Halil SAÇ
Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Şükrü Çoruk tarafından İstanbul’un modernleşme sürecinin ve etkilerinin ele alındığı “Modernleşme Sürecinde İstanbul” adlı konferans 8 Mayıs’ta Edebiyat Fakültesi Amfi 5’te gerçekleştirildi.
Edebiyat Fakültesi Konferansları (EFKON) dahilinde düzenlenen konferans, Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hayati Develi’nin açılış konuşmasıyla başladı. İki yıldır düzenlenen ve 13’üncüsü yapılan Edebiyat Fakültesi Konferansları’nın önemine değinen Prof. Dr. Develi, “Edebiyat Fakültesi Konferansları konu olarak bu yıl İstanbul’u ele aldı ve birçok konferansla farklı açılardan değerlendirildi. Fakültenin tüm öğrencilerinin katılımına açık olan, verimli ve entelektüel açıdan lezzet aldığımız bu konferanslar gerek öğrencilerimizin gerek hocalarımızın entelektüel olarak zenginleştiği faaliyetler oldu” dedi.
Prof. Dr. Develi’nin açılış konuşmasının ardından kürsüye çıkan Prof. Dr. Ali Şükrü Çoruk, yaptığı sunumla İstanbul’un modernleşme sürecini yüzyıllara göre ele alıp örneklerle anlattı. Modernleşme sürecinin birçok farklı açıdan ele alınabileceğini ancak kendisinin daha çok modernleşmenin İstanbul’daki sosyal yaşama etkileri üzerine yoğunlaşacağını belirten Prof. Dr. Çoruk, “İstanbul’un modernleşme olgusu Fatih Sultan Mehmet dönemine kadar dayandırılabilir. Modernleşme eğilimleri 3. Selim döneminde hareketlenmiştir ancak Tanzimat Dönemi bir başlangıç noktası olarak alınabilir ve bu dönemde hız kazanmıştır” dedi.
19. yüzyıl öncesinde Osmanlı’nın Batı karşısında güçlü ve aydın bir konumda olduğuna değinen Prof. Dr. Çoruk, “Karlofça Antlaşması’ndan sonra Batı’ya yaklaşım değişmiş ve mevcudu koruma açısından Batı’dan etkilenmeler başlamıştır. Bu nedenle Karlofça Antlaşması önemli bir noktadadır” şeklinde konuştu.
Modernleşme hareketlerinin devamında bir başka önemli dönemin ise Lale Devri olduğunu ve bu dönemde Batı’daki gelişmeleri anlamak için Batı’ya bir elçi gönderildiğinden bahseden Prof. Dr. Çoruk sözlerinin devamında, “Osmanlı adına ilk kez devamlı elçilik görevlisi olarak Fransa’ya gönderilen Yirmisekiz Mehmet Çelebi Fransa izlenimlerini Sefâratnâme eserinde aktarmıştır. Bundan sonra Osmanlı’daki sosyal yaşantısında Fransız sosyal yaşantısıyla bağlantılı bir takım gelişmeler yaşanmıştır. Bu dönemde padişah öncülüğünde yapılan modernleşme faaliyetlerine halk da ayak uydurmuş, sosyal yaşamda da çeşitli değişikler meydana gelmiştir. Sokak bir sosyal yaşam alanı olarak kullanılmaya başlanmış ve insanlar sokakta daha fazla vakit geçirmeye başlamıştır” ifadelerini kullandı.
Sosyalleşme Alanı Olarak “Anıt Çeşmeler”
Lale Devri’nde mimari eserlerde de çeşitli değişikliklerin yaşandığına değinen Prof. Dr. Çoruk, “Batı’da insanlar nasıl anıtların bulunduğu meydanlarda bir araya gelip sosyalleşiyorsa Osmanlı’da da anıt çeşmeler aynı işlevi görür hale gelmiştir. Örneğin, 1. Mahmut tarafından yaptırılan Tophane Çeşmesi insanların etrafında bir araya gelip sosyalleşme alanı olarak kullanmışlardır. Anıt çeşmeler hem estetik hem de fonksiyonel özelliği olan eserler olmuştur. Bu çeşmelerin bir özelliği de dünyevileşmenin estetikliğin önemsendiği eserler olmasıdır” dedi. Prof. Dr. Çoruk, Lale Devri ile ilgili konuşmasının devamında başta Fransız Ressam Van Mour’un Lale Devri eserleri olmak üzere çeşitli resim ve minyatürlere değinip bu eserlerin modernleşme sürecinin sosyal yaşama yansımasının örnekleri olduğunu vurguladı.
Nuruosmaniyye Camii’nin 18. yüzyıl mimarisindeki önemli modernleşme örnekleri arasında yer aldığını anlatan Prof. Dr. Çoruk, “Bu camii barok stilin uygulandığı ilk camii örneklerindedir” deyip, konferansın devamında modernleşmeyi ve sosyal yaşama etkilerini dönüm noktalarına göre ayırarak çeşitli örnek eserlerle anlattı.