Haber: Merve Kutan
Editör: Özgür Recep Kocaoğlu
İstanbul, (İÜ Haber Merkezi) – Yeni yüzyılın en büyük sorunlarından biri olan iklim krizinin ne olduğunu ve neler yapılabileceğine ilişkin tüm detayları coğrafya öğretmeni ve öğrenci danışmanı Yasemin Ay, İletim Gazetesi’ne aktardı.
Dünya genelinde iklim krizi her geçen yıl daha belirgin hâle geliyor. Bilim insanları, sıcaklıkların son yıllarda hızla arttığını ve bunun aşırı hava olaylarını çoğalttığını belirtiyor. Birçok ülkede şiddetli yağışlar, kuraklıklar ve orman yangınları normalden daha sık görülmeye başlandı. Coğrafya öğretmeni ve öğrenci danışmanı Yasemin Ay, iklim krizini İletim Gazetesi’ne anlattı.
Dünyanın dengeleri değişiyor
İklim krizini anlatan Ay, “İklim krizini, dünyanın ikliminin insan etkisi nedeniyle hızla değişmesi ve bu değişimlerin artık gezegenin doğal dengelerini tehdit eder hale gelmesi olarak tanımlayabilirim. Kuraklık, aşırı yağışlar, fırtınalar, yangınlar gibi birbirini tetikleyen zincirleme olaylar ortaya çıkabilir. Özetle, insan faaliyetlerinin dünyanın iklimini geri dönmesi çok zor bir şekilde değiştirmesidir” ifadelerini kullandı.

Ay, iklim krizinin neden ve sonuçlarına şu sözlerle değindi:
“İklim krizinin temel nedeni, fosil yakıt kullanımıyla sera gazlarının artmasıdır. Bunun yanında ormansızlaşma, yanlış tarım uygulamaları, sanayileşme, tüketim alışkanlıklarımız ve şehirleşme hatta çarpık şehirleşme krizi derinleştiren unsurlar arasında. Böylece sıcaklık artışı su kaynaklarının azalması ekstrem hava olaylarının çoğalmasına, biyoçeşitliliğin kaybına ve ekonomik–sosyal ve kültürel krizlere kadar uzanan sorunlar ortaya çıkar. Bugün dünyanın birçok bölgesinde seller, orman yangınları, gıda sorunları, göç hareketleri gibi etkileri net bir şekilde görmeye başladık.”
Bu sorunların ülkemize olan etkilerinden bahseden Ay, “Türkiye, coğrafi konumu gereği iklim krizinden ciddi şekilde etkilenen ülkelerden biri. Son yıllarda yaşadığımız kuraklıklar, ani ve şiddetli yağışlar, sel felaketleri, özellikle orman yangınları, su kaynaklarının gerilemesi ve tarımsal verim kayıpları bunun en somut örneklerinden. Akdeniz havzası, dünyanın iklim krizine karşı en hassas bölgelerinden biri bence. Bu yüzden iklim krizi ülkemizde tarım, ekonomi, sağlık, turizm gibi pek çok alanı etkileyen tehlike durumunda” sözlerini kaydetti.

İklim değişikliğiyle mücadele
Devletlerin bu süreci yönetebilmek için çeşitli yollar ve politikalar sürdürmeye çalıştğını anlatan Ay, bu süreç hakkında “Bugün küresel ölçekte yenilenebilir enerjiye geçiş olmalı. Bunu bazı gelişmiş ülkeler başarıyor ancak Türkiye yolun çok başında. Enerji verimliliği, ormanların korunması, özellikle sürdürülebilir tarım uygulamaları olmalı. Bunun yanı sıra karbon emisyonlarının azaltılması gibi birçok yöntemi özümseyip katı kurallarla uygulamalıyız. Son yıllarda Paris Antlaşması gibi uluslararası çalışmalar da mevcut ama insanlar bunun ‘Yararlı mı yoksa zararlı mı?’ olacağına henüz karar veremedi gibi” sözlerini kullandı.
Dünya ferdi olarak bize düşen sorumluluklar
Gelişen ve değişen dünyanın birer parçası olarak insanlara ne gibi görevler düştüğünü detaylı bir şekilde anlatan Ay, “Birey olarak yapabileceğimiz şeyler küçük görünse de toplamda büyük bir fark yaratır. Nazım Hikmet’in bir sözü var: ‘Sen yanmasan ben yanmasam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa’ Bu nedenle elimizi taşın altına koymak gerek. Enerji tasarrufu yapmak, toplu taşıma ve bisiklet kullanımını artırmak, gereksiz tüketimden kaçınmak, atıkları azaltmak ve geri dönüşümü desteklemek,suyu dikkatli kullanmak, yerli ürünleri mevsiminde tüketmek gibi küçük ama etkili adımlar atmalıyız. Özellikle gençler toplumsal farkındalık yaratmaktan kaçınmamalı. Çünkü iklim krizi, hepimizin ortak sorumluluğunu gerektiren bir mesele” diyerek sözlerini noktaladı.



