Aleyna Ulusoy
İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencisi Erhan Köş, TRT’nin düzenlediği Geleceğin İletişimcileri Yarışması’nda Dijital Yayıncılık dalında üçüncülük ödülünün sahibi oldu.
Son günlerde öğrencilerinin aldığı ödüllerle ses getiren İstanbul Üniversitesi, bu kez de Sosyoloji Bölümü öğrencisi Erhan Köş’ün aldığı ödülle adından söz ettirdi. Geçtiğimiz günlerde yine haberimizde yer verdiğimiz TRT’den ödül alan Mehmet Akif Sipahioğlu’ndan sonra İletim Gazetesi’nin konuğu Erhan Köş oldu.
Aleyna Ulusoy –Bize kendini tanıtır mısın?
Erhan Köş -Ben Erhan Köş. İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencisiyim.
Aleyna Ulusoy –Proje çalışmalarınız nasıl başladı?
Erhan Köş -İşin aslı şöyle, canımız sıkılıyordu. Edebiyat Fakültesi olarak genele baktığımızda çok fazla üretim olmadığını düşünüyoruz. Yani, Rus Dili Edebiyatı’nda okuyan var, İtalyan Dili Edebiyatı’nda okuyan var, Latin Dili Edebiyatı’nda okuyan var, Felsefe okuyan var daha birçok bölüm var ancak ortada bir üretim yok. Genel olarak bu konular piyasayla çok bağlı olmadığı için ortaya bir şey çıkmıyor. Biz de insanları nasıl üretime yönlendirebiliriz ve bu konuda deneyim kazanabiliriz diye düşündük. Başlangıçta mütevazı başladık, işin aslı, hala mütevazıyız ve çok büyük bir oluşum değiliz. Genel olarak hikayemizde şöyle oldu; bir gün biz bu işi yapabilir miyiz diye düşündük ve bir anda karar verdik. Ben bir internet sitesi kurdum o zaman tek başımaydım, kimse yoktu. Sonrasında bölüm başkanım Prof. Dr. İsmail Coşkun, kendisini hep hayırla yad ediyorum, O’nun destekleriyle birlikte ekibe birkaç kişi daha dahil oldu. Sosyal medyadan desteklerle site büyümeye başladı, içeriklerimiz arttı.
Aleyna Ulusoy – Dilsosyal Dergisi ismini nereden alıyor?
Erhan Köş -Ben başlangıçta Darülfünun gibi bir şey düşünüyordum, Edebiyat Fakültesi gibi. Ancak bu isim alınmıştı. Sade bir şey olmalı diye düşündüm. Basit bir şey olsun, insanlara günlük hayatlarından çağrışım yapabilsin. Örneğin; insan kapının adını asla unutmaz, kapı gibi bir şey koyalım dedim ama tabii bizimki çevrimiçi bir dergi olacağı için alan adı yok. Örneğin kağıt.com kesin alınmıştır böyle bir sitenin olmasına gerek yok. Siz satın almak istediğinizde beş yüz bin lira diyorlar. Bizde de zaten böyle bir para yok. Benim kafamdaki ‘dil’ yani çeviri ve sosyal bilim üzerine gideceğiz, biz bu iki ismi birleştirelim. Sonuçta, ‘Dilsosyal’ ortaya çıktı. Pandemi döneminde siteyi kurmaya başladım. Başlangıçtaki kurgum, birisi bir yazı yükleyecekti o yazı, önceden yazı yüklemiş beş kişiye gönderilecekti. O beş kişi onay verirse yazı yayınlanacaktı. Yazısı yayınlanan kişi de artık o beş kişiye dahil olacaktı. Reklam gelirleri de bu kişiler arasında eşit olarak dağıtılacaktı. Ama tabii evdeki hesap çarşıya uymuyor çünkü başlangıçta hiç tıklama almadığımız için reklam gelirleri neredeyse sıfırdı. Ayrıca insanlar kendi ödevlerini gönderiyorlardı. Bunlar biraz makale tarzında olduğu için çoğu insan okuyamıyordu. Paragraflar, cümleler sıkıcı oluyordu. Net cümleler, giriş, gelişme ve sonuç gibi bölümlemeler okuyucuyu sıkabiliyordu. Böyle olunca evrilerek şu anki konseptimize ulaşmış olduk.
