Seray DELİGÖZ
Fotoğraf- BHM, Tuğçe AYÇİN
İstanbul Üniversitesi, Uluslararası Hukukçular Birliği, Türkiye Hukuk Platformu, Anayasa Hukukçuları Derneği ve Türkiye Adalet Akademisi iş birliğinde düzenlenen “Uluslararası Darbe ile Mücadele ve 15 Temmuz Sempozyumu”, 16 Temmuz’da Fen Fakültesi Ord. Prof. Dr. Cemil Bilsel Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.
Sempozyumun açılış konuşmaları Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, Uluslararası Hukukçular Birliği Başkanı Av. Necati Ceylan ve Av. Ahmet Akcan tarafından yapıldı.
“15 Temmuz Destanı’nı Unutmayacağız”
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, iki yıl önce demokrasinin büyük bir travma yaşadığını ifade ederek, tanklar milletin üstüne sürülürken, milletin meclisi bombalanırken, namlular sivillere ölüm kusarken ve hainler beyhude tuzaklar kurmakla meşgulken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, gecenin karanlığını delip geçen kararlı sesinin herkes için umut olduğunu söyledi. Bu destanı unutmayacaklarını ve unutturmayacaklarını belirten Bakan Gül, “Bunlardan gerekli dersi çıkararak geleceğimize güvenle bakabiliriz. Demokraside eksen millettir, milletin iradesidir. Siyasi tarihimiz boyunca tecrübe ettiğimiz askeri müdahaleler, demokrasi geleneğimizde kaçınılmaz eksen kaymalarına neden olmuştur. Geçmişteki darbeler demokratik gelişimi, hukukun üstünlüğünü, ekonomik kalkınmayı, toplumsal ilerlemeyi hep geriletmiştir” diye konuştu.
“15 Temmuz Vesayet Girişimi Değil Esaret Girişimidir”
Bakan Gül, darbe dönemlerinin ardından getirilen anayasaların sürdürülebilir bir demokrasinin, millet egemenliğinin, hak ve özgürlüklerin formülü olamadığını belirterek darbecilerin kendi siyasal meşruiyetlerini oluşturma çabasının, anayasaları toplumla devlet arasındaki bir sözleşme olmaktan çıkararak sürdürülebilir bir vesayet düzeninin yol haritası haline getirdiğini ifade etti. Bakan Gül, konuşmasına şöyle devam etti: “Bu sınırların aşılma tehlikesinin baş gösterdiği her dönem, sistemin fabrika ayarlarına dönmesi için sahneye konan, doğrudan veya dolaylı yeni bir müdahaleye zemin hazırlamıştır. İşte 15 Temmuz’un anlamı, bir yönüyle budur. 15 Temmuz’daki hain kalkışmayı, tarihsel olarak öncekilerden ayıran önemli bir fark mevcuttur. 15 Temmuz, millet egemenliği üzerinde yeni bir vesayet girişimi değildir. Bu hain kalkışma düpedüz bir esaret girişimidir. Tanık olduğumuz bu ihanet girişiminin mahiyetinin anlaşılması, 15 Temmuz’un öncesi ve sonrasında çevremizde olup bitenlerin hatırda tutulmasıyla mümkündür.”
“Şehit ve Gazilerimiz Bu Topraklarda Destan Yazdılar”
İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak sempozyumda yaptığı konuşmasına “15 Temmuz gecesi şehit olan 251 asker ve sivil vatandaşımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Şehit ve gazilerimiz bu topraklarda destan yazdılar. Hepsini rahmet ve minnetle anıyorum” şeklinde başladı. 15 Temmuz gecesinin bir milletin toprağına, devletine sahip çıkma öyküsü olarak gururla hatırlanacak bir gece olduğunun altını çizen İÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, “Türk Milleti tarihte bulunduğu her andan itibaren vatan sevgisiyle, millet sevgisiyle yoğrulmuş, bunun bayraktarlığını yapmış olan bir millettir. Türklerin vatanı çok olmuştur; çünkü Türkler nerede bağımsız yaşayabilecekse orayı vatan seçmiş ve seçtiği yeri de vatan yapmayı bilmiştir. Türk Milleti karşı karşıya kalmaması gereken hain bir darbe girişimini iki sene önce yaşadı. Bu hain kalkışmaya rağmen milletimiz, kanındaki asaletin gereğini yaptı. Karşı karşıya kaldığı bu hainliği kısa sürede algıladı. Anlık bir refleksle ortaya koyduğu iradesi, demokrasiye bağlılığı, bağımsızlık ve ülkesine sahip çıkma cesaretiyle olabilecek bütün felaketleri bertaraf etti. Bir ülkeye böylesine sahip çıkma duygusu hiçbir yerde görülmemiştir” ifadelerini kullandı.
