Türkiye’nin ilk İletişim Fakültesi olarak 70 yıllık bilimsel birikimimizi kamuoyu ile paylaşmayı sürdürüyoruz. Etkinlik serisinin üçüncü sunumunda Prof. Dr. Hasan Akbulut’un yürütücülüğünü yaptığı TÜBİTAK destekli “Kültürel ve Toplumsal Bir Pratik Olarak Sinemaya Gitmek: Türkiye’de Sinema Deneyimleri Üzerine Bir Sözlü Tarih Çalışması” projesinin detayları anlatıldı.
Özel sektöre kazandırdığı insan gücünün yanı sıra akademiye kazandırdığı bilgi birikimi ile öne çıkan İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin yeni nesil araştırmacılara ilham vermek ve güncel bilim dünyasını daha iyi okuyabilmelerini sağlama amacıyla başlattığı Bilimsel Projeler Dizisi’nde üçüncü sunum yapıldı.
“Kültürel ve Toplumsal Bir Pratik Olarak Sinemaya Gitmek: Türkiye’de Sinema Deneyimleri Üzerine Bir Sözlü Tarih Çalışması” başlığını taşıyan projenin yürütücüsü Prof. Dr. Hasan Akbulut “Bir Anlatı ve Deneyim Olarak Sinemaya Gitmek” ; araştırmacılar arasında yer alan Prof. Dr. Emine Uçar İlbuğa “Antalya’da Sinema Deneyimleri” , Dr. Öğretim Üyesi Mert Gürer “Kent-Sanayii Çevresinde Kocaeli’ndeki Seyirci Deneyimleri” ve doktora öğrencisi Arda Kaya “1960’lı ve 1970’li Yıllarda Sinemaya Gitmek: Toplumsallaşma Mekânı Olarak Sinema Salonları” başlıklarında konuşmalarını gerçekleştirdi.
“TÜBİTAK Tarafından Kabul Edilen İlk Sinema Projesi”
Prof. Dr. Hasan Akbulut, söz konusu çalışmanın TÜBİTAK tarafından sinema alanında kabul edilen ilk proje olduğunu ve buna öncülük etmekten mutluluk duyduğunu dile getirdi. Çalışmada yeni sinema tarihi eğiliminde seyircilerin görüşlerinin de ön plana çıkarıldığı belirtildi. Akbulut, Yeşilçam’ın film üretimin ve sinemaya gitme eyleminin en yoğun dönem olduğunu ve bunun da 1960-1980 arası döneme tekabül ettiğini belirtti. Sinemanın başta devlet eliyle modernleşmenin aracı olarak görüldüğünü sonrasında ise kitleler tarafından hızlı ve yoğun bir şekilde benimsendiğini vurguladı. Akbulut , ‘sinema o dönemde insanların modernliklerini gösterdikleri yer olarak tanımlanabilir. Bunun yanı sıra merkez ve taşra sineması ayrımı bariz bir biçimde mevcut. Seyircinin deneyimlerini ve sinemaya karşı davranışını belirleyen birçok faktörün olduğunun altını çizen Akbulut, başlangıçta seyircinin seçici değilken daha sonra gelişen farklı durumlarla seçici olma özelliğine büründüğünü söyledi. Sinema ve modernlik arasında büyük bir ilişki olduğunu belirtti.
“Sinema Bireysel ve Özel Hazırlık Gerektirmeyen Bir Hal Aldı”
Projede yer alan araştırmacılardan Prof. Dr. Emine Uçar İlbuğa, filmlerin çekildiği zamanlardaki koşulların filmin çıktılarını etkilediğini söyledi. Günümüzde film izleme pratiklerinin farklılaştığını ve uluslar ve uluslararası sinemanın iç içe girdiğini belirten İlbuğa, insanların zamanında sosyalleşme ortamı olan sinemanın bu özelliğinin zamanla azaldığını ancak varlığını sürdürmeye devam ettiğini belirtti. Bu çalışmada amaçlarının günümüz kuşağına geçmişteki sinema ortamını ve izleyici deneyimlerini aktarmak olduğunu söyleyerek; sinemanın salt sinema değil aynı zamanda erkekler ve kadınlara göre farklı işlevleri olduğunu, insanların farklı yaşam biçimlerini tanıdığı ve birlikte olma olgusunu ön plana çıkardığını vurguladı. Günümüzde bu birliktelik yönelimini yitiren sinemanın bireysel ve artık özel hazırlık gerektirmeyen bir iş olduğunu belirtti. Günümüzde sinemanın yalnızca tüketimin bir parçası olduğunu vurgulayan İlbuğa, insanların ’bugün ekmek parası değil sinema parası kazandık ‘ dediğini ifade etti. İzleyicilerin sinemanın o dönemki toplumcu gerçekçi işlevini fark ederek bilinçlenip kendi hayatlarından parçalar bulduğuna da değinen İlbuğa zamanla seçiciliğin oluştuğunu belirtti.
“Sinema Salonları Etkileşim Önemli Etkileşim Alanları Arasında Yer Alıyor”
Dr. Öğr. Üyesi Mert Gürer, sinemanın tamamen etkileşim ve sosyalleşme alanı olduğunu belirtti. ‘Toplulukla, aile aktivitesi olarak ve ritüeller şeklinde olan sinema hem taşra hem de merkez insanı için gündelik hayatın bir parçası’ olduğunu ifade eden Gürer, sinema salonlarının tiyatro izlemekten milletvekillerinin halkla iletişim kurduğu yer olarak kullanımına kadar birçok işlevinin olduğunu vurguladı. O dönemler izlenilecek filmler seçilirken mesleki ve terbiyevi filmler olmasına özen gösterildiğine dikkat çeken Gürer, zamanla sinemaya verilen özenin yitirildiğini söyledi. Aynı zamanda o dönemlere ait bilgi ve belge birikiminin de az olduğunu dile getirdi.
“Sinema Kadınlar İçin Bir Özgürleşme Aracı İşlevi Gördü”
Projede bursiyer araştırmacı olarak yer alan Arda Kaya sinemanın kadınlar için özgürleşme aracı olduğunu belirtti ve sinemanın o dönemde bireylerin hayatında merkez olduğunu ifade etti. İnsanların o döneme ait en ufak detayları bile hafızalarında diri tuttuğunu belirten Kaya, oyuncuların insanlar için birer kahraman haline dönüştüğüne dikkat çekti.
Bilimsel Projeler Dizisi kapsamında iki haftalık aralıklarla akademisyen ve öğrencilerin katılımında projelere dair detaylar ve çıktılar üzerinde durulacak, sorular ve gelecek projeler için öneriler alınacak.
Etkinliğin tamamını aşağıdaki linke tıklayarak izleyebilirsiniz: