Emine Özge KONDAKÇI
İstanbul Üniversitesi, Bükreş Üniversitesi, İstanbul Dimitrie Cantemir Romen Kültür Merkezi ve Romanya Konsolosluğu işbirliğinde düzenlenen “Kantemiroğlu- Tarih, Kültür, Miras” Sempozyumu 16 Ekim’de İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası’nda gerçekleştirildi.
Etkinlik, İstanbul Üniversitesi Konservatuarı tarafından sunulan dinleti ile başladı. Programın açılışında İstanbul Romanya Başkonsolosu Adriana Ciamba, Bükreş Üniversitesi’nde Araştırmacı Dr. İrina Balotescu ve İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak konuşma yaptı.
Açılışta konuşma yapan İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, “Güzel bir gün yaşıyoruz sizlerle birlikte, çünkü biz Romanya’yla ve Roman bilim insanlarıyla birlikte olduğumuzda büyük bir huzur buluyoruz. Ne mutlu ki Romanya’yla olan ilişkilerimiz çok derin tarihi köklere dayanmakta. Bilindiği gibi Osmanlı Devleti’nin sona erdiği yıllarda şimdi komşumuz olan bazı ülkelerle geçici sorunlar yaşadık. Ama Romanya ile hiçbir sorun yaşamadan hem Osmanlı Devleti zamanında hem de Türkiye Cumhuriyeti zamanında güven esasına dayalı dostluk ilişkisi kuruldu ve her yıl güçlenerek sürüyor. Nitekim daha Cumhuriyetimizin kurulduğu ilk yıllarda Türkiye’nin ve Romanya’nın kendi deneyimlerini birbirlerine aktarmak üzere karşılıklı eğitim ziyaretleri gerçekleştirilmektedir. Esasında büyük bir düzen ve süreklilik içerisinde gerçekleşen bu kültür ve eğitim gezilerinin diğer ülkelerle olan ilişkiler içinde rol model olduğunu söylemek isterim” dedi ve Romanya ile olan ilişkilerimizden bahsetti. Daha sonra Prof. Dr. Ak, İstanbul Romen Kültür Merkezi’ne, bilim insanlarına ve sanatçılara teşekkür ederek konuşmasını noktaladı.
Dr. Mümin Yıldıztaş ise “Osmanlı Arşivi Belgelerine Göre Dimitri Kantemiroğlu’nun Yaşadığı Zamanlarda Boğdan Voyvodalarının Tayin Azil Yetki ve Sorumlulukları”ndan bahsetti. Dr. Yıldıztaş, “Osmanlı Devleti’nin oldukça önem verdiği bir coğrafya olan bugünün Romanya’sı üzerinde Osmanlı Devleti’ne bağlı üç tane özerk yönetim bulunmaktaydı. Bunlardan biri Erdel, diğeri Eflak ve bir diğeri ise Boğdan’dır. Bunların her üçü de Osmanlı hakimiyetini anlaşma yolu ile kabul ettiklerinden özel ve özerk bir yönetime sahiptiler. Bunlardan Eflak ve Boğdan yöneticilerine “voyvoda” unvanı ile hitap edilirken “Erdel Hakimi” için bazen voyvoda tabiri kullanılıyor ancak daha çok “Erdel Kralı” olarak tanımlanıyordu. Osmanlı resmî kayıtlarında voyvodalar için kullanılan “elkāb” yani saygınlık terimleri diğer Hristiyan hükümdarlarınınki ile hemen hemen aynıydı. Voyvodalar, Bâbıâli’ye senelik belli bir vergi veren şair Avrupa devletlerindeki prensler gibi görünüyorlardı. Dimitri Kantemiroğlu’nun ilk voyvodalığı her ne kadar 1-2 hafta, ikinci voyvodalığı ise 1 yıl gibi kısa zaman dilimlerini kapsamışsa da 150 yıl süren yaşamında biri babası ve biri de ağabeyi olmak üzere birçok voyvodanın Boğdan memleketini idaresine ve bunların Osmanlı devleti ile olan ilişkilerine tanıklık etmiştir” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Tasin Gemil “Dimitri Kantemiroğlu – Türk Tarih ve Kültüründeki Yeri” sunumunu yaptı. Prof. Dr. Gemil, “Bence, Dimitrie Kantemiroğlu’nun Türk kültürüne katkısı üç alanda tespit edilebilir. Birincisi Türk klasik musikisi, ikincisi Osmanlı tarihi ve üçüncüsü de basındır. Bu üçüncü alanın katkısı hakkında araştırmalar ancak son zamanlarda somut deliller meydana çıkarabilmişlerdir” dedi.