Aleyna Ulusoy – TRT’den ödül almak size ne hissettirdi?
Erhan Köş -Beni nihayetinde motive eden şey ödül değildi ama TRT’ye minnettarım çünkü somut bir hedef sunuyor. Ödül ve yanında miktarı ne olursa olsun para ödülü size somut bir hedef sunmuş oluyor. Aslında bunun bize kazandıracağı şeyler çok kısıtlı ama bu yaptığımız söyleşi gibi bir kapı açıyor. Mesela şöyle bir şey oldu; yarışmada son 10’a kalan ekipler açıklandı ve ben ekiplerin hepsini inceleme fırsatı buldum. Örneğin internet siteleri nasıl, hız metrikleri nasıl, nasıl işliyorlar gibi her ne
kadar rekabet ikinci planda olsa da kendimizi kıyaslayabileceğimiz, kendimizi daha ileri götürebileceğimiz işleri sundular bize. Ben hız metriklerini çok araştırırım. Biz mesela Google’da mobil sitemiz doksan yedi puan alıyor, web sürümümüz yüz puan alıyor. İnternete bizim yazılarımızdan herhangi birinin içinden mesela Furuğ Ferruhzad yazarsanız, Google sıralamalarında ilk üçte çıkarız ya da Cehennem Başkalarıdır yazarsanız yine ilk üçte çıkarız. Çünkü altyapı olarak bir öğrenci dergisi gibi değiliz. Sayısal veri olduğu için bu kadar rahat konuşabiliyorum. Türkiye’de dijital dergi olarak hız metriğinde bizim bir rakibimiz yok, belki Evrim Ağacı olabilir.
Aleyna Ulusoy –Bu kadar iyi teknik altyapısı olan ödüllü bir dijital dergiyi nasıl bir ekip çalışmasıyla yürüttünüz?
Erhan Köş – Teknik altyapı benim tarafım oluyor. Şöyle seçenekler vardı; ya yöneticiliğe yönelecektim ya da işin teknik kısmına yönelecektim. Ben yöneticilik kısmını tamamen bıraktım. Ben tamamen teknik kısmıyla ilgilendim. Başlangıçta hız metrik, SLS gibi kavramları biz de bilmiyorduk. Biraz hırsla ve az önce de adını andığım hocam Prof. Dr. İsmail Coşkun’un desteğiyle hızla ilerledik. Şöyle bir örnek vereyim; bir yazı yayınlıyoruz, Bölüm Başkanı Prof. Dr. İsmail Coşkun beni arıyor, yazı hakkında yorum
yapıyor. ‘Burası şöyle olmalı Erhan’, ‘tasarım düzeltilebilir’ gibi yorumlar yapıyor. Hocamızın önerileri bizi geliştirmesinin yanında Prof. Dr. İsmail Coşkun bizi ciddiye alıyor algısını oluşturdu.
Aleyna Ulusoy –Dilsosyal Dergisi’nin işleyişi hakkında bilgi verir misin?
Erhan Köş -Biz başlangıçta şöyle düşündük, hepimiz öğrenciyiz ve herkesin kendine göre işleri var. İş yükümüz az olmalı ve bunu belli bir seviyede tutmamız gerekir. Eğer iş yükümüz artarsa hem kötü iş gelmeye başlar hem de insanları zor duruma sokmuş olurduk. Bu yüzden herkes ayda yalnızca bir tane iş yapacak. Çevirmenlerimiz her ayın ikisinde yazılarını çevirmeye başlıyorlar. Bu yazılar altı yüz kelimeyle iki bin kelime arasında olmalı. Bunun iki sebebi var: Birincisi çok uzun yazılarla iş yükünü arttırmamak, ikincisi ise çok uzun yazıların okunmaması. Çevirmenlerimiz ayın on ikisinde çevirisini teslim etmek zorunda yani on günlük süreleri var. Çevirmen on gün sonra hangi dilde çeviri yaptıysa, o dilin departman şefine yazıyı teslim ediyor. Departman şefi yazıyı editör departmanına iletiyor. Editörler, ayın on üçünde yazıyı alıp değerlendiriyorlar. Herhangi bir olumsuzluk durumunda kibar bir üslupla bu sorunu ilgiliye iletiyorlar. Yazılar yayın kuruluna geliyor ve son okunma yapılıyor. Her ne kadar bir öğrenci dergisi olsak da, mütevazı bir girişim olsak da işimizi iyi yapalım kafasındayız. Böyle bir sistemimiz var.
