Hande Nur OCAK
İstanbul Üniversitesi Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı Rehberlik Danışmanlık ve Sosyal Destek Birimi tarafından düzenlenen Psikoloji Söyleşilerinin onuncusu “Travmatik İlişkiler” başlığıyla 20 Şubat’ta İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Fuat Sezgin Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.
“Travmatik İlişkiler” başlığıyla düzenlenen Psikoloji Söyleşileri etkinliğinde; heyecan, istek, umut, tutku gibi duyguları çağrıştıran, psikoloji literatüründe mutluluk ile ilişkili etmenler arasında gösterilen yakın ilişkilerin yıpratıcı olup olmadığı ele alındı. Yakın ilişkilerin başlangıç ve bitiş şekillerinin, zararlı olup olmadığının ve sürdürülme sebeplerinin tartışıldığı söyleşi; tüm öğrenci, personel ve akademisyenlere açık olarak gerçekleştirildi.
“İlişkilerin Kökleri Aslında Bizim Bağlanma Stillerimize Dayanıyor”
Söyleşinin ilk konuşmasını yapmak üzere söz alan Dr. Klinik Psikolog Diler Aktürk, ilişkilerin hayatta nasıl geliştiği, bittiğini ve ilişkilerin sürdürebilirliği hakkında sorular sorarak travmatik ilişkiler konularına değindi. “Bağlanma teorisi, aslında bu teorinin iddiası biz bağlanma stillerimize göre daha sonraki hayatımızdaki tüm ilişkileri oluşturuyoruz. Yani yaşadığımız ilişkilerin kökleri aslında bizim bağlanma stillerimize dayanmakta” diyen Aktürk, bu teoriye göre memeli canlıların dünyaya bağlanma becerisiyle geldiğini söyledi. “Bağlanma teorisinde asıl kritik olan nokta, bizler hazır olarak doğduğumuz için karşı tarafın bize sunacağı, muhtemel ihtiyaçlarımızı giderici yaklaşımlar çok önemli. Özellikle insan ilişkilerini düşünün, en önemli tanı aşinalık üzerine” diyen Aktürk, şu örneği verdi: “İlişki içerisinde zaman zaman kendimiz ilişkiyi sabote ediyoruz. Terk etmeye yöneltiyoruz karşı tarafı ve en sonunda da diyoruz ki; ben biliyordum zaten!” Aktürk, bunun yüzde yüz bir açıklamasını olmadığını fakat ağır basan kanının aşinalık, tanış olma, ait olma ve güven olduğunu ifade etti.
İnsanların neden bir ilişkiye başlayamadığına değinen Aktürk, “Çoğumuzda olmasa da genelde bir reddedilme korkusu var. Oysaki bunun tek çözümü fazlaca bu eğilimlerde bulunup yeni başlangıçlar yapmak” diyerek reddedilme korkusunun bir diğer sıkıntılı kısmının ise şöyle olduğunu söyledi: “İçinizde bir iç ses var ve sürekli şöyle eleştiriyor bizi; ne var sanki gittin oraya rezil ettin kendini? Bak işte küçük düştün! Zaten seni kabul etmeyeceğini bildiğin halde gittin!”
Aktürk, bu sebeplerden dolayı iç sesimizin cezalandırıcı olabildiğini ve onun yaratacağı huzursuzluk adına da bir takım eğilimlerden kaçındığımızı söyledi. Bu konudan çıkarmamız gerekenleri Aktürk, şu şekilde sıraladı: “Kendimiz olmak, ihtiyaç ve isteklerimizi karşı tarafa belirtebilmek ve empati kurmak.”
“Travmatik İlişkilerin Sebebi Bağımlılık”
Dr. Klinik Psikolog Diler Aktürk’ün ardından söz alan Psikolog Simay Alptekin, ilişki alanında beynimizde neler olduğunu anlattı. Yolunda gitmeyen travmatik bir ilişkiden söz ediyorsak çalışmaların orada kesinlikle bir bağımlılık gösterdiğini söyleyen Alptekin, bu durumu şöyle anlattı: “Öncelikle âşık olduğumuzda veya anne sevgisinde ya da ikili yakın arkadaş ilişkisinde beynimizin hangi alanları aktif oluyor? Âşık olduğumuz birinin fotoğrafına baktığımızda veya çok sevdiğimiz bir arkadaşımızın fotoğrafına veya annemizin fotoğrafına baktığımızda beynimizin şu iki alanında aktivasyon oluşuyor. Prefrontal cortex ve nucleus accumbens”
Bu iki yapının beynimizdeki ödül sisteminin en önemli parçalarını oluşturduğunu söyleyen Alptekin, “Dolayısıyla diyebiliriz ki yoğun duygular hissettiğimiz ikili ilişkilerde bu iki kısım beynimizin yapı taşları olduğu için aslında haz ve ödül cezayla oldukça ilişkili” dedi. Beynimizdeki ödül sisteminin direkt olarak hazla yani bağımlılıkla ilişkilendirilebileceği için aynı zamanda bir takım bozuklular yaşandığında oldukça tehlikeli olabildiğini söyleyen Alptekin, “Peki aşkın gözü kör müdür” diye sordu.
Aşkın Gözü Kör Müdür?
“Aşk evet kördür. Bunun sebebi de aslında ‘prefrontal cortex’ olarak adlandırdığımız nokta” diyen Alptekin, “Aşkın ilk evresinde bizim söz hakkımız olmuyor. O yüzden sevdiğimiz insan bize hiç kötülük yapmazmış, o dünyadaki en iyi insanmış, en güzeli oymuş gibi geliyor” diyerek bunun sebebini beynimizdeki prefrontal cortex tarafından kaynaklandığını ifade etti.
İlişkilerin bittiğinde ise artık prefrontal cortex’in çalışmasının optimal düzeye geldiği için karşımızdaki insanın kusurlarını görmeye başladığımızı söyleyen Alptekin, “Dopamin beynimizin tarafından salgılanan bir salıdır. Âşık olduğumuzda çok fazla salgılanır. Direkt dopamini haz ile ilişkilendirebiliriz. Tüm bağımlılıklarda ödül sisteminden ve dopaminden bahsedebiliyoruz. Hepsinin temeli aynı” dedi.
Psikolog Simay Alptekin’in ardından söz alan Uzm. Psikolog Barış Salman, her kötü ilişkinin travmatik olmadığını söyledi. “Boşanma bir krizdir ama travmatik değildir. Hayat tehditi içermez. Travmatik ilişki aslında literatürde yok ama pek çok ilişki içinde travmatik olaylar yaşanabiliyor” diyen Salman, özellikle çok yakın ilişkilerde bu olayların görüldüğünü söyledi.
Uzm. Psikolog Barış Salman, Dr. Klinik Psikolog Diler Aktürk ve Psikolog Simay Alptekin, Travmatik İlişkiler’in konuşulduğu söyleşiyi katılımcılardan gelen soruları cevaplayarak devam etti.