Prof. Dr. Murat İri
İtişip kakışmaya, düşüp kalkmaya, grup halinde kaçışan insanların sonunda denize dökülmesine, havada uçuşan pasta ve dondurmalara, ıslanmaya kısaca fiziksel eylemlere dayanan gülütlerin (gag) yerini taşlamalara dayalı, sadece kahkahayı değil bir şey söylemeyi de amaç edinen güldürülerin alması 1920’ler Hollywood sinemasına kadar uzanır. Sirk gösterilerinden esinlenen, harekete ve görselliğe dayanan kaba gülütlere “slapstick” denmeye başlandığında, durum güldürüleri de doğar. Şaşırtıcı biçimde ortaya çıkan bir durumla ilgili olarak yaratılan bu gülütlerin ustası Mack Sennett’in filmlerini Fransızlar gerçeküstücü, “avangard” bulur. Ancak siyahlarla ya da Yahudilerle ilgili gülütlerde, ırkçı ve önyargılara dayalı tutumlar da sergiler Sennett. Bir şey söylemeyi amaç edinen güldürüler ise, durum güldürülerinin gelişmesi ve öncelikle kaba şakaların yerlerini daha kibar olanlara bırakmasıyla ortaya çıkar. Bu filmler, gerçekçi bir yaklaşım benimseyip günlük yaşamın tüm alanlarına uzanışlarıyla, değer yargılarıyla, kurumlarla, toplumsal konumlarla ilgili şakalara yer verişleriyle öteki güldürülerden farklılaşır. Bu yaklaşımın öncüsü Charlie Chaplin güldürüyü bir amaç olmaktan çıkarır, onu araçsallaştırır. Filmleri 1920’lerde ahlak bozucu olarak tanımlansa da Fransızların taktığı isim ile Şarlo güldürüye saygınlık kazandıracaktır.
Türk sinemasında güldürü yönetmeni denince akla gelen ilk isim Süleyman Ertem Eğilmez, 18 Şubat 1929’da Trabzon’da doğdu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitirdikten sonra babasının verdiği para ile bakkal dükkanı açtı. 1960’ların başında sinemaya geçti. 1964’te Arzu Film şirketini kurdu. “Arzu Film güldürüleri” olarak çağrılan, bazen toplum eleştirisine de yer verdiği duygusal güldürülerin yönetmeni olsa da aslında 1965’ten 1972’ye kadar hiç güldürü filmi yapmadı. Hatta adı “aşk filmlerinin ünlü yönetmeni”ne bile çıktı.
Rıfat Ilgaz’ın Hababam Sınıfı romanını 1975’ten itibaren beş kez sinemaya uyarladı. 1979’da güldürüye yeni bir kahraman ve yıldız-oyuncu tanıttı, Erkek Güzeli Sefil Bilo (ve 1980’de Banker Bilo) olarak İlyas Salman… Yönettiği Süt Kardeşler (1976) ve Şabanoğlu Şaban (1977) filmleriyle Kemal Sunal’ın güldürü tahtını sağlamlaştırdı. Namuslu (1984) ve Aşık Oldum (1985) filmleriyle de Şener Şen’in güldürü niteliklerinin iyice belirginleşmesini sağladı. Böylece, “ekip çalışması” adı altında kendi yapım şirketine kalabalık bir oyuncu kadrosunu “bağlayarak” Yeşilçam’ın emperyalist gücüne dönüştü. Sinema emekçilerinin uğraştığı sendikalaşma, örgütlenme, sansüre karşı durma gibi örgütlü faaliyetlere hiç destek vermedi. Filmlerinin sorunsalı, güldürü ögesinden hareket edip bir sorunun eleştirisinin yapılmamasıydı. Diğer bir deyişle, sorunsal, sorunun güldürünün dozunu arttırmak için motif ve mekanlar üzerine inşa edilmesiydi. Mizah anlayışı, Eğilmez ekibinde yetişen Kartal Tibet, Yavuz Turgul, ve Zeki Alasya filmleri ile Türk Sineması’na damga vurdu. Cumhuriyetçi jakobenizmin sınıfsız toplum yaratma ideali, (özellikle Hababam Sınıfı) filmlerinde açıkça ya da örtülü olarak yeniden üretilip onaylandı.
Bir taşlama olarak Arabesk (1988) ile gişede büyük başarı kazandı. Öz-düşünümsel (self-reflexive), yani kendi üzerine anlatı geliştiren, kendisine gönderme yapabilme niteliği olan bu filmde yönetmen kendini, popüler tür ve klişeleri bildik Eğilmez mizahı ile gözden geçirdi. Bir dönem ağlattığı şarkılarla bu kez güldürdü, arabeskin kalıplarının altını kazıyarak pop kültür eleştirisi yapmaya çalıştı. Yeşilçam ve arabesk kültürünün melodramatik kodlarını ters yüz ederek, yeri geldiğinde de Hollywood’a göndermelerle güldürüye nihayet sınıf atlattı. Kişisel itiraf etme erdemi gösterisi olarak da okunabilecek filmden sonra yönetmenliği bıraktı.
İşsizlere, çocuklara, alt tabakalardan insanlara seslendiği ilk günlerden başlayarak sinemanın, güldürüye kucak açması kaçınılmazdı. Seyirci ödediği para karşılığında hoşça vakit geçirmek, gülüp eğlenmek istiyordu. Yapımcılığın örgütlenmesi, karın arttırılması gündeme geldiğinde güldürüler, en çok seyirci çeken tür olarak ulusal sinemaların vazgeçemediği filmsel anlatılar oldular, çok sayıda üretilmeye başlandılar. Recep İvedik serileri, Düğün Dernek filmleri, Eyvah Eyvah’lar Eğilmez’in açtığı yolda hiç durmadan yürüyerek ülkemizde en çok izlenen filmler haline geldiler.
Kaynakça
Abisel, N. (2003). Sessiz Sinema. Om Yayınevi: İstanbul.
Scognamillo. G. (1998). Türk Sinema Tarihi. Kabalcı Yayınevi: İstanbul.