Haber: Eymen Enes Çalık
Popüler tarihçiliğin sebep olduğu yanlış tarih bilgilerinin akademik tarihçiliğe ve topluma olan zararlarını, İstanbul Üniversitesi Yakınçağ Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Fuat Örenç ile konuştuk.
“Tarih araçların dikiz aynası gibidir“
Tarih bilimini geçmişin kazandırdığı tecrübeyi günümüze ve geleceğe aktarma, günümüzü doğru anlama ve gelecek için vizyon belirleme noktasında ülkenin ya da kişinin kendisinin geleceğe yolculuğunda rehber ve ışık olan bir bilim dalı olarak tanımlayan Prof. Dr. Ali Fuat Örenç, ”Hatta biz tarihi şöyle tanımlarız; tarih araçların dikiz aynası gibidir, araç ileri gitse bile dikiz aynasına bakmak gerekir.” dedi. Prof. Dr. Örenç, “Büyük bir milletiz, büyük bir tarihimiz var, önemli bir coğrafyada yaşıyoruz. Dolayısıyla tarih okumak bireysel olarak insanı geliştirdiği gibi, yaşadığımız coğrafyada fırsatları ve sorunları anlama noktasında da çok değerli.” diyerek tarihin birçok farklı açıdan çok önemli bir bilim dalı olduğunu vurguladı.
Türk tarihçiliğinin global düzeyde hak ettiği yerde olmadığını ama kendi içerisinde önemli bir ivme yakaladığını belirten Prof. Dr. Örenç; ”Tarih, şu anda toplumda da ciddi karşılığı ve etkisi olan, toplumu yönlendiren bir konumda. Neticede bu bilgiye olan ilgidir. Sadece televizyon dizilerine bakarak bile toplumumuzun tarihe olan ilgisini görebiliriz. Tabi bunu entelektüel boyuta taşımak önemli. Tarihe ilgi bir idrak noktasında milletlerde temayüz ederse değerlidir. İnsanlar tarihin verdiği bilgiyle bir tavır, idrak, anlayış geliştirecek.’’ diye konuştu.
“Tarih her zaman bir rehber ve anahtardır“
Tarihin bir tavır, bir kalite olduğunun altını çizen Prof. Dr. Örenç sözlerini şöyle sürdürdü; ”Bunu bilginin kana karışması olarak düşünelim. Bilgi kana karışacak ve idrak oluşacak. Tarihi bilen bakışlar reflekslerimizi güçlendirir. Çok büyük bir imparatorluğun nüvesiyiz. Doğal olarak o imparatorluk döneminden kalma bir sürü ilişkiler manzumemiz var. Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki, Avrupa’yla iç içeyiz, Doğu’yla iç içeyiz, Kafkasya’yla iç içeyiz. Birbirine silsile olarak bakarsak Atlantik’e kadar giden bir etki ve ilgi alanı var. Bütün bu büyük coğrafya içerisinde tarih bize her zaman bir rehberdir, bir anahtardır.’’
Popüler tarihçilik nedir?
Popüler tarihçilikte akademik tarihçilikten farklı olarak bilginin doğruluğu hususunda bir ölçme zorunluluğunun bulunmadığını ifade eden Prof. Dr. Fuat Örenç; ”Popüler tarihçiliğe biraz da roman tarzı diyebiliriz. Bilgiyi serbest tarzda değerlendiren, zaman zaman ilgiyi arttırmak için içine abartı katabilen, bazen hayal mahsulü diyebileceğimiz söylentilerin, bilimsel olarak ispatlanamamış bilgilerin gerçekmiş gibi lanse edilebildiği, denetlenemeyen bir alan.” dedi. Popüler tarihçiliğin günümüzde en çok sosyal medya üzerinden topluma ulaştığını, yanlış bilgilerin eskiden birkaç kitap düzeyinde kalırken günümüzde sosyal medya aracılığıyla süratle yayıldığını vurgulayan Prof. Dr. Örenç, “Popüler tarihçiliğin günümüzdeki hızına yetişmek zorlaştı. Bunu en güzel Lozan meselesindeki tartışmalarda görüyoruz. Lozan Antlaşması’na dair on binlerce yayın olmasına rağmen sosyal medyadaki algıyı değiştirmek çok zor.’’ diye konuştu.
“Popüler tarih insanları akademik tarihe yönlendiriyorsa bir hizmet etmiş olur“
Tarihi romanların popüler tarihçiliğin bir unsuru sayıldığını, romanlar, diziler ve filmlerin tarihe olan ilgiyi arttırdığını belirten Prof. Dr. Örenç, bu noktada gerçek olan ile olmayan arasındaki ayrımın yapılmasının bir sorun haline geldiğini söyledi. Akademik tarihçiliğin popüler tarihçilikten ayrıldığı noktayı; “Tarihe olan tüm bu ilgi devam ederken bir taraftan da toplum için gerçek, ölçülebilir, evrensel boyuttaki kriterleri olan bilgiyi üretmek” şeklinde ifade eden Prof. Dr. Örenç; ”Topluma doğruyu da sunmanız lazım. Dolayısıyla popüler tarihi dengeleyecek akademik tarihçilik var. Akademik çalışmalarla popüler tarih bir denge içerisinde gitmeli fakat her zaman popüler tarih bir adım geride olmalıdır. Popüler tarihçilik nihayetinde insanları akademik tarihe yönlendiriyorsa bir hizmet etmiş olur.’’ dedi.
“Toplumla iletişimdeki sihir gazetecilerde var“
Gazeteci adaylarına da tavsiyelerde bulunan Prof. Dr.Örenç gazetecilerin ikinci bir disiplinde kendilerini geliştirmeleri gerektiğinin altını çizdi. Bilimsel tarihçiliğin bir gazetecinin bütün dünyaya bakışını değiştirebileceğini ve analizlerine derinlik katabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Örenç; “Tarihçi istediği kadar bilgi üretsin, bu bilgiyi topluma aktarmada gazeteciler kadar maharetli olamaz. Bilgiyi hangi boyutlarda, hangi dozda sunacağını bilen kişiler gazetecilerdir. Tarihçiler bunu ayarlayamaz. Bir gazetecinin bir sütunda anlatabileceği bir olayı tarihçi bir kitapla ancak anlatır. Toplumla iletişimdeki sihir gazetecilerde var, biz tarihçilerde yok. Tabi gazetecinin o sihri ahlaklı kullanması lazım” dedi.