Sümeyye YAĞCI
Fotoğraf: Hamza AKTAY
Türk Dünyası 4. Belgesel Film Festivali kapsamında düzenlenen “Türk Sinemasının 105. Yılında Dünü ve Bugünü” paneli, 3 Ekim’de İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Panelde sinemanın dijitalleşmesi, toplum ve kültürle olan ilişkisi ve geçmiş dönem sinema üzerine konuşuldu.
Etkinlik film afişlerinden oluşan serginin açılışı ile başladı. Açılışın ardından konargöçer hayat yaşayan insanların yaşadığı zorluklar ve yaşam biçimlerinin anlatıldığı “Ömürlük Göç” belgeseli gösterimi yapıldı. Moderatörlüğünü Dr. Öğr. Üyesi Özlem Arda’nın üstlendiği panel ile devam eden programda Se-sam Başkanı Yılmaz Atadeniz ve Filimsan Vakfı Başkanı Engin Çağlar konuşmacı olarak yer aldı.
“Sinema Dijital Dünyaya Taşındı”
Yılmaz Atadeniz sinema sektörünün dijitale dönüşmesinden ve etkilerinden bahsederek, ”Sinema dijital dünyaya taşındı. Artık kopya basmak diye bir olay kalmadı. Bu durum güzel bir gelişme olmasına rağmen sektörümüze bazı yeni sorunları da beraberinde getirdi. Örneğin sinema filmlerini vizyona koyan dağıtıcı firmalar sinemanın dijitale dönüştürülmesindeki katkıları sebebiyle fazladan ücret talep ediyorlar. Bu durum ise sektöre zarar veriyor.” dedi. Atadeniz, geçmiş dönemlere göre günümüzde sinemada müzik ve ses konularının daha da önem kazandığını belirterek, ”Sinema sektöründe teknoloji çok hızlı değişiyor ve gelişiyor. Bu sebeple sektör çalışanlarının buna ayak uydurması gerekli. Teknolojinin etkiledikleri arasında sinemada ses önemle takip edilmesi gereken konulardan birini oluşturuyor. Çünkü ses, müzik ve efekt üçlüsü sinemanın yapı taşıdır. Benim gördüğüm en büyük eksik ülkemizdeki iletişim fakültelerinde sinemada ses bilgisi konusu üzerine eğitimlerin verilmemesidir. Bu konudaki zayıflığımız ancak üniversitelerde belli çabaların gösterilmesi ile giderilir.” diye konuştu.
“Sinema Bir Toplum Ve Kültür Birikimidir”
Atadeniz, sinema sektörünün dünden bugüne yaşadığı zorluklara değinerek, “Siyah-beyaz filmleri günümüzde izlediğinizde hatalar görüyorsunuz. O hataları bizim dönemimizde düzeltemiyorduk çünkü filmler için gerekli olan malzemeleri temin etmek kolay değildi. Yönetmenler olarak biz bile film çekmek için malzeme bulmakta zorlanıyorduk ya da sınırlı sayıda ekipmanımız oluyordu.” ifadelerini kullandı. Günümüzde ise sinemanın iyi bir düzeye geldiğini vurgulayarak düzenlenen Türk Dünyası 4. Belgesel Film Festivali hakkında, ”Festival kapsamında 9 ülkenin sanatseverleri birleşerek ortak yapımlar üretmek için bir araya geldi. Sinema bir toplum ve kültür birikimidir. Ortak yapım olan film eserleri bu zengin birikimi nesilden nesile aktaracak. Sinema sayesinde bu değerlerimizi yaşatacağız. Birlik ve kardeşlik içinde olacağız.” dedi.
“Kendi Maceramı Yaşamaya Karar Verdim”
Panelin devamında konuşan Engin Çağlar sinema sektörüne girişi ve deneyimleri hakkında, ”Sinema sektörünün içerisinde 50 senedir çalışıyorum. Benim hikayem küçük yaşta sinemaya ailemle gittiğimizde başladı. Çocukluk dönemimdeki filmler 3 kuşak için yapılırdı. Ebeveynlerimiz, onların ebeveynleri ve çocuklar içindi. O zaman sinemanın birleştirici gücünün de olduğunu anladım. O dönemde karanlık bir salona girer ve oturursunuz. Kadife perde ile kapanmış ekran açılınca kendinizi hiçbir zaman yaşayamayacağınız bir maceranın içinde bulursunuz. Bu durum beni büyüledi. Kendi maceramı yaşamaya karar verdim.” diyerek sektöre adım attığını ifade etti. Kendi döneminde sinemada oyunculuk için aranan tek kriterin estetik görünüm olduğunu söyleyerek bu algının günümüzde azaldığını belirtti.
Kendi oyunculuk döneminin sinema senaryolarının belli kalıplar çerçevesinde oluştuğunu ifade eden Çağlar, ”Senaryolarda güzel kız, yakışıklı erkek, aileleri ve kötü adam olurdu. Filmlerin temaları ise çoğunlukla aşk üzerineydi. Kavga sahneleri ise dönemimizde önemli bölümlerden bir tanesiydi” dedi.
Etkinlik, konuşmacılara teşekkür plaketinin verilmesi ile sona erdi.