Haber: İpek Öztaşçı
Editör: Hatice Beyza Çakmak
Pandeminin etkileriyle birlikte Türkiye genelinde artan evde eğitim talebi, öğrenci ve ailelerin tercihlerinde önemli bir değişikliğe yol açtı. Uzaktan eğitimin ulaşılabilir hale gelmesi ve dijital öğrenme araçlarının yaygınlaşmasıyla birlikte, birçok aile çocuklarını evde eğitmeyi tercih ediyor. Ebeveynler, esnek öğrenme saatleri ve bireysel dikkat avantajlarından dolayı evde eğitimi tercih etmeye devam ederken, konunun uzmanları ise bir trend olarak böyle bir karar almanın çocuğu olumsuz etkileyeceğini düşünüyor.
Evde eğitim (Homeschooling) uygulaması, zorunlu örgün eğitim çağındaki çocukların eğitimlerinin bir bölümünün ya da tamamının ailesi veya ailesinin tayin ettiği kişiler tarafından yürütülmesi olarak tanımlanabilir. Evde eğitim uygulaması günümüzde başta ABD, Kanada ve birçok Avrupa ülkesinde örgün eğitime alternatif olarak yaygın bir şekilde uygulanmakta. Ülkemizde ise özel durumlar haricinde evde eğitime ilişkin yasal düzenleme bulunmamakta.
Bu yeni eğitim, geleneksel sınıf ortamının ötesinde öğrenme deneyimleri arayan aileler arasında yaygınlaşırken, evde eğitimle ilgili bazı eleştiriler de var. Bu eleştiriler arasında sosyal etkileşimin azalması, öğrencilerin sınıf içi deneyimlerden mahrum kalması ve eğitimde eşitsizlik gibi konular yer alıyor.
‘’Çocuk Eğitimi Bir Trend Değil’’
Ananas Anaokulu kurucusu ve müdürü Figen Dabakoğlu bu konuda eğitim fakültelerinde alınan formasyon ve pedagojik eğitimlerinin çocuk gelişiminde çok önemli olduğunu belirtirken, bunların göz ardı edilerek internetten öğrenilen bilgilerle çocuk eğitmeye çalışmanın çocuklarda birçok olumsuz etkiye sebep olabileceğini söylüyor.
Evde eğitim, dijital dönüşüm ve teknoloji kullanımının eğitimdeki rolünün daha da arttığı bir dönemde önemli bir yer tutuyor. Türkiye’de evde eğitimle ilgili bu yeni normal, eğitimciler, aileler ve öğrenciler arasında daha fazla diyalog ve işbirliği gerektiren bir süreci beraberinde getiriyor.
Çocuk gelişimi uzmanı Nazan Öztaşçı öncelikle çocuk eğitiminin bir trend olmadığını vurgularken ebeveynlerin sosyal medyada gördüklerini bilinçsizce çocuklarına uygulamalarının yıkıcı etkileri olabileceğini söylüyor.
Öğrenci ve ailelerin eğitim tercihlerindeki bu değişim, eğitim kurumlarını ve yetkilileri, gelecekteki eğitim modellerini gözden geçirmeye teşvik ediyor.
Çocukların, ebeveynlerini ve öğretmenlerini gördükleri gibi bir otorite figürü olarak almadığını ayrıca ailenin nerede nasıl davranması gerektiğini bilmesi için gerekli eğitimlerini tamamlamış olması gerektiğini belirten Öztaşçı, ebeveynlerin de öğretmen ve ebeveyn kişiliklerini ayırmakta zorlanabileceklerini sözlerine ekliyor. Bu konuda en can alıcı noktanın ise bilhassa büyük şehirlerde park, bahçe erişim imkanı kısıtlı olan çocukların akranlarıyla sosyalleşmelerinin önünde oluşacak büyük bir engel olacağını vurguluyor.
Kişilik Karmaşaları ve Duygusal Bozukluklar
Psikolog Özge Öztaşçı’nın görüşleri ise bu noktada uzmanları destekler nitelikte. Doğru pedagojik yaklaşımla yaklaşılmayan çocuklarda ilerleyen yaşlarda ebeveynlerine karşı kişilik karmaşaları ve duygusal bozukluklar ortaya çıkabileceğini belirtiyor. Çocukların akranlarından ayrı olmaları ve yalnızlaşmalarının yanında kolektif olarak yaşanan deneyimlerden de mahrum kalmalarına sebep olabileceğini vurguluyor.
Uzman görüşleri ülkemiz koşulları açısından evde eğitim uygulamasının, öğretimin birliği ilkesiyle bağdaşmadığını ve çocuk gelişimini desteklemediğini göstermektedir. Ancak, ilerleyen zamanlarda talepler artmaya devam ederse, bu uygulamanın ülkemizde de gerekli düzenlemeler yapılması halinde yaygınlaştığını görmek mümkün olabilir.