Yağmur Meltem ATİK, Tuğçe AYÇİN
Mikroorganizmaların uzayda yaşayabilmesi ve göktaşları içerisinde Dünya’ya gelebilmesi konusunu Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Taşkın Çay değerlendirdi.
Yer dışında yaşam izinin olup olmaması ve canlıların yaşam koşullarının fiziksel sınırları son zamanlarda sıkça tartışılan konular arasında yer alıyor. Uzaydaki yaşam koşullarının bilinen yaşam koşullarından farklı olduğuna dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Çay, canlıların yaşam koşullarını belirleyen fiziksel koşulların birçok farklı etkenden etkilendiğini belirtti. “Her canlı belirli sınırlar içinde yaşar. Suya, sıcaklığa, tuzluluğa ve basınca göre sınırlanan fiziksel koşullar vardır” diyen Dr. Öğr. Üyesi Çay, uzay koşullarının bilinen yaşam koşullarından farklı olduğunu vurguladı. Yeryüzünde okyanus dipleri ya da yüksek basınç alanları gibi aşırı uç koşullarda yaşayan canlılardan örnek veren Dr. Öğr. Üyesi Çay, Mars’ta, Venüs’te de böyle koşulların var olduğunu ve bağlantı kurulabileceğini ifade etti.

Gezegenler Arası Transfer
Gezegenler arası transferin mümkün olabileceğinden belirten Dr. Öğr. Üyesi Çay, bunun 3 fazda incelenmesi gereken bir konu olduğunu söyledi. Dr. Öğr. Üyesi Çay, bu evreleri gezegenden kopuş, gezegenler arası seyahat ve varılacak gezegene giriş şeklinde sıralarken, ifadelerini şu şekilde sürdürdü: “Canlının çarpışma ve hızlanma ile oluşacak şok basıncına ve ısıya dayanması gerekir. Mars’tan kopabilecek kadar hızlandırılmış materyalin üstünde mikroorganizmalar sağ kalabiliyor. Mikroorganizmanın göktaşı transferinde sağ kalabilmesi göktaşının büyüklüğüne ve bu canlının göktaşı üzerindeki konumuna bağlı. Göktaşı çok büyükse ve canlı iç ya da yan kısımdaysa, mikroorganizma sağ kalabilir.”

Mars’tan Gelen Göktaşı: ALH 84001
Mars’tan Dünya’ya gelen ALH 84001 adlı göktaşı hakkında bilgi veren Dr. Öğr. Üyesi Çay, bu göktaşının bulunduğunda 1,93 kg ağırlığında olduğunu ve mikroskobik düzeyde Mars bakteri fosilleri içerebileceğini ifade etti ve şöyle konuştu: “ALH 84001 isimli göktaşı, bulunduğunda 4.1 milyar yıl yaşındaydı. Bu bize Mars’ın geçmişinde çekirdek ve manyetik alan olabileceğini gösteriyor. Kesin ifadeler kullanmak için ise araştırmalar yetersiz durumda” Dr. Öğr. Üyesi Çay son olarak farklı gezegenden gelebilecek canlıların yeryüzündeki canlılara zarar verip vermeyeceği konusuna değinerek şunları kaydetti: Bağışıklık sistemi farklılığından dolayı savunma sistemi oluşmaz ve yeryüzündeki canlılar bu durumdan zarar görür. Bu noktada şunu söylemeliyiz ki; bilim bilmediği şey üzerine konuşmak istemez, her zaman deneylere ihtiyaç duyar.”
