Emine Özge KONDAKÇI
Türk Polis Teşkilatının 174. Kuruluş Yıl Dönümü kapsamında Merter’de Bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğü Polis Eğitim ve Kongre Merkezi’nde “Dijital Çağda Güvenliğin Dönüşümü ve Bir İç Güvenlik Aktörü Olarak Polis Sempozyumu” 5 Nisan 2019’da İlber Ortaylı’nın da katılımıyla gerçekleştirildi.
İstanbul Emniyet Müdürü Dr. Mustafa Çalışkan’ın konuşmasıyla başlayan sempozyumda Çalışkan, “Suç olgusu insanlık kadar eskidir. Suç kavramı zamana ve toplumlara göre değişmekle birlikte, tarih boyunca suç işleyeni cezalandırma ve suçu önleme gayretleri tartışılmış, çeşitli uygulamalar söz konusu olmuştur” diyerek suçun aydınlatılmasında kullanılan yöntemlerin zaman içerisinde toplumların ekonomik, kültürel ve bilimsel gelişimine paralel olarak yenilendiğini belirtti.
İstanbul Emniyet Müdürü Dr. Mustafa Çalışkan’ın konuşmasının ardından, “Halkın can ve mal güvenliği ile toplumun huzuru için kendi canları dahil her türlü fedakarlığı göze alan tüm polis teşkilatımızın 174. Kuruluş yıldönümünü kutluyorum” diyerek sözlerine başlayan İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, devletin en köklü kurumlarından biri olan Türk Polis Teşkilatı’nın bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması ve toplumun düzen içerisinde yaşamını sürdürebilmesi için hukuka ve yasalara bağlılık içerisinde güvenlik hizmeti sunmakta olduğunu aktardı.
Sempozyum İstanbul Emniyet Müdürü Dr. Mustafa Çalışkan’ın İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak’a teşekkür belgesi takdim etmesiyle devam etti.
Prof. Dr. Erhan Afyoncu’nun yönettiği oturumda “Toplumun Suç Profili ve Toplum Destekli Polislik Uygulamaları” hakkında İstanbul Emniyet Müdürü Dr. Mustafa Çalışkan, İstanbul İl Emniyet Müdürü Dr. Atalay Bahar ve İÜ İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Derya Gül Ünlü istatistik değerlendirmeleri aktararak sayısal verilerle katılımcılar bilgilendirildi. Oturum, katılımcılardan gelen soruların yanıtlanması ile birlikte son buldu.
Sempozyumun 2. günü İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Murat Vural’ın oturum başkanlığında gerçekleştirildi. Prof. Dr. Vural, polis adaylarına ve katılımcılara “karşımızda çok hızlı değişen bir genç nüfus var ve bu genç nüfusa göre yeniden tasarlamak, yeni bir dille okumak gerekiyor meseleyi. Bir süre sonra teşkilatı devredeceğimiz gençlerin karşısına çıkacak insanların hangi algılarla polisliğe baktıklarını konuşmamız gerekiyor” dedi.
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yıldız Dilek Ertürk, çocukların büyüyen, gelişen canlılar olduğunu vurgulayarak çocuk dediğimiz kitlenin geleceğin yetişkinleri olduğuna ve hızla büyüdüklerine dikkat çekti. Algı çalışmalarının, algının nasıl oluştuğununun ve çocuk gözüyle algının önem taşıdığını belirterek “Emniyet teşkilatı biliyorum ki son yıllarda bilimsel araştırmalara son derece önem veriyor ve ciddi araştırmalar yaparak alana bilimsel katkılar da sunmaya çalışıyor. Bütün bu çalışmalar toplum yararına yapılan çalışmalar. İmaj dediğimizde genellikle bireyin zihninde canlanan bazı ögelerden bahsetmiş oluyoruz. Bu noktadan baktığımızda imajın polis kahramanları ortaya çıkıyor” dedi.
Çocuğun Gözünde Polis İmajı
Çocukların polis konulu yaptığı resimleri inceleyerek aktaran Prof. Dr. Ertürk, polis ve çocuğu etkileşim ağları üzerinden polis imajını değerlendirmek istediğini söyledi. “Polis kimdir?”, “Polis sence ne iş yapar?”, “Senin gözünle bir polis resmi yapar mısın?” gibi sorular yöneltildiğinde çocukların ilk cevabının polisin “Kıvanç Tatlıtuğ” olduğunu ve bu noktada kitle iletişim araçlarının öğrenme ajanı olarak öne çıktığını belirtti.
