Işıl SIPÇIK, Dicle GÜNGÖR
İstanbul Üniversitesi ve İÜ Hukuk Fakültesi iş birliğince düzenlenen 9. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali kapsamında gerçekleşen “Sanal Dünyada Adalet” başlıklı Akademik Program 22 Kasım Cuma günü İÜ Rektörlük Binası Doktora Salonu’nda yapıldı.
“Herkes İçin Adalet”
Açılış konuşmasını İÜ Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölümü Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Adem Sözüer gerçekleştirdi. Prof. Dr. Sözüer konuşmasına, dünyadaki tek kitaplı festivalin bu festival olduğunu belirterek başladı. “Biz 9 yıldır aynı şeyi söylüyoruz, ‘Herkes için adalet’” diyen Prof. Dr. Sözüer, “9 yıldır bizden desteklerini esirgemeyen destekçilerimize, öğrencilerimize ve yurtdışından katılım sağlayan dostlarımıza teşekkür ediyoruz” ifadelerinde bulundu.
Prof. Dr. Sözüer, “Sanal Dünyada Adalet” konusunun Türkiye’de akademik açıdan yeni bir alan olduğunu ve bu konuda eksiklerimizin bulunduğunu belirterek “Gerçekleştireceğimiz toplantıların sadece hukuki açıdan değil her açıdan gelişmeleri değerlendirerek bize fayda sağlayacağını ümit ediyoruz” sözlerini noktaladı.
Yapay Yargıçlar
Açılış konuşmasının ardından başlayan 1. oturumda söz alan Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Cem Say, “Yapay Yargıçlar” başlıklı konuşmasını gerçekleştirdi. Prof. Dr. Say, “Biz yapay zekâ geliştiricileri olarak diğer mühendisliklerin aksine köprü ya da araba yapmıyoruz, düşünen ve bilgiyi işleyen bilgisayar sistemleri geliştiriyoruz” dedi. Prof. Dr. Say, konuşmasının devamında yapay zekânın doğuşu hakkında da bilgi verdi. Wilhelm Schickard tarafından ilk kez geliştirilen 4 işlemli hesap makinesinin icadıyla yapay zekânın aslında hayatımıza girdiğinin altını çizen Prof. Dr. Say, Schikard’ın “Dört işlemi bir makineye yaptırtabildiğimize göre neden diğer zihinsel işleri de makinelere yaptırmayalım” düşüncesini açıklayarak örnekler verdi.
Prof. Dr. Say, yapay yargıcın hukuk sistemine entegre edilebilmesi için önce insanlar arası anlaşmazlık olduğunda kim haklı, kim haksız tartışmasında düşüncelerimizi matematikçiler kadar net ifade edebilmemiz gerektiğini vurgulayarak “Schikard sayesinde zihinsel işlemler matematik dilinde söylenebilir hale geliyor” diye ekledi. İnsani zayıflıklardan kaynaklanan hukuki hataları örtmek için robot hakimlerin kullanılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Say, “İsrail’de yapılan bir araştırmada insanların saat saat karar verme mekanizmaları inceleniyor. Bu araştırmaya göre bir insanın yemek yemeden önce ve sonra verdiği kararlar çok farklı” sözleriyle yapay zekânın nispeten hatasızlığına dikkat çekti.
Yapay Zeka ve Hukuk
Prof. Dr. Say’ın ardından Sabancı Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bölümleri Fakültesi Kurucu Dekanı Prof. Dr. Kemal İnan, “Yapay Zeka ve Hukuk” konulu sunumunu gerçekleştirdi. Prof. Dr. İnan, sunumuna hukuk ve yapay zeka arasındaki ilişkiyi sorgulayarak başladı. Hukukla yapay zekânın ortak paydada buluştuğu zaman özgür irade kavramının ne denli var olabildiğini örnekler vererek açıkladı. “Yapay zeka, insanların algılayamadığı karmaşık desenleri yine insanları kullanarak anlamlandıran bir sistem. Bunu da çok sayıda veri arasında farklı koalisyonlar bularak yapıyor” diyen Prof. Dr. İnan, yapay zekanın birbiriyle ilişkisi olmayan olaylar arasında ilişki kurma çabasını örnekledi.
