Haber: Raziye Sayaslan
Editör: Sıla Ceylan
İstanbul‘un meşhur semtlerinden Eminönü; gidildiğinde burnunuza çarpan kokusuyla balık ekmeği, romantik filmlere ilham olmuş ve bütünleşmiş denizi, Yeni Cami‘si ve Galata‘ya nazır eşsiz görüntüsüyle bir cazibe merkezi. İşte burada, sahil kıyısında yer alan Eminönü İstanbul Kitapçısı, yediden yetmişe yerli ve yabancı ziyaretçilerin uğrak noktası.
6 yılı aşkın bir süredir burada dramaturg olarak çalışan ve kitapları artık hayatının merkezi haline getiren namı diğer ‘’Filozof Son Selçuklu” Oğuzhan Kurtuluş, okumanın insanı bambaşka dünyalara götürerek distopik düşler kurmasına yardımcı olduğunu belirtti.
Kurtuluş, kitaplarla iç içe yaşamanın ona büyük bir şevk verdiğini söyleyerek “Okuma geleneğim aslında küçük yaşta başladı diyebilirim. Elinden kitap düşmeyen büyüklerim vardı ve ben daha o yaşımda Don Kişot‘u tanıyor, Cervantes‘in yorumlarına hak veriyordum. Bu okuma ve arayış gittikçe büyüyerek arttı ve sonunda tarih, felsefe, tiyatro, spor akademisi, sosyoloji ve edebiyat bölümlerini bitirerek bu dünyaya bir adım atmış oldum‘’ dedi.
İnsanlara, okumak gibi önemli bir erdemi tanıtmak, sevdirmek, yardımcı olmak eylemlerini hep çok sevdiğini ifade eden Kurtuluş; “Kitap bence varoluşsal bir şeydir. Buraya gelen okurlara hep ‘’Neden kitap okuyorsunuz?‘’ diye sorarım, şaşırtıcı olansa hepsinin de cevabı aynıdır, “Anlamak için okurum.” derler. Neyi anladığımıza gelirsek, biz aslında insanı, toplumu, tarihi anlamak isteriz. Çünkü okumak ontolojik bir kavramdır, varoluşumuzun temel amacı da anlamaktan geçer. Bu da ekmek gibi, su gibi temel bir ihtiyaçtır. İnsanlığın 5 bin yıllık makus talihinde, yine insanı düşündüren şey ontolojidir. Çünkü ben neyim, kimim, nereden geliyorum gibi soruları ele alır.‘’ şeklinde konuştu.
“Her okuma sizi daha üst metinlere götürür”
Kurtuluş, kitaplarda alanlarının en iyi yazarlarını seçerek okumanın önemine vurgu yaparak böylece edebiyatta kişisel estetik zevkinin oluşacağını ifade etti. Üst okuyucu kavramının gerekliliğini belirten Kurtuluş;
“Bir örnek vermek gerekirse, meşhur Zorba kitabının yazarı Kazancakis; doktorasını felsefe üzerine yapan bir yazardır ve Nietzche’nin ahlak felsefesini orada, romanına ağır ağır yedirdiğini görürüz. Romandaki iki tipleme yani iyi-kötü üzerinden de Kazancakis, evrendeki derin düaliteyi aktarmaya çalışır. İşte üst okuyucu, bu tip eserlerde zaten verilenden çok asıl verilmeyeni, gizli ve örtük olanı bulandır.‘’ dedi.
Eminönü İstanbul kitapçısının konumu itibariyle işlek ve turist açısından şanslı bir yer olduğuna dikkat çeken Kurtuluş, Amerika’dan Çin’e, Avrupa’dan Asya’ya pek çok ziyaretçinin İstanbul’ a geldiği zaman muhakkak buraya da uğradığının altını çizdi. Yabancı okurların özellikle Türk tarihi, Türk sanatı konulu kitaplar aldığını söyleyen Kurtuluş, “Yabancı okurlarımız sanat özelinde en çok mimari, hat, çini, minyatür gibi geleneksel Türk sanat eserlerine ilgililer.‘’ ifadelerini kullandı.
