Arş. Gör. Tansu AKDEMİR
İnsan beyninin içinde yaşadığı dünyayı tahayyül etmekte zorlandığı dönemlerde bu büyüklükte bir dünyayı anlamak için zihnin kendine alan açması gerekir. Hız, değişim ve dönüşüm gibi kavramların ön planda olduğu günümüz belirsizlikleri de beraberinde getirir ve zihin kendini güvensiz bir ortam içinde bulur. Tam olarak bu güvensizlik ortamında beyin güvensizliği aşmak için kendine inandırıcı, küçük formüller bulmaya çalışır ve çok az girdi ile çok keskin sonuçlar elde etmek ister. İşte komplo teorileri de insanların tarihteki açıklanamaz ve gizemli olayları anlamlandırma çabalarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır (Hofstadter, 1966). Şeytani amaçları olan bir grup kötü insanın eylemlerini gerçekleştirmek için tasarladıkları gizli ve çok etkili uluslararası bir komplo ağına yönelik inanca dayanan bu teoriler birkaç farklı biçim alabilir. Edinsel İmmün Yetmezlik Sendromu (AIDS)’nun gerçekten insan kaynaklı bir hastalık olup olmadığı, ABD ve SSCB arasında yaşanan uzay savaşlarında 1967 yılında aya gerçekten ayak basılıp basılmamış olduğu gibi bir dizi spesifik olay dışında birden fazla ülkeyi ve zaman dilimini kapsayan daha büyük bir sistemden bahseden teoriler de mevcuttur. Bunların en yaygın olanı dünyanın gizemli figürlerden oluşan gruplar (Illuminati), güçlü bankacılık grupları veya amacı ‘yeni bir dünya düzeni’ kurmak olan dünya dışı varlıkların içinde bulunduğu küçük bir küresel elit tarafından yönetildiğini öne süren komplo teorileridir. Komplo teorilerinde sanıktan kanıta gidilir, sadece iyiler ve kötüler vardır, bir avuç kötü insan bütün dünyayı yönetmektedir. Ortaya çıkan hastalıklarda, savaşlarda, krizlerde ‘bu durum kimin işine yarıyor?’ sorusu sorulur. Bütün kanıtlar dünyayı yöneten bu kötü grupların elinde olduğu için yok edilir. Böylece komplo teorisyenleri herhangi bir kanıta da ihtiyaç duymaksızın belirledikleri sanıklar üzerinden kanıtlara ulaşır. Madem hakikat önemlidir ve bu şartlar altında ulaşılabilir bir şey değildir o zaman alanında uzman bir profesör ve hiçbir şey bilmeyen bir insan arasında da bir fark yoktur. Her şeyin bir yorumdan ibaret olduğu bu süreçte komplo teorisyenin yorumu de doğru olabilir. 11 Mart 2020’de Dünya Sağlık Örgütü’nün küresel bir salgın olarak ilan ettiği koronavirüs hastalığı ilk olarak Aralık 2019’da Çin’in Wuhan kentinde görülmüştü. O zamandan beri, COVID-19, milyonlarca laboratuvar onaylı vaka ve yüz binlerce ölümle dünya çapında yayıldı. Aşılamanın başladığı 2020 Aralık ayına kadar spesifik bir tedavisi bulunmayan hastalıkla ilgili sağlık yetkililerinin tavsiyesi seyahat kısıtlamaları, uzaktan eğitime geçilmesi, sosyal mesafe, el yıkama ve maske takma gibi ilaç dışı müdahaleleri benimsemektir. Bu acil durum önlemleri rahatsız edici olsa da, sosyal mesafenin ve maske kullanımının viral parçacıkların solunum damlacıkları yoluyla yayılma riskini en aza indirirken (Leung vd., 2020) önceki influenza pandemilerinde enfeksiyon oranlarını ve mortaliteyi azaltmada ve geciktirmede tarihsel olarak etkili olduğu kanıtlanmıştır (Ahmed vd., 2018). Böylesi bir kriz döneminde hastalıkla ilgili bilinenlerin belirsizliği ise komplo teorilerine zemin hazırlamış örneğin koronavirüsün Çinliler tarafından laboratuvar ortamında tasarlanmış bir biyolojik silah olduğu, geliştirilen aşıların hastalığı tedavi etmekten çok ölümleri arttıracağı ve insan genetiğini bozacağı, 5G teknolojilerinin virüsü yaydığı vb. komplo teorileri ortaya atılmıştır. Komplo teorileri karmaşık konular için kolay bir açıklama sunarken insanların bilişsel karmaşıklıktan kurtulma ihtiyacını karşılaması yönüyle de yıllardır cazibesini korumaktadır. Komplo teorileri halkın dikkatini hayali tehlikelere yönlendirerek gerçek tehditlerden uzaklaşılmasına neden olurken (Eco, 2014) salgın hastalığa ilişkin belirsizlikler de yanlış bilgiyi beslemekte, pandeminin şiddeti arttıkça yanlış bilgilerin yaygınlığı, frekansı ve kapsamı da genişlemektedir. 