Muhabir: Betül Gedik
Editör: Cemil İlgör
Mimar F. B. ile Mimar Sinan ve eserleri hakkında söyleşi gerçekleştirildi. Söyleşiye Mimar Sinan’ın çıraklık ve kalfalık eseri olan camiler ve N. Çiçek Akçıl Harmankaya’nın “Mimar Sinan Camilerinde Sembolizm Üzerine Bir Değerlendirme” adlı araştırma makalesi kaynaklık etti.
Camilerde Mimar Sinan Ruhunu Yansıtan Özellikler
Mimar Sinan, camilerini halkın kullanması ve devlete hizmet amacıyla inşa etmiştir. Sinan, eserlerinde malzeme kullanımıyla kendince bir hiyerarşi kurmuştur. Camii, camii çevresini çevreleyen duvarlar ve avlu revakları taştan yapılırken; medrese, kervansaray gibi yapılar tuğla ve taşın bir arada kullanılmasıyla yapılmıştır. Bu bilgilere ek olarak Mimar F. B., “Taşın kalıcılığı simgelemesinden yola çıkarak Allah’ın evi olarak görülen cami ve söz konusu camiyi inşa ettiren baninin ölümsüzlüğü vurgulanırken öte yanda medrese, imaret, tabhane ve kervansaray gibi dünyeviyeti simgeleyen binalarda ise bu anlamsal özellikler farklı malzemeler kullanılmak suretiyle temsil edilmiştir.” şeklinde konuştu.
Mimar; camilerinde bronz şebekeler, minber aynalıkları, ahşap kapı ve pencere kantlarının çoğunda geometrik motifler kullanmıştır.
Mimar Sinan’ın camilerinin çoğunda kullandığı motiflerden biri Mühr-i Süleyman’dır. Mühr-i Süleyman, Kral Süleyman’a atfedilen bir damgadır. Davut Yıldızı olarak da bilinir. Mirmar F. B. “Birçok Sinan camisinin aydınlatma sisteminde ana kubbe ya da yarım kubbelerin kilit taşından sarkıtılan Mühr-i Süleyman’a benzer altı kollu yıldız şeklinde kandillikler yer almaktadır. Hz. Süleyman’ın ve onun tabiatüstü gücünün sembolü olup Tanrı manasına da gelen Mühr-i Süleyman, yapıda koruyucu bir dua-tılsım yerine de kullanılmıştır.” dedi.
Mimar Sinan’ın Çıraklık Eseri: Şehzade Cami
İstanbul Fatih’te bulunan Şehzade Camii, Kanuni Sultan Süleyman tarafından genç yaşta vefat eden oğlu Şehzade Mehmet adına 1543-1548 yıllarında yaptırılmıştır. Şehzade Camii avlusunda kullanılan tasarım dili Sinan’ın camilerine göre daha sadedir. Mimar F. B. bu durumu “Cami’nin anıtsal amaçla yapılması sebebiyle daha duygusal bir anlam taşıdığı için sade tasarlandığı” şeklinde açıkladı. Burada Mimar, yapılma amacındaki ruhu tasarım diline yansıtmıştır. Aynı zamanda bu camii Mimar Sinan’ın İstanbul’da inşa ettiği ilk anıtsal yapıdır.
Sinan, kubbeyi dört sütuna dayandırmış ve camide başka sütun kullanmamıştır. Bu sayede içeride genişlik etkisi sağlanmıştır. Büyük kubbe, yanındaki dört yarım kubbe ile desteklenmiştir. Mimar F.B., “Mimar Sinan çoğu eserinde kubbe ve yarım kubbeleri fil ayakları üzerine oturtur. Kubbelerin giderek artan kademeleri insana ibadet mekanının kucaklayıcı havasını verir. Kiliselerin yüksek tavanlı olması ise baskılayan bir hava ile kullananları daha küçük hissettirir. Şehzade Camii, dışarıdan itibaren açık mekan, yarı açık mekan ve kapalı mekan ile kademe kademe insanı içine alan bir yapıya sahiptir.” şeklinde konuştu.
Camilerde kullanılan vitray camların Türklere ait olmadığını söyleyen Mimar F.B., Mimar Sinan’ın gittiği Kahire seferinde vitrayları inceleyip kendi mimarisine kattığının genel bir kanıyı oluşturduğunu dile getirdi. Şehzade Camii’nde, iç tasarımın sadeliğine karşın dış yapı süslenmiştir. Özellikle Şehzade Camii’nin iki minaresinde taş işlemeler kullanılmıştır. Diğer cami minarelerindeki sadelik bu camide yoktur.
Mimar Sinan, Şehzade Camii’nde kullandığı teknik ve uygulamaları başka hiçbir eserinde kullanmamış fakat ondan sonra gelen mimarlar anıtsal Osmanlı camilerini bu plana göre inşa etmiştir. Hiçbir mimar, Sinan’ın tekniklerini ileriye taşıyamamıştır. Şehzade Mehmet başta olmak üzere birçok kişinin türbesi Şehzade Camii Külliyesi’nde bulunmaktadır.