Polis Başmüfettişi Dr. Akın Karatay, Polis Hukukunda Yeni Gelişmeler, Önleyici Polislik ve Siber Güvenlik konusunda şunları aktardı: “Polis hukuku yeni yeni ortaya çıkan bir terim. Ben özeleştiri yapacağım. Benim teşkilatım bu kadar geniş bir alanda polis hukuku adı altında neden bir eser çıkaramaz? Neden bir kitap yazamaz? Hatta polis okullarında, polis akademisinde neden bir polis hukuku dersi anlatılmaz? Polis hukukunu ders olarak anlatmaya gerek var mı diye sorarsak bence gerek var” dedi. Dr. Karatay, polis hukukunu, polis ve polis teşkilatını düzenleyen yasa, talimat ve emirlerin uygulanması ve oluşan süreçlerin ortaya koyduğu hukuk sistemi olarak tanımladı. Düzenlemeler ve yasalar çıktıktan sonra genelgelerin, Şube Müdürü ve Vali’nin sözlü emirleriyle gerçekleştiğini aktardı. Yasanın içeriği, genelgenin içeriği ve sözlü emirlerin bazen aynı doğrultuda olduğuna, bazen de öncelik sonralık sırası ile olduğuna değinen Dr. Karatay, “İşte Polis Hukuku burada başlıyor” dedi.
Polis Yıldızı Projesi
Esenyurt İlçe Emniyet Müdürü Dr. Hakan Becel, uyuşturucu madde bağımlılığı ile ilgili Esenyurt’da 2017 yılının Temmuz, Ağustos aylarında “Polis Yıldızı” ismi ile proje çalışmasından bahsetti. Yaklaşık bir yılı aşkın süredir projenin devam ettiğini belirten Becel, “Bizim burada size sunmaya çalıştığımız sempozyum bildirgesinde ortaya koyduğumuz projenin gerçekten sağlıklı bir şekilde işleyip işlemediğini test etmek ve bu test sonuçlarını sizlerle paylaşmak. Polis Yıldızı Projesinin ilk etapta Deniz Yıldızı projesi adıyla gündeme geldiğini ancak sayın İl Emniyet Müdürümüze projemizi arz ettiğimizde tamamen polis teşkilatının etrafında yürüdüğü için projenin adı Polis Yıldızı olarak revize edildi” dedi. Dr. Becel, Polis Yıldızı Projesi’ne neden ihtiyaç duyulduğunu şu şekilde ifade etti: “Ben 2016 yılında Esenyurt’ta göreve başladığımda gerek vatandaşla yapmış olduğumuz görüşmelerde, gerekse bize intikal eden ihbar, şikayet gibi konuları irdelediğimizde Esenyurt özelinde en fazla şikayet edilen konunun uyuşturucu ve uyarıcı madde bağımlılığı olduğunu gördük.”
Projenin üç aşamadan oluştuğunu belirten Becel, projenin birinci aşamasının tespit aşaması olduğunu yani sokakta uyuşturucu ve uyarıcı madde kullanan bağımlıların tespit edilmesi ile ilgili ilk etapta bağımlılıkla mücadele ekibi oluşturduklarını, ekibin bu konuda bir haftalık bir eğitim aldığını ve bu çalışma ekibinin bağımlılara nasıl ulaşması gerektiği, nasıl iletişim kurmaları gerektiği konusunda yardımcı olduğunu söyledi.
Dr. Becel, ikinci aşamanın tedavi ve rehabilitasyon olduğunu, ülkemizde en zor uyguanan aşamanın bu aşama olduğuna dikkat çekti. “Bağımlı tedavi olmak istiyorsa ailesiye birlikte tedavi merkezlerine başlıyor” dedi.
Üçüncü aşama yani topluma kazandırma aşamasında çok ciddi çaba sarfetmek gerektiğini vurgulayan Becel, “Belki bağımlıyı çevresinden uzaklaştırmak lazım, talepleri varsa onları karşılamak lazım, aileyi sürece dahil etmek lazım” diyrek projenin istatistiki verilerinden bahsetti. Dr. Becel, bağımlı olduğunu söyleyen 711 kişi ile görüşüldüğünü ve bunların 71’inin uyuşturucadan tamamen temizlendiğini müjdeledi.
Son oturum ise İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ergün Yolcu’nun başkanlığında başlayan oturumla devam etti.