İstanbul Üniversitesi olarak “Hain Darbe Girişimi” gecesi 00.33’te İstanbul Üniversitesi Web Sayfasına koyulan bildiri ile kararlı tavırlarını ifade ettiklerini söyleyen İÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak konuşmasına şu şekilde devam etti: “Bildirimizde ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içindeki küçük bir azınlık tarafından milli iradeye karşı yapılan askeri kalkışma girişimini lanetlediğimizi, ülkemizin birliği, beraberliği ve bütünlüğüne yönelik bu hareketin başarıya ulaşamayacağını, milletimiz ve devletimizin bütün kurumlarının bu harekete gerekli cevabı demokratik yollardan vereceğini’ kamuoyuna açıkladık. Şükürler olsun ki 16 Temmuz sabahı ülkemiz için aydınlık bir sabah oldu. Milletimiz 15 Temmuz gecesini tüm dünya milletlerine ders verircesine büyük bir olgunlukla, kararlılıkla atlatmayı başardı.”
“Her Türlü Darbe Millet İradesine Yönelik Bir İhanettir”
Uluslararası Hukukçular Birliği Başkanı Av. Necati Ceylan konuşmasında sempozyuma yurt içinden ve yurt dışından katılımcıların geldiğini vurgulayarak, “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızan FETÖ’ye bağlı askeri cunta, 15 Temmuz 2016 Cuma akşamı sivil yönetime darbe girişiminde bulunmuştur. Dünya tarihinde ilk kez halk güvenlik güçleri ile 15 Temmuz askeri darbe girişimine silah kullanmadan karşı koyarak küresel dış güçlerin bu işgal girişimini başarıyla püskürtmüş bulunmaktadır. Tarihimizde yaşanan darbe tecrübelerinden dolayı Uluslararası Hukukçular Birliği ve Türkiye Hukuk Platformu olarak ‘Uluslararası Darbe İle Mücadele ve 15 Temmuz Sempozyumu’nu gerçekleştirmekteyiz. Sempozyumda Darbe Girişiminin Sebepleri, Darbelerin Arkasındaki Dış Siyasi Etkiler, Darbe Aktörleri, Darbesiz Bir Gelecek İçin Darbe Yargılamaları ve Darbe Düşüncesinin Ortadan Kaldırılması gibi konular işlenecektir. Uluslararası Hukukçular Birliği, her türlü darbenin millet iradesine yönelik ihanet olduğunu kabul eder. Darbeye teşebbüs edenleri millet iradesi düşmanı olarak görür, cezalandırmaları gerektiğine inanır ve ona göre hareket eder. Uluslararası Hukukçular Birliği adaletin tecellisi için, suç işleyenlerin hak ettikleri cezayı almaları için darbe davalarının sıkı şekilde takip edilmesini talep etmektedir. Bu nedenle davaları millet iradesinin hukukçu temsilcileri olarak takip ediyoruz” şeklinde konuştu.
“Büyük Ülke Olmanın Ön Koşullarından Biri Güçlü Bir Adalet ve Hukuk Sistemine Sahip Olmak”
Türkiye Hukuk Platformu Genel Sekreteri Av. Ahmet Akcan ise konuşmasında 15 Temmuz Darbe ve İşgal Girişimi’nde canlarını feda eden kahraman şehitlerimizi rahmet ve minnet ile anarak şunları dile getirdi: “Uluslararası Darbe ile Mücadele ve 15 Temmuz Sempozyumu sadece bir sempozyumdan ibaret değildir. Proje kapsamında Avukat Yasin Şanlı editörlüğünde ‘Milletin Davası’ ismiyle 15 Temmuz davaları hakkında ayrıntılı bilgilerin yer aldığı kitaplar serisine başladık. İlk olarak ‘İstanbul Ana Darbe Davası’ ve ‘Fatih Sultan Mehmet Köprü Davası’ kitaplarını yayınladık. Sonrasında bütün davaların kitaplarını yine avukatlarımızın editörlüğünde yayınlayacağız. Proje kapsamında darbeler.com ismi ile Dünya’da ve Türkiye’de darbeler ile ilgili bilgileri ve envanterleri toplayıp yayınlayacağız. Şu anda bir kısım bilgilerle sitemiz yayında. Ülkemizin dünyanın en güçlü devletleri arasına girmesi için hükümetimiz pek çok kıymetli çalışma yürütmektedir. Ancak büyük ülke olmanın ön koşullarından biri de güçlü bir adalet ve hukuk sistemine sahip olmaktır. Hukuk sistemimizin gelişmesi ulusal ve uluslararası hukuk sorunlarımızın çözümü, hukuk alanında uluslararası iş birlikleri ile uluslararası yapılanmaya sahip devlet destekli bir yapının varlığı zorunludur.”
