Haber: Raziye Sayaslan
İstanbul Üniversitesi Haber Merkezi
İstanbul, tarih boyunca birbirinden önemli olaylara, savaşlara, mücadelelere tanıklık etmiş; nice yaşanmışlıklar geçirmiş, insanlığın bıraktığı izlerle günümüzde dahi unutulmaz bir abide gibi kalmaya devam etmiş bir şehir. Bunun yanı sıra içinde barındırdığı yapıtlarla bir ikon olma özelliği de taşıyor. İşte mimarinin, sanatın, zarafetin timsali haline gelmiş olan İstanbul’un birbirinden güzel ve unutulmaz yapılarından bazıları:
Modern İstanbul Apartmanlarının İlki: Mısır Apartmanı/Beyoğlu
1905 yılında Mısır Prensi Abbas Halim Paşa’nın İstanbul ziyaretlerinde kalmak için yaptırdığı Mısır Apartmanı, İstanbul’un ilk betonarme binalarından ve modern anlamdaki ilk apartmanlarından biri. Art nouveau stilinde tasarlanan ve yapımı 5 yıl süren bu apartmanın betonarme materyalle yapılma nedeni ise o dönem Beyoğlu ve Boğaz bölgesinde sık sık çıkan yalı ve köşk yangınları. Osmanlı’nın en saygın mimarlarından Hovsep Aznavuryan’ın inşa ettiği bu şahane apartmanın neredeyse her santimetrekaresinde ayrı bir hikaye gizli. Kışlık bir konak olarak inşa edilse de bir zaman sonra katlara bölünüp apartman olarak kullanılmaya başlanan Mısır Apartmanı’ndan yolu geçenler arasında Mehmet Akif Ersoy’dan Atatürk’ün diş doktoru Sami Grünzberg’e, Safiye Ayla ve dönemin yüksek sosyetesinin modacısı Nedret Hanım’a kadar birçok renkli isim yer alıyor. Günümüzde İstiklal Caddesi’nin tam ortasında yıkılmaz bir kale gibi duran Mısır Apartmanı’nda; tasarım ofisleri, sanat galerileri ve bürolar bulunuyor.
Harem’den Sarayburnu’na Selam Duran Bir Karargah: Selimiye Kışlası/Kadıköy
Osmanlı döneminin en önemli mimarlarından Krikor Amira Balyan tarafından inşa edilen Selimiye Kışlası, Batılılaşma sürecine giren Osmanlı’nın en önemli sembollerinden biriydi. Harem sırtlarında, son derece eğimli bir arazide yer alan bu devasa kagir yapı, 1829 yılında tamamlandıktan sonra o meşhur kulelerin eklendiği çeşitli restorasyonlar geçirdi. Kırım Savaşı yıllarında İngiliz askerlerine tahsis edilen ve modern hemşireliğin kurucusu Florance Nightingale ve ekibine de ev sahipliği yapan bu karargah öylesine büyüktür ki, 4 yıl boyunca aynı anda askerlik yapan iki kardeşin kışlada birbirine hiç rastlamadığı bile rivayet edilir. İstanbul silüetinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan Selimiye Kışlası’nın mimarisinde orta avluya bakan koridorlar ve kusursuz bir pencere simetrisi göze çarpar.
Adalar’da ‘Sürgün’ Evi: Troçki Evi/Büyükada
Asıl ismi Yanaros Köşkü olan ve 1850’li yıllarda Rum banker Nikola Demades tarafından inşa ettirilen Troçki Evi, bugün son derece bakımsız ve terk edilmiş bir görünüme sahip olsa da Adalar bölgesinin en ikonik yapılarından biri olarak hafızalarda yer tutuyor. Rusya’dan sürülmesinin ardından Büyükada’daki sürgün yıllarını bu ahşap köşkte geçiren Bolşevik Devrimi önderi Lev Troçki’nin etkisiyle ‘Troçki Evi’ olarak bilinen köşk, 17. yüzyıl Rum mimarisinin klasik özelliklerini taşıyan bir ada köşkü. 4 yıl boyunca Troçki’ye huzurlu bir ev olan bu köşk, ziyaretçilere bazı günler açık.
Pera Ruhunu Taşıyan Nostaljik Bir Film Seti: Büyük Londra Oteli/Beyoğlu
Beyoğlu’nun Tepebaşı bölgesinde yer alan ve İstanbul’un en eski otellerinden olan Büyük Londra Oteli -namıdiğer Grand Hotel de Londres- halen otel olarak hizmet veren gerçek bir eski Pera binası. Meşhur Orient Express treninin İstanbul’a uzanmasıyla doğan otel ihtiyacını karşılamak için inşa edilen bu binanın en çok dikkat çeken mimari özelliği, Haliç’i panoramik gören planlaması ve ön cephesinin yan cephelerine göre çok daha gösterişli bir şekilde tasarlanarak kazandığı eklektik tarzı. Ünlü edebiyatçı Ernest Hemingway’in de konukları arasında yer aldığı bu nostaljik otel, 1900’lerin havasını yoğun bir biçimde hissettiriyor.
Haliç’in Kızıl Gülü: Fener Rum Lisesi /Balat
Halk arasında ‘Kırmızı Mektep’ olarak anılsa da pek çokları tarafından ilk bakışta kilise zannedilen Fener Rum Lisesi, Fener sırtlarında o kendine has kızıl rengi ile 1881 yılından beri Haliç silüetinin en önemli tamamlayıcısı. Grotesk tavrıyla okuldan çok bir katedrali andıran bu göz alıcı yapının bir diğer önemli özelliği ise, benzersiz kırmızı rengini Marsilya’dan özel olarak getirtilen terracotta tuğlalar sayesinde kazanmış olması. Hayranlık uyandıran mimarisiyle olduğu kadar İstanbul’un kent kimliğindeki önemli rolüyle de literatüre geçen bu kadim lise, tam 564 senedir aralıksız şekilde eğitim veren, İstanbul’un en eski eğitim kurumlarından biri. İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet’in azınlıklara karşı uyguladığı hoşgörülü siyaset sonrasında hizmete açılan bu okul, sonraki yıllarda Kuruçeşme ve Eyüp gibi bölgelerdeki farklı binalarda faaliyet gösterdikten sonra okulun mezunlarından Dimadis tarafından 1881’de inşa edilen ‘Kırmızı Mektep’ binasına taşındı.