Haber: Kaan Ağırsoy
Editör: Sevgi Şahin
Başta Avrupa daha sonra Dünya tarihinde, gelmiş geçmiş en büyük komutanlardan biri olarak iz bırakmış olan Napoleon Bonaparte, Yakın Çağ Avrupası’nın şekillenmesinde en etkili aktörlerden biri olmuştur. Aslen Korsikalı bir ailenin çocuğu olan Napoleon’un askeri kariyerinden siyasi kariyerine uzanan hayatı:
1769: Korsika’da Doğan Bir Efsane
Napoleon Bonaparte, 1769 yılında Korsika Adası’nın Ajaccio kentinde dünyaya geldi. Babası, Fransız sarayında çalıştığından dolayı soylu olarak kabul görmekteydi. Küçük yaşlardan bu yana askerliğe ilgi duyan Napoleon, Fransa’ya giderek askeri okula kaydoldu ve soylu olması vesilesiyle burslu olarak okumaya başladı. Öğrenim bursuna rağmen Fransa’da maddi zorluklar yaşadı ve okulu normal süreden daha kısa sürede bitirerek Fransız ordusunda topçu birliğine terfi etti.
1789: Devrimin Ateşi ve Napoleon’un Yükselişi
Fransız Devrimiyle birlikte tüm Fransa’da kaos ortamı hakim olunca Napoleon dahil pek çok asker ülkenin dört bir yanında cereyan eden isyanları bastırmakla görevlendirildi. Yaklaşık 10 yıl süren bu isyan dolu dönemde Napoleon’un isyancılara karşı olan üstün başarıları, Fransa’da şöhretinin artmasını sağladı. Ayrıca 1795 yılında Marsilyalı zengin bir tüccarın kızı olan Bernardiné Eugénie Désirée Clary ile nişanlandı. Fakat o dönem Paris’te isyancılarla çatışma halinde olan Napoleon, tesadüfen tanıştığı – o dönem evli bir kadın olan – Joséphine de Beauharnais’e aşık oldu. Bu aşk sebebiyle Desirée Clary ile olan birlikteliğini sonlandırdı ve Josephine ile nikah kıydı. Nikahından iki gün sonra o dönem Fransa’nın savaşta olduğu – başlarını İngiltere, Avusturya, Prusya gibi devletlerin çektiği – I. Koalisyon Devletleri’ne karşı Alpler Ordusu Başkomutanlığına atandı. Cephede art arda başarılar kazanan Napoleon, Koalisyon Devletlerini barışa zorlayarak Fransa’ya destansı bir zafer kazandırdı.
Mısır Yılları
Koalisyona karşı kazanılan zaferin ardından Fransız hükümeti, İngiltere’nin mutlak gücünü kırmak adına İngiliz ana karasına çıkarma yapmayı planlıyordu. Fakat Napoleon, denizlerde etkili olunmadığı sürece İngilizlere karşı başarısız olunacağı için İngilizlerin gücünü kırmanın yararlı olacağını düşünüyordu. Bu politika bağlamında İngilizlerin Uzak Doğu sömürgelerine giden yol olan Mısır’ı ele geçirmek İngilizleri daha da zora sokacaktı. Bu fikrini Fransız Dışişleri’ne kabul ettiren Napoleon, 1798’de Mısır’a doğru yola çıktı.
Mısır seferi esnasında Akdeniz’de devriye halinde olan İngiliz Donanmalarını bozguna uğrattıktan sonra aynı hat üzerinde olan Malta Adası’nı ele geçiren Napoleon Bonaparte, akabinde İskenderiye’ye demir attı. İskenderiye’yi kontrol altına aldıktan sonra Kahire’ye doğru hareket eden Napoleon, her ne kadar Osmanlı toprağı olsa da fiilen Memlük beylerinin idaresinde olan Mısır’ı kısa sürede hakimiyeti altına aldı. Bölgeyi ele geçirdikten sonra yerel halka hoşgörüyle yaklaştı. Napoleon, kendini İslam’ın dostu olarak tanıttı, okul ve hastaneler açtı, gazete yayımlattı, sulama projeleri gerçekleştirdi. Mısır halkı ona olan sevgisi sebebiyle kendisine “Ali Bonapart” demeye başladı. Fakat bu olumlu süreç fazla uzun sürmedi ve İngilizlerin İskenderiye’deki Fransız donanmasını yok etmesi Napoleon’un ikmal bağlantısını kesti. Bununla birlikte zamanla Napoleon’un politikaları da sertleşmeye başladı. Halkın kendisine olan sevgisinin azalmasıyla, Mısırlılar cami önlerinde bir araya gelerek isyan bayrağı açtı. İsyanları kanlı bir şekilde bastıran Napoleon, Mısır’dan ayrılmaya karar verdi ve yönünü Doğu’ya çevirdi. Amacı İndus’a vararak “Doğu İmparatoru” olmaktı.
