Haber: Asil Beray Epçeli
Fotoğraf: Asil Beray Epçeli
Editör: Özgür Recep Kocaoğlu
İstanbul, (İÜ Haber Merkezi) – İstanbul Üniversitesi Avrupa Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen Türk Hukukunda İklim Değişikliği ile Mücadele Alanında Güncel Gelişmeler Sempozyumu, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü Mavi Salon’da gerçekleştirildi.
İklim kanunu temalı Türk Hukukunda İklim Değişikliği ile Mücadele Alanında Güncel Gelişmeler Sempozyumu 12 Aralık Cuma günü İstanbul Üniversitesi (İÜ) Avrupa Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından İÜ Rektörlüğü Mavi Salon’da düzenlendi.
Açılışta konuşan İÜ Avrupa Hukuku Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ali Paslı, Türk hukukunda iklim değişikliğinin yeni bir döneme girdiğini söyledi. Türkiye’nin COP31’e ev sahipliği yapacağını belirten Paslı, düzenledikleri sempozyumun Türkiye’nin COP31 ev sahipliği kazanmasının hemen ardından gerçekleşmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Paslı, yürürlüğe giren İklim Kanunu’nun artık sadece bir iklimsel kriz değil; ekonomik, diplomatik ve ticari kuralları yeniden yazan dönüştürücü bir güç haline geldiğine dikkat çekti.

İklim Kanunu ile hukuk sisteminde yeni dönem
Sempozyumun ilk oturumunda konuşan 1. Hukuk Müşaviri Av. Emel Ünal, İklim Değişikliği Kanunu’nun çıkış sebeplerine ve önemli maddelerine değindi.
Çevre Kanunu ile İklim Kanunu arasındaki temel farklarından birinin ”çok kirleten öder” mantığıyla ortaya koyulduğunu belirten Ünal, şu ifadeleri kullandı:
”Mevcut Çevre Kanunu, temelde kirleticiyi tespit edip ceza kesmeye odaklı bir ‘yaptırım’ mekanizmasıdır. Ancak İklim Kanunu’nun mantığı farklıdır; burada mesele sadece ‘kirlet ve cezanı öde’ diyebileceğimiz bir süreç değil. İklim Kanunu, atmosferdeki emisyon konsantrasyonunu düşürmeyi hedefleyen, ceza kesmekten öte ‘azaltım’ ve ‘stratejik eylem planlarını’ zorunlu kılan bir dönüşüm yasasıdır.”
Yayınlanan kanunun sadece çevre değil, ülkelerin ekonomik boyuttan da etkileneceğini aktaran Ünal, bu durumun şirketlerin bilançolarına nasıl yansıyacağının tartışıldığını söyledi. Ünal, ”Şirketler artık karbon yönetimini sadece bir çevre sorumluluğu değil, bir sermaye ve finansman aracı olarak görüyor. Bize gelip ‘Emisyon azaltımlarımızı halka arz süreçlerimizde veya şirket değerlememizde bir varlık olarak gösterebilir miyiz?’ diye soruyorlar. Çünkü karbon kredileri ve emisyon ticareti, artık şirket bilançolarında ticarete doğrudan artı veya eksi yazan somut bir finansal değere dönüşüyor” ifadelerini kullandı.

Türk İklim Kanunu sürecinde Brüksel etkisi
İlk oturumun diğer konuşmacısı Dr. Öğr. Üyesi Halil Çeçen, Türk İklim Kanunu’nun kabul sürecinde Avrupa Birliği (AB) müzakerelerinin belirleyiciliği ve ‘Brüksel Etkisi’ kavramını ele aldı.
Çeçen, Avrupa Birliği’nin yalnızca çevresel değil, aynı zamanda ekonomik etkiler doğuran ‘Brüksel Etkisi’ politikasıyla kendi iklim standartlarını diğer ülkelerin hukuk sistemlerine yaydığını ifade etti. Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın (SKDM) Türkiye’yi doğrudan etkileyecek şekilde yürürlüğe girmesinin, AB’nin iç hukukunu ticaret yoluyla Türkiye’ye nasıl yansıttığının en somut göstergesi olduğunu söyledi.

İkinci oturum konuşmacıları kapsamında, Emisyon Ticaret Sistemi üzerine sunum yapmak üzere İklim Değişikliği Uzmanı Okan Uğurlu konuşmasını gerçekleştirdi. Ardından ikinci konuşmacı Arş. Gör. Dr. Numan Sabit Sönmez, ‘Türk Hukukunda Yeşil Finans: Sermaye Piyasası ve Bankacılık Mevzuatının Değerlendirilmesi’ başlıklı sunumunu yaptı.
Son oturumda ise Ekonomist Fatih Dedeoğlu, Türkiye Yeşil Taksonomisi hakkında ve Arş. Gör. Dr. F. Pelin Tokcan, Sürdürülebilirlik Raporlamalarının İklim Kanunu ile İlişkisi hakkında konuşma yaptı.


Oturumun sonunda konuşmacılara plaketleri takdim edilerek program sona erdi.