Açılış konuşmalarının ardından sempozyum 6 farklı oturumda gerçekleştirildi. İlk oturumda Av. Hüseyin Aydın’ın oturum başkanlığında “15 Temmuz Demokrasi Mücadelesi” başlığı değerlendirildi. Oturumda Ak Parti Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal ve SETA Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin Duran değerlendirmelerde bulundular.
Türkiye’nin geçmişinde darbeler ve muhtıralar olduğunu, tarihin bunun kanlı örneklerini barındırdığını dile getiren Ak Parti Yozgat Milletvekili Bozdağ, bunların hepsinin Türk siyaseti ve demokrasisi bakımından utanç kaynağı olduğunu vurguladı.
Geçmiş darbelerde, darbeler karşısında siyasilerin teslim olduğunu ve her darbenin bir sonraki darbeye zemin hazırladığını dile getiren Bozdağ şunları dile getirdi: “Hiçbir hükümet, darbeleri engellemek için parmağını kıpırdatmadığı gibi, halk da sokağa çıkmamış, Meclis de direnmemiş, medya da böylesine bir direniş göstermemiştir. Darbeleri önlemek için de tedbir almak ve bunları hayata geçirmek yönünde adım atmamıştır. İşte 15 Temmuz, geçmişteki bu kanlı hafızayla mukayese edildiğinde gerçekten ilklerin yaşandığı bir tarih olmuştur. Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin lideri teslim olmak yerine, ölmeye ve mücadeleye karar vermiştir. Herkesi şaşırtan irade ortaya kondu ve Cumhurbaşkanımız halkı meydanlara çıkarttı, milletin gücünün üstünde bir güç olmadığını, tanımadığını ifade etti ve ‘ölümüne’ diyerek, gerçekten ölümüne bir mücadeleyi başlattı.”
Darbe teşebbüsünden sonra yapılan düzenlemeleri anlatan Bozdağ, yeni hükümet sistemine geçildikten sonra da yapılan yeniliklerin darbelerin tekrarlanmaması için önlemler olduğunu söyledi. Bozdağ, konuşmasını şöyle tamamladı: “15 Temmuz, Türk halkının darbecileri ve darbecilere destek veren bütün ülkeleri yendiği gündür. Türkiye’de darbe ve muhtıra rüyası görenlerin bundan sonra darbe ve muhtıraya teşebbüs ettikleri takdirde her şeyin kâbusa dönüşeceğinin göstergesi olmuştur. Cumhuriyetin, demokrasinin, milli iradenin, seçilmişleri muhafazanın bu milletin esas görevi olduğunu da biz biliyoruz. Artık hiç kimse kendisini bu devletin muhafızı gibi gösterme hakkına sahip değildir. Bu devletin yegâne muhafızı aziz Türk milletidir, bu 15 Temmuz’da açık bir şekilde kanıtlanmıştır.”
“15 Temmuz’u Konuşurken Büyük Bir Mücadeleyi Konuşuyoruz”
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı, Parti Sözcüsü Mahir Ünal konuşmasında, “Biz aslında 15 Temmuz’u konuşurken, aynı zamanda büyük bir imparatorluk krizini de konuşuyoruz. Tarihsel akışa baktığımızda 200 yıllık değişim sancısı belirir. Bir milletin tarihi içerisinde kendine yol bulması, kendisini koruyarak, değerlerini, hafızasını koruyarak, tarihin içindeki akışını sürdürme mücadelesi veriyoruz. Bugün Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yeni bir modele geçişimizi ya da bunun öncesinde vesayet, siyaset, darbeler bütün bunları konuşurken, zihnimizde bir bütün olarak bunları toplamazsak meseleyi sadece bir adamın örgütlenmesi ve bu örgütün de devleti ele geçirme çabası olarak görürsek, mesele çok eksik kalır diye düşünüyorum” ifadelerinde bulundu.