“Türkiye’de kitap okunmuyor algısı bence yanlış ‘’
Türkiye’de kitap okuma oranının bazı kaynaklar tarafından kamuoyuna yanlış aktarıldığını ifade eden Kurtuluş, ‘’Ben bu duruma bir okur ve esnaf olarak katılmadığımı söylemeliyim. Türkiye İş Bankası geçen günlerde bir açıklamasında 19 milyon lira kitap satışı gerçekleştirdiğini açıkladı. Buna Türkiye okuma ortalaması olarak bakarsanız oldukça ciddi bir rakamdır. Türkiye’de kitap okunmuyor diye bir şey olamaz” söylemlerinde bulundu.
Kurtuluş, konuşmasını Türkiye’de “tektipleşme modelinde okumalar” olduğuna inanmadığı yönünde sürdürdü.
“Türkiye kitap okuma oranında dünyada 9. sırada diyen bir kitle var, buna kanıt olarak da tektipleşmiş bir okuma modelini gösteriyorlar. Mesela “Filipinler’de sadece mit metinleri okunur, Mısırlılar sadece kutsal kitapları okur.‘’ diyerek Türkiye’yi de buna indirgemeye çalışıyorlar. Evet ideolojik ülkeler tek tip metin okur ama bunu Türkiye gibi çok kültürlü, coğrafik ve stratejik önemi haiz, hemen hemen tüm siyasi rejimleri görmüş bir ülkede söyleyemeyiz. Türkiye geniş çapta okumalar yapmasa, onca bilimsel ve sosyal çalışmayı kim yapıyor o zaman” dedi.
İstanbul’un aynı zamanda bir kültür ve bilim şehri olduğunun altını çizen Kurtuluş, ‘’İstanbul, 2023 verilerine göre kitap sektöründe yüzde 61’lik bir oranla üretim yapan tek şehir. Aynı İstanbul, Türkiye’de basılan tüm kitapların yüzde 56’sını da tek başına tüketiyor.” diyerek sözlerini sayısal verilerle destekledi.
“Gerçek bir okur, metne ve kitaba bağlıdır‘’
Ciddi bir okurun kitapla hemhal olmayı sevdiğini aktaran Kurtuluş, ‘’Eski bir iletişim öğrencisi olarak paramın ve zamanımın neredeyse tamamını kitaplara ayırdım. Bana göre asıl okuyucu, kitaba dokunan, satırları çizen, karalayan kişidir. ‘’ dedi. Kurtuluş, en iyi kitabın ne olduğu sorusuna da ‘’En iyi kitap, kendini 3 kere de olsa okutabilendir. ‘’ cevabını verdi.
Popüler edebiyatın gelir-geçer olmasının, insanların kitaba bakışı ile temellendiğini söyleyen Kurtuluş, ‘’Popüler edebiyat tuzağında şu çok önemli; bu tip eserler artık ciddi bir tüketim nesnesi haline geldi. Oysa edebiyat okursunuz estetik zevkiniz gelişir, tarih okursunuz zamana bakışınız farklılaşır, mantık okursunuz ve tüm sosyal bilimleri rasyonel bir düzlemde soyutlamaya başlarsınız. Burada önemli olan üsluptur‘’ açıklamalarında bulundu.
Kurtuluş, edebiyat ve sanatın kalbe; felsefe ve mantık gibi bilimlerin de akıl ekseninde insan zihnine dokunduğunu belirterek, postmodernizmin bir getirisinin de iyi ve kötü eserleri yan yana getirmesi olduğuna atıfta bulundu.
“İyi metin okumak, denizde inci aramak gibidir, keşfetmeden değerini bilmek imkansızdır‘’
Kurtuluş, insanın anlam arayışına yönelik olduğu için kitap sektöründe çalışmanın yorucu ama bir o kadar keyifli olduğundan bahsetti. “Kötülüğün tek sebebi cehalettir‘’ diyerek sanatsız yaşamın eksik ve yarım olduğunu büyük bir hassasiyetle vurguladı.
Kitapların yaşamımızda büyük bir yer kaplaması gerektiğini ve sanatın insan hayatının merkezinde yer almasının önemini belirten Kurtuluş, sözlerini “Sanatsız yaşam eksik bir yaşamdır.” cümlesiyle noktaladı.