Haber: Raziye Sayaslan
İstanbul Üniversitesi Haber Merkezi
Dünya edebiyatında öykü, 14.yüzyılda Boccacio’nun Decameron adlı öykü derlemelerini yazmasıyla başlamış, bu öyküler yazı yoluyla günümüze kadar çıkagelmiştir. Boccacio’nun bu eserini okuyacak olanlar, yine dünya edebiyatının gelişimine katkı sağlayacak romanları ortaya çıkararak asıl romanın oluşmasına zemin hazırlamıştır. Tolstoy, Balzac, Victor Hugo, Jane Austen ve Dostoyevski… Gelelim onların bazı kült eserlerine:
1- Notre Dame’ın Kamburu
İlk roman Victor Hugo’ya ait olan Notre Dame’ın Kamburu. Romantizmin baskın olduğu ama realizm etkisi de taşıyan bu eser, Fransız İhtilali’nde sonra yaşanan karanlığı, ayaklanmaları, aşk ve ihanet gibi evrensel temaları anlatıyor. Çirkin ve kambur bir kilise zangocu olan Quasimodo, kötü yürekli rahip Frollo ve güzelliğiyle nam salmış Esmeralda romanın asıl kahramanları. Bir aşk üçgeninin çevrelediği toplumsal bir eleştiri… Aslında yazar, en basit tabirle güzelliğin kendini görünüşte değil, ruhta gösterdiğini betimliyor. Çingeneler, lanet, kayıp bebekler, aşk, toplumun çürüyen yüzü romanda ana unsur olarak karşımıza çıkıyor.
“Gün ışığı herkesin malıdır. Ne diye bana yalnız geceyi veriyorlar?”
2- Savaş ve Barış
İkinci eser, Leo Tolstoy’un yazdığı hacimli ama bir o kadar da muazzam bir eser: “Savaş ve Barış.” Rusya’nın Çarlık dönemini, Napolyon savaşlarının yarattığı yıkımları, aristokrat ailelerin ahlaki çöküşünü edebi bir dille ama hicvederek yazan Tolstoy; yine aileler arası zoraki evliliklere ve kimliği belirsiz aşklara değiniyor. Romanda, Nataşa’nın, Prens Andrey’in ve dahi beş yüz civarındaki kahramanın aşk ve toplum hakkındaki fikirlerine romantik bir perspektifle bakıyor; Tolstoy’un ahlaka ve aileye dair düşüncelerini okuyoruz.
“Âşık oldum dostum. Daha önce yaşamıyormuşum.”
3- Vadideki Zambak
Bir diğer eser, Hugo gibi Fransız üstatlardan Balzac’ın Vadideki Zambak adlı romanı. Felix ve Madam Henriette’nin bir yanı tutkuyla başlayan ama sonunda birinin ölümüyle biten yoğun bir aşk selini anlatır roman. Sevginin korkutucu yanını bir kıskançlıklar silsilesi eşliğinde betimliyor. Ayrıca bu roman, 100 Temel Eser arasında yer alıyor. Ve muhakkak okunması gerekiyor.
“Her acının bir öğrettiği vardır, ben öyle çok alanda acı çektim ki bilgim çok geniş.”
4- Aşk ve Gurur
Sırada İngiliz edebiyatından bir yazar olan Jane Austen ve Aşk ve Gurur var. Kırılganlıktan tutun da aristokrat-köylü mücadelesini ve devrin fikir çatışmalarını anlatan eserde döneme damga vuran birkaç önemli eleştiri de vardır. Beş genç kızın çevresini anlatan yazar, Elizabeth, Darcy, Lydia ve Wickham etrafında dönen olayları dramatik bir dille resmeder. Soylu delikanlıların budalalıkları, kader, aristokrat tabakanın mutsuz evlilikleri gibi konuları ele alır Austen. Mutluluk için ne yapmak gerekir sorusunun cevabını kitapta yanıtlar.
“Onun gururunu ben de kolaylıkla hoş görebilirdim, benim gururuma dokunmamış olsaydı eğer.”
5- Suç ve Ceza
Ve işte son eser, Rus edebiyatının devlerinden Dostoyevski’nin meşhur kült eseri; Suç ve Ceza. Ahlaki eylemlerin, kötülüklerle örtülü insan kalbinin kitabı bu bir nevi. Raskolnikov’un cinayete teşebbüsü, suçluluk buhranları ve cevabı olmayan etik soruları. Para için yaptıklarımız bizi iyi bir insan yapar mı sorusuna yönlendiriyor bizi Dostoyevski. En önemlisi de kahramanın yaşadığı kimlik bunalımı ve kargaşalar. Bir yanı sempatik ve akıllı olan, diğer yanıysa anti-sosyal ve nihilist Raskolnikov suçunu itiraf edecek midir, bunu da sorgularız romanda.
“Peki kendini niçin asmak istedin?” ” -Düşünceden.”