Mimar Sinan’ın Kalfalık Eseri: Süleymaniye Camii
İstanbul Fatih’te bulunan Süleymaniye Camii, Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1550- 1557 yıllarında yaptırılmıştır. Yapımının bu kadar uzun sürmesinin sebebini Mimar F.B., “Haliç fay hattının yakında bulunması sebebiyle Sinan bu camii inşasını ince ve uzun planlarla ilerletmiştir. Bu yüzden yapımı uzun sürmüştür.” şeklinde açıkladı ve ekledi, “İşte burada Mimar Sinan’ın iş ahlakını görmekteyiz. Günümüzde ise deprem riskiyle çok daha fazla karşı karşıya olmamıza rağmen müteahhit mantığı ile yapılar rant uğruna hızlı ve kalitesiz yapılıyor.”
Süleymaniye Camii, Şehzade Camii’ne kıyasla daha geniş bir alana, daha gelişmiş tekniklerle inşa edilmiştir. Ölçek bakımından Ayasofya’ya benzemekle birlikte zamanın gelişmiş teknolojisiyle iç mekanda daha etkileyici bir görünüme sahip olmuştur. Yapının monoton görünmemesi için kubbeler bir büyük bir küçük olarak tasarlanmıştır. Mimar F. B., “Ana kubbenin sağ ve sol tarafındaki kemerlerin altında ise 19 adet büyük pencere ve dört küçük dairesel pencereye sahip iki adet büyük duvar bulunmaktadır, bu sayede iç mekan aydınlatılmıştır.” şeklinde konuştu.
Süleymaniye Camii’nin İstanbul fethinden sonra tahta geçen dört padişahı temsilen dört minaresi ve Kanuni’nin 10. padişah olmasını temsilen 10 şerefesi bulunmaktadır. Süleymaniye Camii’nin minber külahı metal yıldız kakmalıdır. Bu yıldızlarla bezeli külah, camii mimarisinde gökyüzünü temsil eder. En çok çini süsleme ise kıble duvarına yapılarak bu duvardaki renkli çini kaplamalarla kutsal yön vurgusu yapılmıştır. Mimar Sinan Süleymaniye Camii’nin kubbe geçişlerinde kutsal isimleri kullanarak kendinden sonraki dönemler için bir mimari klasiği başlatmıştır. Caminin sahip olduğu akustik sayesinde sesler her bir köşeden rahatlıkla duyulabilmektedir. Minare ve kubbelerde Türk kültürünü temsilen hilal ve yıldız bulunmaktadır.
Süleymaniye Camii hakkında görüşlerine devam eden Mimar F.B., “Bir yaz günü Süleymaniye’ye gittiğimizde birçok insanın bahçesinde vakit geçirebiliyor olması, Sinan’ın insanlara sosyal bir alan oluşturduğunu gösterir.” dedi. Süleymaniye Camii’nde bulunan kandillerin, dumanı kubbede belli odalarda biriktirerek toplanıp hokkalarda mürekkep olarak kullanılması detayından da bahseden F.B, “Günümüz mimari eserlerinin çabucak tüketilir olmasını gördükçe bu eserlerin fonksiyonelliği bize ilham vermeli.” ifadelerini kullandı.
Süleymaniye’den Esinlenerek Yapılan Çamlıca Camii Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?
“Mimar Sinan olsa o Camii’ni oraya yapar mıydı diye düşünüyorum. Şehrin silueti, modernite sonucu çarpık kentleşme ile zaten bozulmuşken tepedeki caminin varlığı çok da dikkat çekmemekte. Mimar Sinan hiçbir zaman kendini tekrar etmemişken ona benzetilmek amacı güden bir camii yaparken bunların düşünülüp düşünülmediği tartışılır. Camii de bir sanat eseridir ve hiçbir sanat eserinde olmayacağı gibi biri diğerinin tekrarı olamaz. Kullanıcıların birçoğu yapılan bu Camii’ni beğense de Mimar Sinan eserleri kadar çağa meydan okuyamayacak ve sürekli olamayacaktır.”
Mimar Sinan’ı Farklılaştıran Özellikler Sizce Nelerdir?
“İstanbul siluetini oluşturacak önemli konumlarda eserlerini yapmış olmasıdır. Aynı zamanda o sadece mimar değildir. Bir mühendis zekası ile yapıtlarını inşa etmiştir. Bu yüzden eserleri günümüze kadar ulaşmış ve hâlâ kullanılmaktadır. Mimar Sinan günümüzde bile biz mimarlara esin kaynağı olmakta ve olmaya da devam edecektir.”
Camilerde Kullanılan Türk Üçgeni
Osmanlı mimarisinde yer yer Selçuklu mimari yapım tekniklerinden esinlenme görüldüğünden bahseden F.B., bu iki camide de yer alan Türk Üçgenlerinin yapıyı destekleyici bir eleman olarak kullanıldığını söyledi.
Mimar Sinan Kimdir?
Mimar Sinan, diğer bir adıyla Koca Mimar Sinan Ağa, 1488/1490 yılında doğdu. Osmanlı döneminde yeniçeri olarak devşirildi. Sinan; Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim ve III. Murad dönemlerinde baş mimarlık yaptı. Mimar, 1788 yılında hayata gözlerini yumarken ardında toplam 375 eser bıraktı. ‘Ustalık eserim’ olarak nitelendirdiği Edirne Selimiye Camii, 2011 yılında UNESCO tarafından Dünya Miras Listesi’ne alındı. İstanbul Büyükçekmece’de bulunan Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü, Mimar Sinan imzasının bulunduğu bilinen tek eserdir. Günümüzde dahi Mimar Sinan ve eserleri hakkında araştırmalar devam etmektedir.