Yağmur Ceren KURAL
Geniş kitlelere ulaşabilen ilk elektromanyetik kitle iletişim aracı olarak devrimsel bir güce sahip olan radyo, 20’li yıllardan 60’lı yıllara kadar tüm dünyada insanların en önemli haber, bilgi ve eğlence kaynağı olmayı başardı. Dünya Radyo Günü kapsamında radyo ile ilgili düşüncelerini İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Fırat Tufan ile konuştuk.
Dr. Öğr. Üyesi Fırat Tufan radyonun; eğitimin, özgür düşüncenin, toplumsal tartışmaların demokratik ve doğal bir taşıyıcısı olduğunu bildirdi. 13 Şubat Dünya Radyo Günü’ne değinen Dr. Öğr. Üyesi Tufan, her yıl farklı bir konunun odağında kutlanan bu günün, radyonun önemini bize bir kez daha hatırlattığını vurguladı ve Radyo İletişim’in bu günü her yıl özel içeriklerle kutladığını belirtti.
“Radyoyu Salt Sese İndirgemek Yanlıştır”
Radyonun günümüzde en kolay ulaşılabilir, teknik ve teknolojik ortamlara en kolay uyarlanabilir kitle iletişim araçlarından biri olduğunun altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Tufan, günümüz yayıncılık ortamında radyonun en yaygın araç olduğunu vurguladı. Dinleyicilerin teknik bakımdan radyodan beklentisinin kaliteli ve kesintisiz bir ses olduğunu kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Tufan, günümüzün teknolojik olanaklarının bunu bize fazlasıyla sağladığına dikkat çekti.
Radyoyu salt sese indirgemenin yanlış olacağını ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Tufan, “Önemli olan o sesin bizlere neler söylediği. İşte bu noktada, özellikle ülkemizde durum çok da iç açıcı değil. Türkiye’de 1000’in üzerinde radyo istasyonu var ancak maalesef ki bu radyoların önemli bir çoğunluğu birbirine benzeyen, müzik-eğlence ve komedi unsurlarıyla yayınlarını gerçekleştiren radyolar. Alternatif yayıncılık örneği sergileyen, etki alanı geniş radyolarımız bir elin parmaklarını zor geçer” dedi.
“İnternet Sayesinde Radyo Eskisinden Çok Daha Popüler”
Gelişen teknolojiyle birlikte radyonun konumunu değerlendiren Dr. Öğr. Üyesi Tufan, “Televizyonun toplumsal yaşamımıza dâhil olmasıyla birlikte radyoya olan ilgi bir süreliğine azaldı. Buna karşın, kökleri çok daha eskiye dayansa da, özellikle 70’ler sonrası artan alternatif topluluk radyoları, radyoyu yeniden konumlandırarak dinleyicisiyle arasında özel bir bağın ortaya çıkmasına sebep oldu” ifadelerine yer verdi. Teknolojik gelişmelere bağlı dinleme biçimleri ve daha pek çok unsurun radyoları tek tipleştirdiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Tufan, “Bu durum radyoların benzer içeriklerle yayın yapmalarına neden oldu. Bu noktada radyonun imdadına internet yetişti ve internetin sunduğu etkileşimlilik, yayın olanaklarının kolaylığı ve zenginliği, radyoyu eskisinden çok daha popüler ve yaygın hale getirdi” dedi.
“Radyo Hayal Etmeye Sevk Eder”
Dr. Öğr. Üyesi Tufan, radyonun hayal gücü üzerindeki etkisine değinerek sözlerine şu şekilde devam etti: “Görsel bir içeriği izlediğinizde, size anlatılanları, başkasının gösterdiğini görerek zihninize yerleştirirsiniz. Ancak işitsel bir içerikte size anlatılanları, siz zihninizde tasarlarsınız. Örneğin, bir radyo tiyatrosunu ele aldığımızda, hikâyedeki karakterlerin, mekânların, eşyaların görsel özelliklerini siz hayal edersiniz. Ya da bir radyo haberinde size aktarılanlar, sizin imgeleme gücünüzle doğrudan ilişkilidir.” Dr. Öğr. Üyesi Tufan bir radyo programcısının sesi, sizi düşünmeye, hayal etmeye sevk eder diyerek, radyonun bu gücünün aynı zamanda onun yıllarca gizemli kutu olarak tarif edilmesinin de sebebi olduğunu belirtti ve sözlerini noktaladı.