Dr. Claudiu-Victor Turcitu, “Ulusal arşivlerdeki “Divan ya da Bilgenin Dünyayla Çekişmesi” hakkında bilgi verdi. “Kantemir’in yazılarının yeni bir fikir akımı oluşturdukları, İncil ilkelerinden yola çıkmakta oldukları ve incelemelerin, insan davranışını vurgulamak suretiyle, ruhsal boyutu devreye soktuğu herkes tarafından bilinmektedir. Böylece, Divan’da da Kantemir’in çabaları kendi halkını aydınlatma yönündedir. Bilge’nin Dünya ile diyalogu yaratılışın amacını anlamayı, öğrenmeyi insan ideallerinin arasına almayı, birçok kişiyi sadece İncil ilkelerini değil, felsefik düşünceyi de dayatarak aydınlatmayı hedeflemektedir” diye konuştu.
Cristina Bîrsan, “Kantemiroğlu – 21. Yüzyılda Kitaplar, Eserler, Eleştiriler” den söz etti. Birsan, “Genç Dimitrie eğitimli ve hem kılıç kuşanmasını hem de kalem kullanmasını bilen prens imajını tamamlamak için bir kitap yayınlamalıydı. İki dilde, Romence ve Yunanca olan bu kitap yayınlandığında prens daha 25 yaşına girmemişti. 1698 yılında Dimitrie’nin bilmediği husus, Hristiyan etiğine dair bir eser olan Divan’ın, ömrü boyunca basıldığını göreceği az kitaplardan biri olduğudur” dedi.
Dr. Öğr. Üyesi Mehtap Demir, “Dimitri Kantemiroğlu’nun Türk Müzikolojisine Katkısı”nı anlattı. Dr. Öğr. Üyesi Demir, “Bu konuşmamın amacı, Türk Müzikolojisi açısından “Kantemir Edvarı”nın nasıl okunduğudur. Kantemir’i, diğer kimliklerinin yanı sıra, bu konuşmamda, bir etnomüzikolog olarak tanımlıyorum. Çünkü O, kültür ve müzik ilişkisi açısından bütüncül bir yaklaşımla, analiz, terminoloji, kuram ve döneme haiz bilgiyi not eden bir etnograftır. Çünkü o, sosyal bilim yaklaşımı sergileyen rasyonalist olduğu kadar, yoruma ve eleştirel bakış açısına sahiptir. Kantemir’in bize bıraktığı, teori ve notadan oluşan iki bölümlü edvarı Türk müzikologları için çok değerlidir. Ben, Kantemir’i bugünkü anlamda bir etnomüzikolog olarak niteliyorum. Çünkü o, dönemine dair, günlük icradan ve düşünme mantığından kanıt bulabileceğimiz bir eser bıraktı. Bir dönemi soluyan, yaşayan ve bunu nakleden bir etnografik belgedir. Çünkü Kantemir uygulamalı ve sürdürülebilir bir etnografi yazmıştır. Tam bir emik (emic) yaklaşımla katılımcı gözlem tekniği kullanmıştır” dedi.
Son konuşmacı Müzikolog Dr. Constantin Răileanu, “Prens Dimitri Kantemiroğlu uluslararası tarihçilikte eserlerinin araştırılmasını sağlayarak uluslararası kültürü tanıtan önemli isimlerden biridir. Hezârfen bir profile sahip, hümanist Kantemiroğlu döneminde gerçekleştirdiği birçok alandaki yararlı araştırmaları ile insanlık tarihinde insanlık kültürünün gelişmesine katkıda bulunmuş olan seçkin kişilerden biridir. Müzik çalışması ve buna ek koleksiyonu ile Boğdanlı Prens üretken bir kültürel alanda kendini ses sanatı uzmanı olarak göstermeyi başarıyor. Kantemir eserlerinin araştırılması Coğrafya, Politoloji, Müzikoloji, Tarih, Felsefe vb. bilim dalları araştırmacıları için hala bir amaç ve cazibeli bir çalışma alanı teşkil etmektedir” dedi.