Türkiye’nin gelişmesinde kamu ve üniversitelerin işbirliği yapmaları gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Ergün Yolcu “Üniversilerle kamuyu bir araya getirmeye yönelik ülkemizin öncelikli alanlarında projeler üretmeye ülkemiz için devam edeceğiz ve umuyoruz ki Türk Emniyet Teşkilatı da bu süreçte en önemli paydaşlarımızdan biri olmaya devam edecektir” şeklinde konuştu.
İstanbul İl Emniyet Müdür Yardımcısı Mehmet Çatal “Klasik bir yaklaşım vardır. Teknoloji ilerliyor. Bunu her yerde duyuyoruz. Biz ne kadar teknolojiye yaklaşıyoruz, teknolojiyi ne kadar faydalı kullanıyoruz, toplumun faydasına en yararlı hale nasıl getirebiliriz noktasında bir noktaya geliyoruz takılıp kalıyoruz. Bunların içerisinde söylemek istediğim özet şu aslında: önümüzdeki yüz yıl veya yakın yüz yıl artık bilgi topluluğu” dedi. Teşkilatın en ihtiyaç duyduğu şeyin zaman ve insan olduğunu, bundan yola çıkarak gelecek kadrosunu yönetmenin ve denetiminin bir dijital platform üzerinde nasıl sağlanacağını, teşkilatın bu anlamda teknoloji ile bunu nasıl birleştirebileceğine değinirken “bu amaçla bir dijital dönüşüm platormu olarak ‘Mete’ adını verdiğimiz mobil emniyet projesini geliştirdik ve teşkilatımızın hizmetine sunduk.” dedi.
Hayatı Kolaylaştırmalıyız
İstanbul İl Emniyet Müdür Yardımcısı Mehmet Çatal “Mete projesindeki hedeflerimiz denetimi ve yönetimi kolaylaştırmaktı. Yani kolay olmayan bir işi kolay hale nasıl getiririz. Dinde de bu vardır, teknolojide de vardır, kolaylaştırmak. Hayatı nasıl kolaylaştırırırsanız o kadar kolaylaşırsınız” şeklinde konuştu.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Ali Aydın, Dijital Dönüşümde Veri Güvenliği ve Sosyal Mühendislik Atakları konusunda, “Kullanmış olduğumuz teknolojik cihazlar, yazılımlar büyük internet ağına dahil olan her şey dijitalleşen çağda veriler, para olarak tabir ettiğimiz bir durum karşımıza çıkarıyor. Bir cep telefonu satın alıp kullanıyoruz. Bunların üzerine uygulamalar yüklüyoruz. Bunlarla ilgili acaba benim telefonumdan veya bilgisayarımdan herhangi bir veriyi benden habersiz alıyorlar mı? ” dedi ve buradaki güvenlik zafiyetlerinin bu konsepte değerlendirilmesi gerektiğini, olası saldırıları engellemek için kesinlikle şifrelerimizi kimseyle paylaşmamamız gerektğini vurguladı. Kesinlikle bilgisayarda veya telefonda irtibatta olduğumuz kişileri doğrulamamız gerektiğini ve bize sorulan sorulara karşılık vermemiz gerektiğini söyledi.
Prof. Dr. İlber Ortaylı, Türk Polis Teşkilatı’nın büyük ve güçlü bir camia olduğunu anlattı. Polis ve polis adaylarına “Görevinizi yapabilmek için bağımlı olacağınız tek şey var. Kimden olduğunuzu, kim olduğunuzu hatırlamak. Onun dışındaki hiçbir boyut bizi kurtaramaz” dedi. Zor bir dönemden geçtiğimizi belirten Ortaylı, “Gidiyoruz Sultanahmet’in kenarında bir genç polis benimle fotoğraf çektiriyor. Tarih meraklısı, her gün tarih okuyanlardan. 1-2 ay sonra şehadet haberi geliyor. Çok zor bir günde yaşayan, zor bir devrin içinden geçen teşkilatımız var. Sadece ve sadece bir şey kurtarır sizi. Mensubu olduğunuz, içinde akışında bulunduğunuz tarihe bakacaksınız. Kimsiniz, hangi camianın insanısınız” şeklinde konuştu.
İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Atalay Bahadır ise suçun önlenmesi ve suçla mücadele yöntemlerinin, geleneksel yöntemlerden biraz daha dijital dünyaya, dijital mecraya ve teknolojinin getirmiş olduğu alanlara doğru yöneldiği ve mücadele yöntemlerinde de teknolojinin kullanılması gerektiğini vurguladı.
Sempozyum, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin etkinlikte görev alan mensuplarına çiçek takdim edilmesiyle sona erdi.