Ünal, “15 Temmuz gecesi biz bir kez daha gördük ki Türk milletinin tarihin içinden akıp gelen büyük bir iddiası ve bu iddia ile şekillenmiş büyük bir ruhu var. Hiçbir güç böyle söz ve koordinasyonla insanları tankların, topların, daha doğrusu silahların karşısında çıplak elle mücadele etmeye itemez. Ancak, o gece ortaya çıkan adeta insanların cesaret timsali dediğimiz her bir bireyin gösterdiği o muhteşem duruş, aslında o tarihin içinden akıp gelen büyük bir ruhun temsilcisidir” şeklinde konuştu.
15 Temmuz ruhuna milletin hem geçen yıl hem de bu yıl muhteşem bir coşkuyla cevap verdiğini ifade eden Ünal, “15 Temmuz’u konuşurken büyük bir mücadeleyi konuşuyoruz. Millet iradesini egemen kılma çabası olan siyasetin vesayet ile mücadelesini konuşuyoruz. Bugün siyasetin bir parçası olduğunu söyleyenlerin hala vesayetin diliyle neden konuştuklarını konuşuyoruz. Bu mücadelenin 16 Nisan’da bir yönetim modeli değişimiyle ciddi bir mecraya geldiğini ve bunun en önemli siyasal ve toplumsal sonucunun bir yönetim değişikliği olduğunu düşünüyorum” dedi.
“Milletin Kararlılığı ve İradesi O Gece Egemen Hale Gelmiştir”
SETA Genel Koordinatörü Prof. Dr. Burhanettin Duran ise bugün bu sempozyumda olmaktan duyduğu mutluluğu dile getirerek şu ifadelerde bulundu: “15 Temmuz’un öfkesini ve sevincini, ürpertisini ve heyecanını hala hatırlıyoruz. Böyle önem teşkil eden bir konuda konuşmak bir anlamda hepimizin hakkıdır diye düşünüyorum. 15 Temmuz sadece Türkiye’de değil, dışarıda İslam Dünyası’nda da kutlama ve hatırlanma günü olmuştur. Bu kutladığımız şey Türkiye siyasi tarihi açısından önemli bir dönüm noktasıdır. 15 Temmuz 2016’da Türkiye siyaseti açısından pek çok ilkler yaşanmıştır. Türkiye’de ilk defa bir darbe engellenip, milletin kararlılığı ve iradesi o gece egemen hale gelmiştir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde halk sokaklara dökülmüş ve darbecilerin önüne duvar olmuştur.”
Cumhurbaşkanımızın üstün gayreti ve FETÖ unsurlarıyla mücadelesi sonucu bu örgütün yenildiğini belirten Prof. Dr. Burhanettin Duran sözlerine şu şekilde devam etti: “Şükürler olsun ki bu yenilgi sayesinde geçtiğimiz iki yıl içerisinde çok önemli dönüşümler gerçekleştirildi. Aslında Türkiye 15 Temmuz’la birlikte vesayet yönetimlerinin hepsiyle, geçmişiyle hesaplaştı. Milletin iradesini temsil eden bireyler olarak neler yapabileceğimizi gösterdiğimiz bir gece oldu. Dolayısıyla 15 Temmuz üzerine ne kadar sempozyum yapılsa ne kadar çok eser verilse yeterli olacağını söyleyemeyiz. Şu ana kadar bu alanda bir sürü eser verildi ancak içerisinde akademik olanların daha az olduğunu fark ettik. Bu anlamda üniversitelerimize, araştırma merkezlerimize büyük görevler düşüyor. 15 Temmuz ruhunun yaşatılması, gelecek nesillere aktarılması meselesi çok önemli bir vatandaşlık görevidir. Bu itibarla bugün buraya gelen tüm katılımcılara teşekkür ediyorum.”
Sempozyumun öğleden sonraki oturumlarında da “15 Temmuz ve İslam Dünyası”, “Ulusal ve Uluslararası Medya Boyutuyla 15 Temmuz”, “Darbe Yargılamaları”, “Türkiye’nin Avrasya İlişkileri Ekseninde 15 Temmuz” ve “Osmanlı’dan Günümüze Darbeler” başlıkları değerlendirildi.