Haber: Halit Şahin
İstanbul Üniversitesi Haber Merkezi
İstanbul Üniversitesi (İÜ) İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Rabia Zamur Tuncer’in “15 Temmuz Darbe Girişimi ve Toplumsal Belleğin Hafıza Mekanları” isimli kitabı, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Yayınları’ndan yayımlandı.
İÜ İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Rabia Zamur Tuncer, yeni bir kitaba imza attı. “15 Temmuz Darbe Girişimi ve Toplumsal Belleğin Hafıza Mekanları” başlıklı kitap, uzun bir hazırlık sürecinin ardından okuyucuyla buluştu.
“Bu kitap 5 yıl süren bir çabanın ürünü”
Bu eserin, doktora tez çalışması kapsamında başlayan bir serüvenin, çalışmanın kitaplaşarak tamamlanması olduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Zamur Tuncer, “Bu kitap, toplumsal olanı daha iyi görebilmek, konuya ilişkin parçaları doğru kompartımanlara doğru şekilde yerleştirmek amacıyla 5 yıl süren bir çabanın ürünü” diyerek kitabın çok uzun bir hazırlık süreci olduğunu dile getirdi.
Çalışmada, kaynaklara ulaşma ve inceleme sürecinde nasıl bir yol izlediğine açıklamalarda bulunun Dr. Öğr. Üyesi Zamur Tuncer, “Kavramsal ve kuramsal zemini güçlendirmek için, yabancı ve yerli alan yazına göndermeler yapılarak önce tanımlama aşaması gerçekleştirildi. Çalışmanın kapsam ve amacı doğrultusunda, toplumsal belleğin, bu belleğin en önemli unsurları arasında yer alan hafıza mekânlarının ve bu mekânlarda yer alan isim değişikliklerinin etkisini ve işlevselliğini ölçmeye yönelik bir saha araştırması gerçekleştirildi. Araştırma üç aşamalı şekilde; öncelikle nitel araştırma yöntemi olarak yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile bunun ardından ölçek geliştirme araştırmasıyla ve nihayet nicel araştırma yöntemi olarak ana kitle analizi ile tamamlandı” şeklinde konuştu.
Dr. Öğr. Üyesi Zamur Tuncer, çalışmasının bu alanda yapılan diğer çalışmalardan farkını şu şekilde aktardı: “Geçmişi yeniden hatırlatmak üzere ‘yeniden’ isimlendirilen ve medya tarafından da sürekli olarak bu şekilde sunumu gerçekleşen hafıza mekânlarının, 15 Temmuz’a dair hatırlama ve unutma pratiklerini şekillendirmede ne derece etkili olduğuna ilişkin somut araştırma verilerine sahip olunması, bu çalışmaya özel bir önem atfediyor. Kitap, toplumsal belleğe –ki burada okurları özellikle ortak bellek ile paylaşılan bellek üzerine derinlikli düşünmeye davet etmekte yarar var- bu belleğin taşıyıcı payandalarından olan hafıza mekânlara ve bunları bir toplumsal olay örnekleminde ele alıp, yaşanan gerçeğin elde edilebilen görünümleri üzerinden toplumsal bellek ve mekân ilişkisine önemli bir dokunuş yapıyor. Bence en büyük farkı bu. Ayrıca konuya ilgili alan yazının atfettiği öneme binaen, toplumsal belleğin taşıyıcı faktörü olan hafıza mekânına ilişkin kavramsal ve kuramsal yaklaşımların, bugünün insan, toplum ve mekân koşullarıyla yeniden karşılaştırılarak sorgulanması, ortaya konulan tüm tezlerin yeniden güncellenmesi anlamı da taşıyacaktır ki bu güncelleme de bu çalışmaya önem ve anlam kazandıran bir diğer temel unsuru oluşturuyor. Bunun yanı sıra 15 Temmuz 2016 gecesi gerçekleştirilen darbe girişimini sokakta ya da ekran başında deneyimleyen kişiler açısından toplumsal bellek ve hafıza mekânı ilişkisinin, “yaşayanlar” ve “izleyenler” nezdinde hangi düzeyde karşılık bulduğunu, hangi tür anlamlar ve toplumsal özellikler içerdiğini, bellek – mekân, bellek – iktidar, iktidar – mekân ve iktidar – toplum ilişkileri bağlamında değişen iletişim koşulları ve araçları çerçevesinden incelemek de iletişim bilimi açısından bir gereklilik ve önem arz ediyor.”
