylediği Kerem denilen yöresel türkülerde gözlemlemek mümkün. Bunun yanı sıra köyde yöre ağzıyla büyüklüğü vurgulanarak “Goca Pelit” şeklinde adlandırılan yöre için çok değerli ve oldukça eski bir ağaç var. Köylüler bu ağacın aileyi simgelediğini düşünüyor ve bunun üzerine pek çok hikâye anlatılıyor. İncesu köyünün şu an beşinci kuşağının yetiştirildiği bir halk oyunları ekibi var. Ayrıca İncesu köyü, yalnızca devlet izniyle yetiştirilen ve alım-satımı kontrol altında tutulan haşhaş ekiciliğinin Türkiye’de yapıldığı nadir bölgelerden biri olma özelliğini de taşıyor.
Projeyle ilgili olarak öğrenci ekibinden Hüseyin Kayapınar, “Köye ilk gelişimde bize olumsuz yaklaşabileceklerine dair bir tedirginliğim vardı, fakat insanlar bizi çok sıcak karşıladı. Bu projede bulunmaktan çok mutluyum, bana çok şey kattı ” şeklinde konuştu.