Haber: Mutlu Bilge
İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Kulübü (SUİK) tarafından, “Osmanlılar ve Rönesans Dünyası” konulu seminer düzenlendi.
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Namık Sinan Turan’ın konuşmacı olarak katıldığı seminer, İktisat Fakültesi Ek-2’de gerçekleştirildi.
Seminerin açılış konuşmasını yapan SUİK Başkanı Güneş Büşra Demir, vakit ayırarak katılımından dolayı Prof. Dr. Namık Sinan Turan’a teşekkür etti.
“Akdeniz’in doğusu ile batısını ayıran demir bir perde yok”
Seminere Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Kulübü’ne üye öğrenciler yoğun ilgi gösterdiler. Konuşmasında Rönesans döneminde Avrupa, Akdeniz ve Osmanlı İmparatorluğu arasındaki etkileşime ve sürekliliğe vurgu yapan Prof. Dr. Namık Sinan Turan, Akdeniz’in doğusu ile batısını birbirinden ayıran bir demir perde ya da görünmeyen bir duvar olmadığını belirterek, aksine canlı bir ticari ilişki bulunduğunu söyledi.
Erken Modern Döneme dair bir takım raporların, diplomatik yazışma ve ticari sözleşmelerin, Kahire, İstanbul, Venedik ve Girit hattındaki canlı ticari ilişkiler ağını gösterdiğini belirten Prof. Dr. Turan, “Roma İmparatorluğu’nun ardından Akdeniz, ilk defa büyük bir İmparatorluk şemsiyesi altında toplandı.” dedi.
“İspanyol Habsburg İmparatoru da İskender’e selam gönderiyor, Osmanlı Sultanı da İskender-i Zülkarneyn diye yere göğe koymuyor”
15. Yüzyılın başında Akdeniz’in daha heterojen bir görünüme sahip olduğunu, yüzyılın sonunda ise daha homojen bir yapıya dönüştüğü vurgulayan Prof. Dr. Turan, Osmanlı İmparatorluğu’nun da sistemin içine girmesiyle Akdeniz’in doğusu ile batısı arasındaki tüm ticari yolların bir rekabet alanı içerisinde yer aldığını ifade etti.
Doğu’da ve Batı’da ortak bir takım imgeler, İskender ve Sezar gibi meşruiyetin kaynağı olarak gösterilen devlet adamlarına atıf yapıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Namık Sinan Turan, “İspanyol Habsburg İmparatoru da İskender’e selam gönderiyor, Osmanlı Sultanı da İskender-i Zülkarneyn diye yere göğe koymuyor.” diye konuştu.
İspanyol Habsburg İmparatorluğu, Papalık ve Osmanlı İmparatorluğu’nun, politik retorikleri ve sembolleri de benzer şekilde yürüttüğünü söyleyerek konuşmasını sürdüren Prof. Dr. Turan, “Fatih döneminde de Kanuni döneminde de aynı şeyi görüyoruz. Yani böyle bir politik etkileşim var. Papa’nın Fatih’e gönderdiği ve din değiştirme çağrısı yaptığı mektupta Aristotalesçi göndermeler, referanslar vardı.” ifadelerini kullandı.
“Akdeniz Dünyası’nda zevkler ortaklaşıyor”
Fatih Sultan Mehmet’in etrafında sadece, Akşemsettin gibi müslüman din adamlarının bulunmadığına, İtalyan danışmanların da bulunduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Turan, Akdeniz’deki etkileşim ve sürekliliğin zevkleri ortaklaştırdığını bunun mimaride de kendini gösterdiğini söyledi. Turan, hem Fatih’in yaptırdığı eserlerde ve hem de Papa’nın yaptırdığı eserlerde Bizans dönemine ait çizgilerin görüldüğünü belirterek konuşmasını sonlandırdı.
Seminer öğrencilerden gelen soruların cevaplandırılması ve hatıra fotoğrafı çekilmesiyle sona erdi.