Aylin AY, Bilgehan AYDIN
Her geçen gün dinleyici sayısı artan radyo, geçmişten günümüze insanların en güvendiği iletişim aracı oldu. Radyo haber, eğitim, kültür-sanat programlarıyla dinleyicileri bilgilendirirken müzik programlarıyla da eğlendirdi. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Fırat Tufan, radyonun gelişimini, kullanımını ve göz ardı edilen potansiyelini İletim’e anlattı.
Radyo İletişim Sektörden Önceki Durak
Dr. Tufan, radyoculuğa adım attığı Radyo İletişim’de Prof. Dr. Suat Gezgin’in desteğiyle çalışmaya başladığından bahsederek “Hocamın desteğiyle başladığım radyoda 1. sınıftan yüksek lisansa kadar çalıştım. İlk radyo programım, önemli kişilerin yaşam öykülerini anlattığım “Çağ Açan İnsanlar” adlı biyografi programıydı. Profesyonel radyoculuğa ilk adımlarım Show Radyo ve Radyo Viva’da oldu. Radyo İletişim’de yaptığım programı, profesyonel iş hayatımda da müzik alanında önemli kişilerin yaşam öykülerinin anlatıldığı program olarak devam ettirdim.” dedi. Dr. Tufan, öğrenciler tarafından radyoya talebin giderek arttığına değinerek “Radyo İletişim’e olan ilgi beni çok mutlu ediyor. Burada öğrenciler tecrübe ediniyor. Radyoda, öğrencilerin özgün içeriklere ulaşıp program yapmaları için ekstra çaba harcamaları gerekebiliyor.” ifadelerini sözlerine ekledi.
Gizemli Kutu Artık Görünür Oldu
Yıllar önce etkileşimli bir medya olmamasıyla eleştirilen radyonun, sosyal medya etkisi ile etkileşimli bir ortam haline geldiğini söyleyen Dr.Tufan, sosyal medya sayesinde dinleyici ve yayıncı arasındaki etkileşimin güçlendiğini belirtti. Dr. Tufan, radyoculuğa görsel boyut katmanın çoğu açıdan bakıldığında ticari bir amaç olarak görülmesine neden olduğuna değinerek “Radyo ses üzerine kurulu işitsel bir medyadır. Bu işe görsel boyut katılmasındaki amaç sosyal medya ile dünyada yeni bir pazarlama mecrası ortaya çıkarmak.” sözlerini söyledi. Dr. Tufan, dinleyici ile yayıncı arasındaki mesafenin daha da daralması ile hiyerarşik yapının yok olduğunu ve bu durumun radyonun samimi, bireysel bir araç olmasına yardım eden unsur haline geldiğini açıkladı. Dr. Tufan, “Radyo yayıncıları, bu etkileşimi sırf yayını doldurmak uğruna kullanmamalı. Sadece sosyal medya hesapları üzerinden bir program içeriği üretip yayını devam ettirme çabası hoş değil. Bu gibi durumlarda içerik üretme konusunda tembellikler ortaya çıkıyor” sözleriyle özgün içerik konusunun önemine değindi.
İnternet İle Gelişen Radyo
Dr. Tufan, radyonun sanıldığı üzere sadece otomobillerde dinlenmediğine dikkat çekerek, “10 yıl önce yaptığım çalışmada en büyük payın arabada dinleme olduğu sonucuna vardım. Fakat inanılmaz bir biçimde internet üzerinden, mobil cihazlardan ve ofisten dinlenme oranları da çok hızlı biçimde artıyordu. Gerçek şu ki dijital ve mobil dinleme biçimleri çok hızlı artıp yükseldiğinden radyo sadece araçlarda dinlenen bir mecra değil. Türkiye fotoğrafına baktığımızda radyonun pasif bir biçimde belli bir iş yaparken arka fonda dinleniyormuş gibi bir görüntü çıkabilir. Fakat öyle bir durum yok. Radyo etkin biçimde dinleniyor” sözlerini söyledi. Dr. Tufan, ‘’Geçmişte sadece karasal radyolar varken bugün web radyoları ve Spotify, Apple Music gibi radyoya benzer uygulamalar sunan programlar mevcut. Tamamıyla radyo teknolojisiyle ortaya çıkmış podcastler ise hiç olmadığı kadar yaygın.’’ diyerek radyonun dünyada her zamankinden daha fazla önemsenmesi gereken bir pozisyonda yer aldığını ekledi.
Yeni İstihdam Alanları İçin Yeni Radyolar
2017 yılında Avustralya’ya gidip radyo sektörünü inceleyen Dr. Tufan, dünyada radyo yayıncılığının çok yaygınlaştığını ve önemsendiğini anlattı. Dr. Tufan, uzun yıllardır var olan Ohal ve Afet radyolarının yanı sıra dünyada hapishane radyoları, hastane radyoları, mağaza radyoları gibi yeni modellerin de ortaya çıktığını aktardı. Dr. Tufan, “Hastane radyoları İngiltere’de yaygınlaşarak dernekleşmiş durumda. Hapishane radyoları dünyaya yavaş yavaş yayılıyor. Buna ek olarak İngiltere’den dünyaya yayılan yayıncılık biçimi mağaza radyoculuğu da ticari tarafı olan perakende sektörünün ürünlerini ön plana çıkarmak ve kurumsal kimliklerini güçlendirmek adına yaptıkları bir uygulama. Türkiye’de radyolara yatırım yapılması halinde yeni istihdam alanları ortaya çıkar ve insanlar radyoların devamlılığını sağlar. İletişim eğitimi almış öğrenciler desteklenerek dünyadaki radyo örnekleri iyi bir biçimde uyarlanabilinirse Türkiye’de radyo gelişir.” dedi. Türkiye’deki topluluk radyolarının azlığına dikkat çeken Dr. Tufan, “Türkiye’de radyoların ticari amaçla yürütülüyor olmasından dolayı birbirine benzer formatlar, müzik, ve eğlence unsuruyla yayın yapan radyolar çoğunlukta. Türkiye’de topluluk radyolarının yaygınlaşması ve önemsenmesi için daha zamana ihtiyaç var gibi görünüyor.” şeklinde konuştu.
Hayati İşlevi Göz Ardı Edilmemeli
Radyonun, geçmişten bugüne kadar en güvenilir kitle iletişim aracı olduğunu aktaran Dr. Tufan, “Altyapısı diğer iletişim araçlarına oranla daha sağlam olan radyo, afet çantalarımızın olmazsa olmazıdır. Deprem sonrasında bile iletişim ağını sağlayabilecek önemli bir unsurdur. Her an her yerde ulaşılabilir olmasına rağmen bu hayati işlev göz ardı edilebiliyor.’’ diyerek sözlerini sonlandırdı.