Hande Nur OCAK, Tuğçe AYÇİN
En genel anlamıyla Batı’nın Doğu hakkındaki imajları ya da Doğu’ya ilişkin imgeleri olarak tanımlanan oryantalizm; roman, şiir, seyahatname gibi edebiyat eserlerinden gazete yazılarına, teolojik tartışmalardan bilimsel çalışmalara kadar Batılı zihin dünyasının her noktasında izinin sürülebileceği bir alandır.
Oryantalizm ve seyyahlar konusunu ele alan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yücel Bulut, “Oryantalizm denilince, kesin sınırları belirlemek tartışmalı da olsa, genellikle Batı’nın Doğu’ya ilişkin ilgisinden söz ederiz” dedi. Prof. Dr. Bulut, modern Avrupa’nın oluşum sürecinde Batı’nın en önemli ötekisinin Doğu olduğunu söyledi. İki dünyayı birbirinden ayıran sınır ya da eşiğin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Bulut, “Bu sınır günümüzde Orta Doğu, Yakın Doğu olarak adlandırılan coğrafyada yer almaktadır” şeklinde konuştu.
Batı’nın Doğu İlgisi Seyyahlarla Artmıştır
Seyyahların ve gezi raporlarının, oryantalist söylemin oluşmasında özel bir yere sahip olduğunu söyleyen Prof. Dr. Bulut, “Örneğin Marco Polo’nun seyahati Batı’nın Doğu hakkındaki bilgilerini besleyen önemli bir kaynak niteliği taşır” dedi. İki dünya arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkilerin gelişmesine değinen Prof. Dr. Bulut, özellikle de 17.ve 18. yüzyıllardan sonra, Avrupa’nın iktisadi ve siyasi gelişmesiyle birlikte, belli bir özgüven elde etmesinden bahsetti. Prof. Dr. Bulut, “Bu özgüven Doğu’ya seyahatlerin sayısında artışa sebep oldu” diye konuştu.
Batılı seyyahlardan Romalı Pietro della Volle, Dr. François Bernier, Jean Thévenot gibi isimlere değinen Prof. Dr. Bulut, “40 yıla yakın bir süre içinde Türkiye, İran, Hindistan ve Endonezya’ya çeşitli defalar seyahatler yapan Jean Baptiste Tavernier da bu noktada önemli bir isimdir” ifadelerine yer verdi. Seyyahların aktardıkları bilgilerin Batı’nın zihninde Doğu’nun tutkulu bir merak haline gelmesine sebep olduğunu söyleyen Prof. Dr. Bulut, “Bu bilgiler Avrupalıları Doğu’ya yönlendirmede teşvik edici rol oynadı” şeklinde konuştu.
Batılı seyyahların Doğu yolculuklarının güzergâhlarına ilişkin verdikleri bilgilerden bahseden Prof. Dr. Bulut, “İstanbul bu yolculukların ya son noktasıdır ya da seyyahların çıktıkları Doğu yolculuklarında mola verdikleri Doğu’ya açılan bir kapıdır” dedi. “Seyahatnameleri döneminin bir tür ‘turist rehberi’ olarak da görebiliriz” diye konuşan Prof. Dr. Bulut, İstanbul’a ilişkin seyahatnamelerin çoğunun başlangıçta elçiliklerde görevli personeller tarafından yazıldığını ifade etti.
Harem Hayatına İlişkin Anlatılar Çoğunlukla Hayal Ürünüdür
Bu seyahatnamelerde Osmanlı modernleşmesi sürecinin pek konu edilmediğini kaydeden Prof. Dr. Bulut, “Bu süreç seyahatnamelerin bir kısmında bir eleştiri ve rahatsızlık konusu olarak gündeme getirilmiştir” şeklinde konuştu. Prof. Dr. Bulut, seyahatnamelerde Kapalıçarşı, Mısır Çarşısı gibi yerlerin, ahşap evler, satıcılar, harem hayatı, padişahın Cuma selamlıkları gibi konuların daha geniş anlatıldığını ve resmedildiğini ifade ederken, “İstanbul’a ilişkin seyahatnamelerin en gözde konularının başında şüphesiz harem hayatı gelmektedir” dedi. “Harem hayatına ilişkin anlatıların çoğu hayal ürünüdür ve harem hayatının gerçekliğinden ziyade Batılı seyyahların fantezilerini yansıtır” diye konuşan Prof. Dr. Bulut, Batılı yazar ve ressamların çoğunun hiç görmedikleri hareme ilişkin yığınla imaj ürettiklerini de aktardı.