Haber: Hülya Dursunluer
Uzmanlara göre kuduzun bulaşması aşı ile önlenebiliyor ve hastalık riski oluştuğunda erken müdahale hayat kurtarıyor.
Son günlerde kamuoyunda endişe uyandıran kuduz hastalığıyla ilgili toplum sağlığı uzmanı Özlem Gürer, Türkiye’de kuduz kaynaklı yılda 1-2 ölüm görüldüğünü söyledi. Gürer ayrıca en yüksek ölüm vakasının 2008 yılında 4 kişinin hayatını kaybetmesiyle gerçekleştiğini ve hastalığın şu an yükselişte olmadığını kaydetti. Gürer kuduza yakalanan kişinin, hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasını beklemeden riskli ısırık veya tırmık ile temas etmesi halinde en kısa sürede sağlık kuruluşuna başvurması durumunda, erken müdahalede yapılan aşı uygulamasıyla tamamen kurtulma şansının olduğunu belirtti. Hayatını kaybedenlerin ise erken müdahale için geç kalan kişiler olduğunu dile getirdi. Uzman Gürer, Türkiye’de tırmık ve ısırık şikayetiyle hastaneye başvurulması durumunda derhal aşı uygulaması yapıldığını, aşının virüsleri beyne ulaşmadan etkisiz hale getirdiğini aktardı.
Kuduz Kaynaklı Ölümler Yılda 60 Bin
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre günümüzde sağlık hizmetlerine erişimin kısıtlı olduğu Asya ve Afrika kıtalarında, kuduz kaynaklı ölümler yılda 60 bin civarında görülmekte. Kuduz deyince akla ilk köpeklerin gelmesinin yanı sıra evcil ve yabani tüm memeli hayvanlarda gözlenmekte. Sığır, koyun, keçi ve yarasa kuduzun en çok rastlandığı hayvanlar arasında.
Köpekleri Öldürmek Bir Gereklilik Değil
Veteriner Hekim Bahadır Özsoy, kuduz hastalığıyla mücadelede köpekleri öldürmenin mecburi bir çözüm gibi öne sürülmesinin doğru olmadığını söyledi. Buna gerek olmadan tüm köpekleri kontrol altına almanın mümkün olduğunu, Avrupa modeli çözüm ile bunun başarıldığını vurgulayan Bahadır Özsoy:
‘’Avrupa’da öldürmek öncelikli çözüm olmadı. Öncelikleri köpekleri yok etmek değil üremelerinin önüne geçmek ve köpek popülasyonunu kontrol altına almak oldu. Tarihte köpeklerin ağzına burunsallık takma zorunluluğu ile salgının önünü aldılar. Günümüzde 28 Avrupa ülkesinin tanıdığı hayvan duyumunun yasal statüsünü Türkiye tanımıyor. Yani bizim yasalarımızda hayvanlar Avrupa yasalarındaki gibi sahipli sahipsiz ayrımı olmadan, fiziksel ve psikolojik acı çekebilen canlılar olarak tanınmıyor. Cins hayvan üretip satmak, sahiplenilen hayvanı sokağa terk etmek yüksek cezalara tabi olmalı. Bu, popülasyonu kontrol altına almak için de büyük önem taşıyor. Hem sahipli hem sahipsiz hayvanların aşılı, çipli ve kısırlaştırılmış olması gerekli. Kısırlaştırma seferberliği ile iki yıl içinde sokak hayvanlarının popülasyonu kontrol altına alınabilir. Agresif köpekler için ise terapi merkezleri kurulmalı. Agresiflik köpeğin cinsiyle ilgili bir durum değil. Mücadele edilmesi gereken hayvanların kendisi değil, kontrolsüz çoğalmalarıdır.’’ şeklinde konuştu.