Arş. Gör. Dr. Oğuz KUŞ
Uluslararasılaşma, kültürlerarası iletişim kurma becerisi, küresel ölçekte toplumsal katma değer üretmek… Bu hedef ve özelliklerin tümüne akademide, sektörde veya toplum faydası için faaliyet gösteren organizasyonlarda önem verildiği aşikar. Eğitim hayatlarının bir adım sonrasında kendini akademide, sektörde veya sivil toplum kuruluşlarında hayallerini gerçekleştirmek üzere faaliyet gösterirken bulacak olan iletişim öğrencilerinin de bu değerlere sahip olması, meşakkatli bir yoldan geçiyor olsa dahi fazlaca anlam ifade ediyor.
Gündelik hayatın farklı dinamikleri ve verimlilik baskısı öğrenim hayatına devam eden bireylerin çoğunu başarısını sadece sonuç üzerinden değerlendirmeye yönlendiriyor. Oysa ki sürece odaklanmayı öğrenmek ve bu süreç içerisinde küresel değer yaratabilme perspektifini kazanmak, kısa vadede elde edilebilecek pek çok sonuçtan daha önemli. Metnin başında saydığım üç değeri geliştirebilmek farklı parametrelere bağlı olmakla birlikte, konu dönüp dolaşıp dil öğrenme meselesine geliyor. Ben de defalarca yinelenen bir tavsiye olan yabancı dil öğrenmenin gerekliliğini öğrenci arkadaşlarımız için tekrar vurgulayacağım fakat bir farkla; iki dil öğrenmelisiniz! Günümüz değişkenlerini göz önünde bulundurarak benim tavsiyem bir konuşulan bir de yazılan dil öğrenilmesi yönünde olacak.
Gelelim bu iki konunun yazının başında saydığım değerleri elde etmekle ilgili olan kısmına. Kişisel olarak en fazla insanla iletişim kurmaya olanak tanıyacak yabancı dili öğrenmek için çaba sarf ettiğimi hatırlıyorum. Fakat bu konuda bir tavsiye vermem gerekirse herhangi bir yabancı dil öğrenin; yakın hissettiğiniz kültürü anlayabileceğiniz, hakkında hiçbir şey bilmediğiniz bir kültürü tanıyabileceğiniz, çok oyunculu bir oyun oynarken farklı ülkelerdeki insanlarla iletişim kurabileceğiniz veya ilgi duyduğunuz bir alanda farklı kültürlerden gelen insanlarla iletişim kurabileceğiniz herhangi bir yabancı dil… Yabancı bir dil konuşmak uluslararası bir bağlamda “ben de varım” demenize olanak tanır. Kişisel deneyimlerim ışığında yabancı dil öğrenmeyi oy hakkı kazanmaya benzetiyorum. Bir yabancı dil öğrendiğinizde kendiniz, bildikleriniz ve bağlı bulunduğunuz kültürü küresel bir şekilde temsil edebiliyor, “ben de varım” diyorsunuz. Gittiğiniz ülkelerin kültürünü daha iyi öğrenip, kendiniz ve bağlı bulunduğunuz ağ için katma değere çeviren açık zihinli insanlara dönüşme potansiyelinizi arttırıyorsunuz. Kendi ülkenizde farklı kültürlerden insanlardan oluşan bir arkadaş ağı edinip, yeni kültürel ufuklar keşfetme olanağı yakalıyorsunuz. Farklı kültürler arasında süzülürken benzerlikleri ve farklılıkları keşfetmek özünde “insanlık” ortak paydasında buluşmayı kolaylaştıran bir hal alıyor. Bu payda da buluşmak ise kendi yankı odanızdan çıkmak, kültürlerarası iletişim zemininde yükselen küresel ölçekte toplumsal katma değer üretmek noktasında yeni kapılar aralıyor.
Konuşulan bir yabancı dilin uluslararasılaşma ve kültürlerarası iletişim konusunda nasıl bir potansiyel taşıdığından bahsettiğimize göre bir iletişim öğrencisinin yazılan bir dille neler başarabileceğine değinebiliriz. Yazılan bir dil ile elbette yeni iletişim teknolojilerine hükmedebileceğiniz, dahası topluma fayda sunan platformlara katkı sunarak değer yaratabileceğiniz bir programlama dilinden bahsediyorum. Bir programlama dili öğrenmek bir iletişim öğrencisi için yabancı bir dil öğrenmek kadar elzem bir durum, çünkü uluslararasılaşma ve kültürlerarası iletişim becerisini küresel anlamda toplumsal bir değere dönüştürebilmek için anahtar bir değere sahip. Çünkü yazılan bir dil olan programlamayı konuşulan bir dille kazanılabilecek olan uluslararasılaşma ve kültürlerarası iletişim becerisini ete kemiğe büründüren teknik bir beceri olarak nitelemek mümkün. Örneğin, uluslararası ölçekte dikkat çeken haberlerde kodlamadan farklı şekillerde faydalandığını görmek mümkün. Bu değişkenlerin farkında olan, uluslararası/kültürlerarası bir perspektife sahip bir gazeteci adayının sahip olduğu kodlama bilgisi ile küresel ölçekte bir toplumsal fayda sağlamasını daha muhtemel olarak nitelemek mümkün. Kodlama bilen ve uluslararası bağlamda düşünebilen bir halkla ilişkiler profesyoneli perspektifinden yaklaşalım. Sizce de kültürler arası farklılıklara/benzerliklere olan hassasiyeti ile daha iyi gözlem ve teknik bilgisiyle veriden somut fikirler yaratmak noktasında daha keskin bir yaklaşıma sahip olmaz mı? Çünkü uluslararasılaşmış bir zihin ve kültürlerarası dinamiklerin farkında olan bir perspektif; kodlama ile teknik anlamda da başka insanlar, makineler ve platformlarla iletişim kurma ve ürün ortaya koyma yeteneğine sahip olmuş olur. Sonuç olarak programlama, günümüz dünyasında dil ile kazanılan yumuşak yeteneklerin somut çıktılarının elde edilmesi için yeni fırsatlar yaratma potansiyeline sahip. Deneyimlemekte olduğumuz bu zor günlerin pozitif bir çıktısı çoğumuzun dijitalleşen süreçlere daha fazla adapte olması oldu. Bunu lehinize çevirin. Bugün yabancı dil öğrenmek için Youtube’da bir arama yapın, hemen bugün farklı kültürden/ülkeden birisiyle dil pratiği yapabilmek için nasıl platformların mevcut olduğunu araştırın, hiç vakit kaybetmeden kodlama öğrenmek üzere bir uygulamayı telefonunuza indirin ya da bunun hakkında webinarlar aramaya başlayın! Sürece odaklanın ve harekete geçin, durduğunuzda tahmin ettiğinizden daha fazlasını başarmış olacaksınız!