Haber: Furkan Albayrak, Dilşa Tekin
İstanbul Üniversitesi Rektörlüğünde gerçekleşen toplantıda İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Murat Vural yürütücülüğünü üstlendiği TÜBİTAK 1001 Projesi kapsamında, İstanbul Örnekleminde Risk İletişim Modeli Geliştirme Projesi’nin bir yıllık verilerini açıkladı.
Deprem nedeniyle ortaya çıkabilecek hasarları öngörme ve önceden harekete geçerek hazır olma yaklaşımıyla oluşturulan bir risk modeli olan proje, başta kamu kurumlarına olmak üzere özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarını önceden harekete geçirmeyi hedefliyor. Bir yıl önce başlayan araştırmada, medyanın depremi nasıl ele aldığı, sosyal medyada nasıl konuşulduğu, vatandaşların deprem riski hassasiyetlerinin ne olduğu, ilgili sivil kuruluşların çalışmaları derinlikli olarak analiz edildi. Akademisyenler, muhtarlar, medya profesyonelleri, belediyeler, bürokratlar, milletvekilleri ve işletmelerin depreme ilişkin düşünceleri ve yapılan hazırlıklar tespit edilmeye çalışıldı.
Medyanın Deprem Gündemi: Kentsel Dönüşüm
26 Eylül 2019’da yaşanan İstanbul Depremi ile 30 Ekim 2020’de yaşanan İzmir Depremleri örneğinden hareketle radyo, gazeteler ve televizyon haberleri üzerinden yapılan içerik analizlerine göre medya depremi deprem sonrasında gündemine alırken deprem öncesinde vatandaşların dikkatini çekmeye yarar faydalı bir içerik üretilmiyor. Medyaya göre deprem gündemi sadece kentsel dönüşüm ya da bu yöndeki hukuksal konular olarak kabul edilmekte.
Deprem Sonrası En Etkili Uygulama: WhatsApp
Deprem sonrası sosyal medyaya yönelen halk en etkin olarak WhatsApp uygulamasını kullanıyor. WhatsApp uygulamasından sonra en fazla girilen uygulamanın ise Twitter olduğu anlaşıldı. Sosyal medyayı etkin biçimde kullanan kamunun deprem sonrasında ele aldığı başlıca konular deprem vergileri, İstanbul ve Marmara’nın depreme hazır olmadığı, yardımlar ve önlemlere ilişkin mesajlar oluşturuyor. Ayrıca yoğun bir GSM Operatörleri eleştirisi başlıyor.
Vatandaşın Deprem Öngörüsü: Ya Kaderse?
İstanbul’daki vatandaşlara göre yaşanacak olası bir deprem, toplumsal kaosa, ülke ekonomisinin büyük zarar görmesine ve toplum psikolojisinin olumsuz yönde etkilenmesine sebep olacak. İstanbullulara göre, burada yaşamanın en önemli riskleri, önce şehrin kalabalığı sonra da deprem riski. Ayrıca vatandaşlarda depreme yönelik ciddi düzeyde ve devamlılık arz eden herhangi bir hazırlığın olmadığı da elde edilen veriler arasında yer alıyor. Vatandaşa göre depreme karşı hazırlıklı olmamanın nedenlerinin başında kurtulmanın kadere bağlanması gelmekte. Kamu kurumlarının ya da özel kuruluş ve şirketlerin çalışanlarına verdiği eğitimin farkındalık oluşturduğu da elde edilen verilen arasında. Her 10 katılımcıdan 9’unun depreme yönelik önlemler için bütçe ayırmadığı, ayıranların ise evindeki eşyaları sabitleme oranlarının çok düşük olduğu tespit edildi. Depreme yönelik önlem almada öncelikli görevin devlet ve yerel yönetimlere ait olduğu düşünülüyor.
Sivil Toplum Kuruluşlarının Strateji Planı Yetersiz
Sivil Toplum Kuruluşları aktif bir eylem planı yerine genellikle deprem sonrası psikolojik destek üzerine stratejiler oluşturuyor. Kurumların, depreme yönelik bir eylem planı olmayışından ve toplanma alanlarının yetersizliği konusunda endişe duydukları saptandı. Sivil Toplum Kuruluşlarının kendilerinin bile yalnızca %30’u depreme yönelik stratejik bir plana sahip bulunuyor.
Proje kapsamında depreme yönelik bir risk iletişim modelinin de geliştirilerek kamu ve özel sektörle paylaşılacağı ve bir çalıştayın da düzenleneceği araştırmanın, 2024 yılının başında tamamlanması planlanıyor. Proje ekibi şu isimlerden oluşuyor: Yürütücü, Prof. Dr. Ali Murat Vural. Araştırmacılar, Prof. Dr. Hatun Boztepe Taşkıran, Dr. Öğr. Üyesi Süleyman Türkoğlu, Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Sarı, Dr. Öğr. Üyesi Taylan Maral, Arş. Gör. Betül Yüncüoğlu, Arş. Gör. Emre Koparan, Arş. Gör. Recep Kutluay Keskin, Arş. Gör. Türkay Türkan Ünlü, Bursiyer Doktora Öğrencileri, Mehmet Gülnar, Mahmut Enes Ağca, Hülya Şahin.