Muhabir: Melis Eda-Ercan Eylül Otay
Editör: Cengizhan Yılmaz
İstanbul – (İÜ Haber Merkezi)
İstanbul Üniversitesi Rıdvan Çelikel Arkeoloji Müzesi’nde yer alan Antik DNA sergisinin açılışı ve Antik DNA Seminerlerinin birincisi 20 Kasım tarihinde gerçekleştirilmişti. Antik DNA Seminerleri, İstanbul Üniversitesi Rıdvan Çelikel Arkeoloji Müzesi’nde 4 Aralık Çarşamba günü gerçekleştirilen “Antik DNA Seminer Serisi-2” ile devam etti.
Seminer, Aziz Sancar Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsünden Prof. Dr. Burçak Vural’ın açılış konuşmasıyla başladı. Burçak Vural konuşmasına İstanbul Üniversitesi bünyesinde yer alan Antik DNA Laboratuvarından ve bilimle sanatın buluştuğu bir sergi olarak tanımladığı Antik DNA sergisinden bahsederek başladı. Devamında sergide eserleri bulunan sanatçılar ve eserleri hakkında bilgi verdi. Vural, “ChatGPT’ye Antik DNA sergisi var mı diye sorduk. Şu anda 3 tane uluslararası sergi var. Ama aynı kapsamda değiller. Bu ilginçti. Türkiye’de herhalde ilk defa bu kadar kapsamlı bir sergi oluyor.” sözleriyle Antik DNA sergisinin önemine dikkat çekti. Antik DNA çalışmalarının geçmişe, günümüze ve geleceğe ışık olacağını belirtti. Konuşmasını sanatçılara teşekkür ederek tamamladı.

Açılış konuşmaları, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Nörolojik Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ali Metin Kafadar ile devam etti. “Beyin acaba baştan itibaren sadece işletim mekanizması olarak doğup sonradan dışarıdan gelen uyarılarla yavaş yavaş gelişerek güne adapte mi oluyor? Bunun cevabını en iyi sizler biliyorsunuz çünkü bu sergideki bütün yapılar insan beyninin o şarttaki ve o zamandaki yapısıyla oluşturduğu şeyler.” diyerek insan beyninin, bağlantılarını mevcut dönemin yapısı üzerinden oluşturduğuna dikkat çekti. Kafadar konuşmasının sonunda geleceğin, günümüzde bıraktığımız kalıntılarla şekillendiğini ifade etti.
Mitokondriyal DNA, Hastalıkları Anlamada Rol Oynayabilir
Seminer, İstanbul Üniversitesi Aziz Sancar Deneysel Tıp Araştırma Enstitüsü Genetik Anabilim Dalı Başkanı Sibel Aylin Uğur İşeri’nin “Antik Mitokondriyal DNA” adlı sunumuyla devam etti. İşeri, sunumunun başında “Mitokondriler ve dolayısıyla mitokondriyal DNA, annemizden bize kalıtılmış önemli bir genetik miras. Çeşitli hastalıklarda da rolü var.” diyerek mitokondriyal DNA’nın detaylı analizinin bu hastalıkları anlamamızda etkili olabileceğinin altını çizdi. Ardından filogenetik ağaç metodu ve haplogruplar hakkında bilgi verdi. Filogenetik ağacın, türlerin birbirinden nasıl ayrıldığını gösteren bir modele benzetilebileceğini ifade etti. Haplogrupların ise hastalıklarla ilişki kurulmasında rol oynayabileceğine değindi.

Seminer, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Nörolojik Bilimler Enstitüsü yönetim kurulu üyelerinden Emrah Yücesan’ın “İnsanın Göç Yollarının DNA Çalışmalarıyla İncelenmesi” başlıklı sunumuyla devam etti. Sunumda, göçler ve mekanizmaları, gen ve genom kavramları hakkında bilgi verildi.
Farklı Türlerin Genomlarında Benzerlikler ve Farklılılar Bulunabilir
Yücesan, gen sayısının herhangi bir taksonomik sınıflandırmada önemi olmadığını ve farklı türler arasında genomda benzerlikler ve farklılıklar bulunabileceğini belirtti. Kemik birikimlerinden birçok yorum yapılabileceğini ve bu yorumların çeşitli bilim dalları aracılığıyla yapıldığını “Kemikten o yorumu nasıl yapıyoruz? İşte onu arkeoloji besliyor. Çeşitli branşlar, bilim dalları, biyocoğrafya besliyor. Bunlar bir araya geldiği zaman bir öykü ortaya çıkıyor.” sözleriyle açıkladı.
Antik DNA sergisi, şubat ayına kadar iki haftada bir tekrarlanması planlanan Antik DNA Seminerlerinin son serisine kadar açık olacaktır. Serginin yer aldığı İstanbul Üniversitesi Rıdvan Çelikel Arkeoloji Müzesi ise hafta içi her gün saat 09.00-16.30 saatleri arasında ücretsiz olarak ziyaret edilebilir.