Alan yazın tarandığında, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin medyadaki yansımalarının veya sosyal medya özelinde açıklayıcı veya önceki darbelerle karşılaştırmalı analizlerinin yapıldığının görüldüğünü kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Zamur Tuncer, “Mekân ve iktidar ilişkisini, psikoloji, mimari veya sosyoloji kapsamında ele alan sayısız çalışma olmakla birlikte, hafıza mekânları üzerinden mekân-iktidar-medya kesişiminde ele alan çalışma son derece sınırlı. Oysa 15 Temmuz 2016 darbe girişimine ilişkin hafıza mekânlarının bireysel ve toplumsal hatırlama ve unutma sürecinin yönünü değiştirecek bir rol üstlenip üstlenmediğini ortaya koymak da bu çalışmanın farkları arasında” dedi.
“Uzlaşma ve ayrışma noktalarının var olup olmadığını görebilmek”
Kitabın temel amacına da değinen Dr. Öğr. Üyesi Zamur Tuncer, “Bu kitabın en önemli dayanağını oluşturan saha araştırması, hafıza mekânlarının bir hatırlatma-unutturma stratejisi olarak bireylerin hatırlanan/hatırlatılan ve unutulan/unutturulan olaylara ilişkin red ve kabullerinin yönünü ortaya koymaya çalışmaktadır. Bu anlamda mekân isim değişikliklerinin bireysel ve toplumsal hafızada ne düzeyde karşılık bulduğunun görülmesi ve buna bağlı olarak da değişen toplumsal değerlerde, uzlaşma ve ayrışma noktalarının var olup olmadığını görebilmek, bu kitabın temel amacını oluşturmaktadır. Bu bağlamda bu kitapta, 15 Temmuz denilince akla gelen mekânlara, bu mekânlara dair farkındalığa, mekâna ilişkin isim değişikliklerinin benimsenip benimsenmediğine ve bunun ardındaki kök neden ya da nedenlere, birleştirici ve bağlayıcı unsurlara dair somut verilere ulaşılması amaçlandı” ifadelerini kullandı.
Okurların bu kitapta neler bulabileceklerine ve kitabı okuduktan sonra hangi sonuçlara ulaşacaklarına dair değerlendirmelerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Zamur Tuncer sözlerini şöyle tamamladı: “Bir hafıza mekân örneği olarak 43 yıl boyunca Boğaziçi Köprüsü olarak anılan, ancak yaşanan darbe girişiminde yaşamını yitirenlerin hatırasına gönderme yapılarak ismi ’15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ olarak değiştirilen köprünün, yaşanan darbe girişimi ile bağ kurmaya ne ölçüde imkân tanıdığını ya da tanımadığını bulabilecekler. Ayrıca okurlar, geçmişi yeniden hatırlatmak üzere yeniden isimlendirilen ve medya tarafından da sürekli olarak bu şekilde sunumu gerçekleşen hafıza mekânlarının, 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe girişimine dair hatırlama ve unutma pratiklerini şekillendirmede ne derece etkili olduğuna ilişkin somut verilere ulaşacaklar. Okurlar, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında İstanbul’da öne çıkan ve inşa edilen anıtların, sembollerin ya da mekânların neler olduğunu, 15 Temmuz’un hangi çağrışımları oluşturduğunu, bunların dünya görüşü ve deneyimlere göre farklı anlamlar taşıyıp taşımadığını, 15 Temmuz’a dair hafıza mekânlarının inşasında ve değiştirilen isimlendirmelerde red ve kabulün ne düzeyde olduğunu, mekan ve yer isimlendirmelerinin hangi motivasyon ile benimsendiğini veya reddedildiğini, hafıza mekânlarına dair farkındalığın ve yer isimlendirmelerini benimsemenin cinsiyet/yaş/eğitim/gelir düzeyi, siyasi eğilim ve sokağa çıkma durumu ile bir bağlantısının olup olmadığını, 15 Temmuz’u medya üzerinden deneyimlemiş olanların, hafıza mekânları olarak nitelendirilen mekânlara ilişkin duygusu/düşüncesinin ne olduğunu ve bu mekânlara ilişkin bir farkındalık içinde olup olmadıklarını, 15 Temmuz’u sokakta deneyimlemiş olanların isim değişikliğine katılıp katılmadıklarını, benimseyip benimsemediklerini, günlük dilde kullanıp kullanmadıklarını bulabilirler. Ayrıca medya özelinde baktığımızda bireylerin 15 Temmuz darbe girişimine dair bellek birikiminin kaynağının ne kadarını medya görüntüleri ve metinlerinin oluşturduğu ve ne düzeyde oluşturduğu da tartışılmaktadır.”