Hande Nur OCAK
Manisa’da bulunan Osmancalı Fosil Ormanı’nın içinde barındırdığı 16 -21 milyon yıllık olduğu tahmin edilen fosil ağaçları, insan faaliyetleri ve doğa koşulları nedeniyle zarar gördü. Orman ve Su İşleri Bakanlığı 4’üncü Bölge Müdürlüğü tarafından da Tabiat Anıtı ilan edilmesi için çalışmalar başlatıldı ancak henüz koruma altına alınmayan alan, özellikle ziyaretçilerin milyonlarca yıllık fosil ağaçları toplayıp yanlarında götürmeleriyle ormanı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bıraktı.
Bu alanda bilimsel çalışmalar yürüten İstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ünal Akkemik, “Osmancalı Fosil Ormanı’ndaki taşlaşma süreci, Yunt Dağı volkanlarının patlaması sonucu meydana gelmiş olup, sürüklenen ağaçlar lahar(çamur) akıntısı içerisinde kalarak taşlaşmıştır. Günümüzde ise alan kızılçam ve meşe ile kaplı olan seyrek ormanlık bir alandır” dedi. Prof. Dr. Akkemik, Osmancalı Fosil Ormanı’nın olası bileşiminin iki ağaç cinsinden oluştuğunu ve orman alanından alınan 6 örnek üzerine yapılan incelemeler sonucunda bunların ladin (Piceoxylon) ve yalankoz, diğer adıyla yalancı ceviz (Pterocaryoxylon) ağacı olduğunu belirtti.
“Tabiat Anıtı” Olarak İlan Edilmesi Uygun Olacaktır”
Fosil ormanın oluşturulması ve turizme kazandırılması bağlamında yapılması gerekenlerden bahseden Prof. Dr. Akkemik, fosil ağaçların bulunduğu alanın sınırlarının belirlenmesi ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü birimleri tarafından “Tabiat Anıtı” olarak ilan edilmesinin uygun olacağını söyledi. Prof. Dr. Akkemik, tabiat anıtı ilanı ve alanın hazırlanması esnasında yapılacak çalışmalardan şu şekilde bahsetti: “Fosil ağaçların bulunduğu kısımların yakınından geçecek şekilde bir patika yol güzergâhı oluşturulmalıdır. Ayrıca küçük yönlendirme tabelası yararlı olacaktır. Kayalar içerisinde kısmen gömülü durumda olan ağaç parçalarının üzerlerinin ahşap çatıyla kapatılması uygun olacaktır. Bu işlem; taşlaşmış ağaçların yağmur, kar ve don gibi olaylarla aşınmasını önleyecektir.”
“Farkındalık Oluşturmalıdır”
Alanın girişine bir tabela ve bilgilendirme panosu yerleştirilmesinin gerekliliğini vurgulayan Prof. Dr. Akkemik, alanın yaşını, volkanizma sürecini ve taşlaşma olaylarını anlatarak o dönemin yapısı ile günümüzdeki orman yapısını ziyaretçilere süreç içerisinde yaşanan değişimler hakkında bir farkındalık oluşturulması gerektiğini söyledi. “Yunt Dağı Volkanizması, volkan patlaması ve ormanların lahar akıntısı altında kalması ve taşlaşmasına ilişkin görseller yararlı olacaktır” diyen Prof. Dr. Akkemik, “Ayrıca, alandaki görülecek ağaçlarla yürüyüş güzergâhının bir krokisi olmalıdır” dedi.
“Yeni Bir Ağaç Dikilmemelidir”
Alanın çevresine, içine ya da girişine hiçbir şekilde yeni bir ağaç dikilmemesine dikkat çeken Prof. Dr. Akkemik, özellikle mazı, servi gibi süs ağaçlarının da kesinlikle kullanılmaması gerektiğini söyledi. “Alanın hazırlanması sonrasında, Belediye Başkanlığı, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Milli Parklar Genel Müdürlüğü ve özellikle turizm acentelerinin web sayfalarına ve sosyal medya gruplarına bu alanın varlığı ve özellikleri işlenmeli ve böylece turizme açılmalıdır” diyen Prof. Dr. Akkemik, özellikle öğrencilerin alanı ziyaret etmesinin sağlanması gerektiğini vurguladı.