Aleyna Ulusoy –Derginizdeki içeriklere nasıl karar veriyorsunuz?
Erhan Köş -Çevirmenlerimizden ya da editörlerimizden yazı fikri gelince elbette geri çevirmiyoruz ancak yazıyı çeviren arkadaşımıza bu yazı, günümüz Türkiye siyasetiyle alakalı bir yazı mı diye soru yönelttiğimizde cevap hayır ise magazinsel konulara giriyor mu diye bakıyoruz. Çünkü biz bu konulara çok girmek istemiyoruz. Ayıp bir şey değil ama sosyal bilim ve çeviri ile uğraşıyoruz. Tamamen eşit şartlarda olduğumuz için ekip arkadaşlarımızla üzerinde konuşup ortak bir karar veriyoruz. Sosyal bilim ve kültür-sanat üzerine ilerliyoruz. Yakın zamanda iş birliği teklifleri aldık. Doktorasını bitirmiş bir arkadaşımız, tez çalışmasını kısa yazılarla derliyormuş, sizin derginizde yayınlayabilir miyim dediğinde onu geri çevirmedik. 50-60 yıllık mazisi olan bir dergi değiliz ve esnek davranmaya çalışıyoruz. Bizimle çalışmalarını paylaşmak isteyen arkadaşlara olumlu yaklaşıyoruz.
Aleyna Ulusoy –Neden bir haber sitesi değil de dijital dergi çıkarmak istediniz?
Erhan Köş – İlk olarak, derginin üretimi kolay olur diye düşündüm. Haber, daha siyasi odaklı olabiliyor. Olay bir anda bambaşka bir yöne dönebiliyor. Yaptığınız bir haber, yapacağınız bir kelime seçimi bile insanı tersine döndürebiliyor. Örneğin, Feminizmle ilgili bir yazı yayınladığımızda onu okuyacak kişi belli bir entelektüel donanıma sahip oluyor. Yazıyı okuyup düşündükten sonra bir hüküm veriyor. Ama bunu bir gazetede yapmak çok fazla karşıt görüşlere ve kavgalara yol açabiliyor.
Aleyna Ulusoy –Ödüllü bir derginin yaratıcısı olarak dergi çıkarmak isteyen arkadaşlara ne tavsiye edersin?
Erhan Köş -İşe başlamak, başlayabilmek en temel şey. Başladığımız günlerden ekran görüntüleri almışım, tasarımımız berbat. İçeriklerimiz iyi değil ama acemiyiz. Yeni başlıyoruz ve zaman içinde çok şey öğreniyoruz. Bence kolay bir süreç değil ama üzerine ne kadar kafa yorarsanız o kadar zor gelir. Direkt işe adım atmakta fayda var.
Aleyna Ulusoy –Son olarak eklemek istediğin bir şey var mı?
Erhan Köş – İstanbul Sosyoloji’deki öğrenciyi çepeçevre saran destekleyici yapıyı ve kurumsal kültürü birkaç cümleyle anlatmam zor. Başta Kıymetli hocam Sayın Prof. Dr. İsmail Coşkun olmak üzere tüm İstanbul Sosyoloji ailesine minnettarım. Onlar olmadan böyle bir ödülün kıyısından dahi geçemezdik.
İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin içeriklerini oluşturduğu Dilsosyal dijital dergisini incelemek için;