15 Şubat 2020’de gerçekleştirilen Münih Güvenlik Konferansı’ nda Dünya Sağlık Örgütü Genel Müdürü Tedros Adhanom Ghebreyesus, “Sadece bir salgınla savaşmıyoruz; infodemi ile de mücadele ediyoruz” diyerek infodemi kavramını gündeme getirmiştir. İngilizce information(bilgi) ve pandemic(salgın) sözcüklerinin birleştirilmesiyle türetilen infodemi kavramı bir salgın sırasında ortaya çıkan -kimi doğru kimi yanlış- bilgi fazlalığını ifade etmekte bu yönüyle henüz belirli bir tedavisi veya aşısı olmayan, kolayca yayılan ve yeni ortaya çıkan bulaşıcı bir hastalığa benzetilebilir. Bir salgına benzer şekilde insanlar arasında yayılır ancak bu yayılma sosyal medya platformları ve diğer kanallar aracılığıyla gerçekleşmektedir bu da insanların salgın sırasında ihtiyaç duydukları güvenilir bilgi ve rehberliği bulmalarını zorlaştırmaktadır. İnsanlar salgınlar sırasında davranışlarını düzenlemek, kendilerini, ailelerini ve sosyal çevrelerini enfeksiyona karşı korumak için doğru bilgiye ihtiyaç duyarlar. İnfodeminin yönetimi sosyal medya platformlarında birbirine bağlı iletişim kanalları aracılığıyla bilginin hızla yayılması ve tüketilmesi ile daha da zorlaşır. Dijital mecraların infodemideki rolünü, kullanıcı tecrübesini, doğru ve güvenilir bilgi kaynaklarını sorgulayan online bir araştırmada (Akademi, 2020) kişilerin %27’sinin günde en az bir yanlış haber ile karşılaştığı görülmektedir. Yine aynı araştırmada en fazla akılda kalan ve etkileyici yalan haber/bilgilerin özellikle ‘virüsle ilgili detaylar’ dan (%48) ve ‘riskin büyüklüğü’ (%42) ile ilgili bilgi ve haberlerden oluştuğu sonucuna varılmıştır. Katılımcıların haberlere yaklaşımına göre gruplandığı araştırmada üçlü bir gruplama ortaya çıkmıştır. Kişilerin %38’inin‘çok fazla araştırma yapmayıp kendi mantığına uyanlara inandığı’ görülmüştür. Araştırma yapmadan kişisel yargılarla karar vermek, kişilerin yanlış bilgi / habere inanma olasılığını artıran bir unsur olabileceği belirtilmiştir. Görüşülen kişilerin %36’sı da hem tanıdıkları ile hem de diğer bilgi / haberlerle kontrol edip, en son kendi mantığına uyanlara inandığı sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmada komplo teorileri ve infodeminin kesişim noktası görüşülen kişilerin %26’sının pandemi süresince gelen bir bilgiye güvenmese bile en az bir kez başkaları ile paylaştığı yönündeki veri olmuştur. Bu yaklaşım, yanlış haberlerin dolaşımda olmasını artıran bir unsur olarak ön plana çıkmaktadır. ‘Hiçbir şekilde kontrol etmeden kendi mantığına uyduğu için aldığı her türlü veriye inananlar’ın (%38) çok yoğun olması nedeniyle yanlış bilgilerin yayılması ve kabul edilmesi de daha fazla mümkün olmaktadır. Belirsizliğin eşlik ettiği bilgiye olan ihtiyaç ile infodemi ve komplo teorileri doğru bilgiye ulaşılmasını daha da zorlaştırmaktadır. Bu sebeple, bilgilerin-haberlerin kaynağını araştırmanın, yayın – içerik tarihini, bilgilerin resmi – bilimsel kurum açıklamaları ile çelişip çelişmediğini kontrol etmenin, gelen bilginin doğruluğunu ölçmek adına doğrulama platformlarını kullanmanın sadece salgın hastalık ile değil infodemi ile de mücadelenin sürdüğü şu dönemlerde hayat kurtarmaya yardımcı olabileceğini göstermektedir.
Yararlanılan Kaynaklar:
Ahmed, F., Zviedrite, N., & Uzicanin, A. (2018). Effectiveness of workplace social distancing measures in reducing influenza transmission: a systematic review. BMC Public Health 18:518. DOİ: 10.1186/s12889-018-5446-1
Akademi, T. (2020). Salgın Yayıncılığı. TRT Akademi, Salgın Yayıncılığı, 1-249. Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/trta/issue/56933/800818.
Coronavirus disease 2019 (COVID-19) situation report – 86. World Health Organization. 2020 Apr 15. URL: https://www.who.int/docs/default-source/coronaviruse/situation-reports/20200415-sitrep-86-covid-19.pdf?sfvrsn=c615ea20_6 [erişim:26.02.2021]
Eco, U. (2014). A Theory of Conspiracies. Livemint. Available at: https://www.livemint.com/Opinion/5lhODHqqZHUCqwOZcw2liL/Umberto-Eco–A-theory-of-conspiracies.html (erişim: Şubat 18, 2021).
Eysenbach, G. How to Fight an Infodemic: The Four Pillars of Infodemic Management J Med Internet Res. 2020; 22(6): e21820. DOI: 10.2196/21820
Hofstadter, R. (1966). “The paranoid style in American politics,” in The Paranoid Style in American Politics and Other Essays, ed R. Hofstadter (New York, NY: Knopf), 3–40.
Leung, N. H. L., Chu, D. K. W., Shiu, E. Y. C., Chan, K.-H., McDevitt, J. J., Hau, B. J. P., et al. (2020). Respiratory virus shedding in exhaled breath and efficacy of face masks. Nat. Med. 26, 676–680. doi: 10.1038/s41591-020-0843-2
Tangcharoensathien V, Calleja N, Nguyen T, Purnat T, D’Agostino M, Garcia-Saiso S, et al. Frameworkfor Managing the COVID-19 Infodemic: Methods and Results of an Online, Crowdsourced WHO Technical Consultation. J Med Internet Res. 2020; 22(6):e19659. https://doi.org/10.2196/19659
World Health Organization. Infodemic management: a key component of the COVID-19 global response. Weekly Epidemiological Record 2020;95(16): 145-160 https://apps.who.int/iris/handle/10665/331775