Beste BUDAN, Fırat ORMANCI
Dilencilik, bireyin isteğinin gerçekleşmesi için kişilerin vicdanına, duygularına hitap eden sözler kullanarak acındırıcı davranışlar sergilemesidir. İnsanlık tarihi içinde hiçbir zaman kabul görmeyen dilencilik kültürü aynı zamanda sosyal hayat içerisinde en istenmeyen toplumsal sınıfı da oluşturmaktadır. Kapıya geleni geri çevirmeme ve dilencilik olgusu üzerine Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Genel Sosyoloji ve Metodoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Coşkun, görüşlerini paylaştı.
Doğu ve İslam toplumlarının dayanışmacı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Coşkun, “Bizim kültürümüzde sınıf farkı yoktur. Dolayısıyla zayıfın, yoksulun, farklı olanın dışarıda bırakılması, etiketlenmesi, ötekileştirilmesi olgusu bizim toplumumuzda pek yaşanmaz. Sınıf farklılıkları modernite ile birlikte Batı Avrupa coğrafyasında ortaya çıkmıştır” diyerek özellikle modern dönemde dışlama mekanizmalarının daha çok arttığını belirtti.
Kapıya Geleni Geri Çevirmeme Kültürü Doğu Toplumlarından Miras
Doğu toplumlarında, kapıya geleni geri çevirmeme olgusunda tarihsel ve dini tecrübelerin etkili olduğunu ifade eden Prof. Dr. Coşkun, toplumsal geleneklerimizin farklı olanı koruma, benimseme ve dâhil etme eğilimi içerisinde olduğuna değindi.
Prof. Dr. Coşkun, kapıya gelen kişinin maddi durumu iyi olsa dahi yardım edilmesi gerektiğinin İslam dininde oldukça önemli olduğunu kaydederek şunları söyledi: “Gelen atlı bile olsa ona yardım etmelisin” sözü bu yardımlaşma şekline vurgu yapmaktadır. Doğu toplumları hem kültürel hem de dini anlamda yardımlaşma içerisindedir. Yalnız şunu söylemem gerekir; dini gelenek yoksula yardım etmenin önemine değinmekle birlikte yoksulluğu ve özellikle dilenciliği kınar. Yoksulluk İslam dininde yüceltilmez, kınanır ancak yoksul olana yardım edilmesi teşvik edilir. Kaynağı bu anlamda dini olmakla beraber dinin bu durumu kültür haline getirmesi önemlidir.”
Dilencilik ile ihtiyaç sahipliğinin ayrı şeyler olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Coşkun, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Gerçekten yoksul olan, ihtiyacı olan insanlar hayatta kalma stratejisi ve geçim kaynağı olarak dilenmeyi tercih etmiyorlar. Aksine bu tür insanlar mahcup oluyor, geri çekiliyor ve kendini ezilmiş hissediyor. Dilencilik ise modern dönemle birlikte biraz daha örgütlü hale gelen ticarileşen ve profesyonelleşen bir alan olarak karşımıza çıkıyor. Günümüzde dilenciliğin bir kariyer alanı, iş alanı ve sektör haline geldiği rahatlıkla söylenebilir.”
Prof. Dr. Coşkun, “Türk insanı dilencilere karşı oldukça hoşgörülüdür. İstanbul’da olduğu gibi Anadolu’da da yardımlaşmaya önem verilmekte ve dilencilere yardım edilmektedir” şeklinde konuştu. Dilenciliğin, kalabalığın ve zenginliğin olduğu yerlerde daha fazla olduğunu söyleyen Prof. Dr. Coşkun, “Taşradaki bir kasabada dilencilik faaliyetleri oldukça sınırlıdır. İstanbul gibi metropol kentlerde, hareketliliğin ve yüksek hasılatın olduğu kentlerde, büyük çarşı ve pazarların olduğu yerlerde bu faaliyetler daha fazladır. Tarihsel ve toplumsal tecrübemizden dolayı en modern kesimlerde bile dilenciliğe karşı bir yardım duygusu gelişmiştir” şeklinde konuştu.