Prof. Dr. İnan, “Her insanın özgür iradesi var ama insan bunu kendi hesaplamalarıyla bulamaz. Bu konu insanların anlayamayacağı bir gizem” diyerek yapay zekanın iradesinin “nesne” konumunda olduğunu şu sözlerle açıkladı: “Biz özneysek özgür irademiz var, nesneysek ne yapacağımız önceden belirlenmiş durumda. İnsanı özne konumda düşündüğümüzde suçlu olan kişi kendi iradesiyle hareket ediyor ve kendisinden sorumlu. Fakat nesne olarak düşünüldüğünde arızalı bir aygıttır.”
Yapay zekanın özgür iradesiyle suç işleyemeyeceğine değinen Prof. Dr. İnan, suçun işlenmesinde aranacak bilincin iki kıstastan oluştuğunu belirterek “Aygıtın nerede kullanılacağına karar veren ve aygıtı tasarlarken içinde suç unsuru bulunduran kişi bizim kıstaslarımız. Sonuç olarak aygıt programlanması sonucu söz konusu eylemi gerçekleştiriyor” dedi.
Sözlerini Isaac Asimov’un “Robot Yasaları”ndan alıntı vererek sonlandırdı:
- “0. Yasa: Bir robot insan toplumunun zarar görmesine sebep olamaz, bunu engellemek icin bir insana bile zarar verebilir.
- 1.Yasa: Robotlar, insanlara zarar veremez ya da eylemsiz kalarak onlara zarar gelmesine göz yumamaz.
- 2. Yasa: Robotlar, Birinci Kanun’la çakışmadığı sürece insanlar tarafından verilen emirlere itaat etmek zorundadır.
- 3. Yasa: Robotlar, Birinci ya da İkinci Kanun’la çakışmadığı sürece kendi varlıklarını korumak zorundadır.”
Algoritmaların Hayatımızdaki Etkisi
Sonrasında TBMM Başkanlığı Teknoloji Danışmanı Bilal Eren, “Cambridge Analytica Skandalı Örneği Üzerinden Algoritmaların Hayatımızdaki Hayati (Seçimler ve Siyaset) Etkisi” üzerine sunumunu yaptı. Konuşmasına yapay zeka tartışmaları üzerinden başlayan Eren, “Bu tartışmaların çoğu distopik ve ütopik geleceği ilgilendiren tartışmalar, bunlar aslında bütün disiplinlerin tartışması gereken konular” sözleriyle yapay zekanın hayatımızın her anını etkilediği gibi geleceğimiz üzerinde de etkisinin büyük olduğuna ve toplum olarak yaşadığımız teknoloji çağının sorunlarıyla henüz tam olarak yüzleşmediğimizi vurguladı.
Eren, “Tarih boyunca hedef kitleyi bulmak büyük bir sorun. İnternet teknolojisi en başından beri sözümüzü ileteceğimiz hedef kitleyi bulmak için insanların geliştirdiği en teknik çaba” sözleriyle Cambridge Analytica Skandalı üzerinden şirketin insanların sadece kimlik bilgilerinden değil farklı disiplinleri kullanarak psikolojik, sosyolojik açıdan davranış veri setlerini çıkarak incelediğini belirtti.
Cambridge Analtytica Skandalı’ndan kısaca bahseden Eren, şirketin verileri almak için 2008 yılında iki doktora öğrencisinin 1980 yılında ortaya atılmış teoriyi test ederek insanların duygu haritasını beş maddede kategorilendirmelerini baz aldıklarını açıkladı. Şirketlerin bu duygu haritalarını satın alarak içeriklerini buna uygun olarak ürettiklerini söyledi. Eren, insanların duygu haritalarına kolayca ulaşan şirketlerin insanlar üzerinden içerik üreterek deney yaptıklarını sözlerine ekledi. Eren sözlerini, “Ben bu örneği komplo teorisi olsun diye değil böyle bir şeyin olabilmesi ve buna toplumun izin vermesinden endişe ettiğim için anlattım” diyerek sonlandırdı.
İlk oturumun ardından 9. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali kapsamında gerçekleşen “Sanal Dünyada Adalet” başlıklı Akademik Program diğer oturumlarla devam etti.