Doğu’ya doğru sefere çıkarken Akka yakınlarında, bölgenin amiri olan Cezzar Ahmet Paşa ve ordularıyla karşı karşıya gelen Napoleon, Cezzar Ahmet Paşa karşısında çok ağır bir yenilgi aldı. O sıralarda Fransız topraklarında yeni bir savaşın başlamakta olduğu haberini duyan Napoleon, Paris’e dönmeye karar verdi ve ordusunun büyük bir kısmını Mısır ve civarında bırakarak iki gemilik mürettebat ile Paris’e döndü.
Altın Çağ
Paris’e varır varmaz ülke içindeki darbe hazırlıklarına katılan Napoleon, 1799 yılında mevcut hükümeti devirdi ve cumhuriyet görünümlü diktatör bir rejim ilan etti. Aynı zamanda ordunun da başına geçerek savaşın Fransa lehine dönmesini sağladı ve savaştan galip geldi. Meclisteki çoğunluğun da desteğini arkasına alarak ülke içinde birtakım reformlar gerçekleştirdi. Merkez Bankasını kurdu, devlet okulları açarak eğitimi kamusallaştırdı, Fransız Medeni Hukuku’nun yazılması için çalışmalar başlattı. 1801 yılında Vatikan ile konkordato imzalayarak laiklik adına önemli bir adım attı.
1804’te ülke içindeki kralcıların komplo düzenleyeceğini düşünerek kendisini “İmparator” ilan edip mutlakiyetini güçlendirdi. Bu durum zamanla kendisine karşı olan antipatinin yükselmesine sebep oldu ve pek çok diplomat, bürokrat ve asker kendisi ile olan irtibatını kesti. Fransa’nın yanı sıra diğer Avrupa ülkelerinde de Napoleon’a karşı yükselen muhalif sesler, III. Koalisyon’un kurulmasına neden oldu. Bu sefer öncelikle Britanya Adasına çıkarma yapmayı planlayan Napoleon, Trafalgar Muharebesinde İngilizler tarafından ağır bir şekilde mağlup edilince odağını Kıta Avrupası’na çevirdi. Kısa sürede Bavyera, Avusturya ve Prusya üzerinden art arda zaferlerle Rus topraklarına kadar ulaşan Napoleon, Tilsit Antlaşmasını imzalayarak Rusları mağlup etti. Kıta Avrupasında pek çok yeri egemenliği altına alan Napoleon Bonaparte, ayrıca Osmanlı ve Rus idaresinde bulunan Yedi Ada Özerk Cumhuriyeti’ni de topraklarına dahil etti.
Napoleon’un Gerileme Dönemi
1809 yılında İngiltere ve Avusturya’nın V. Koalisyon’u kurmaya karar vermesiyle Fransa bir kez daha savaşa girmiş oldu. Bavyera topraklarında Avusturya ordusu ile kanlı muharebelere giren Napoleon, ağır zayiatlara rağmen galip geldikten sonra Moskova’ya doğru ilerledi. Borodino’da Rus orduları ile karşı karşıya gelen Napoleon ve ordusu, Rusların kısıtlı imkanlar dolayısıyla geri çekilmesi sonrası cephede galip geldi. Ardından hiçbir çatışmaya girmeden Moskova’ya giren Napoleon, kış şartları sebebiyle ordunun ihtiyaçlarının artması ve Paris ile olan irtibatının kesilmesi kendisini oldukça zora soktu. Bu sıkıntıların gölgesinde zorlanan ve Paris’e geri dönmeye karar veren Napoleon, Paris’e geri döndüğü güzergah boyunca irili ufaklı düşman birliklerine karşı galip gelse de Leipzig’de kendisinden iki kat büyük olan Koalisyon orduları tarafından hezimete uğratıldı. Yapılan antlaşma gereği Elba Adasına sürüldü. Kısa bir süre sonra gizlice Paris’e geri dönen Napoleon Bonaparte, halkın desteğini de arkasına alarak kendini ikinci kez imparator ilan etti. Mağlubiyetlerinin intikamını alma amacıyla Brüksel’de bulunan Waterloo kasabasında İngilizler ile karşı karşıya geldi. Girdiği çatışma sonucu ağır bir yenilgi alan Napoleon Bonaparte, İngiliz kuvvetlerine teslim oldu. Taraflarca imzalanan Paris Antlaşması gereğince Napoleon, İngiliz idaresinde bulunan St. Helena Adası’na sürgün edildi.
Efsanevi Bir Hikayenin Hazin Bir Sonu: St. Helena Adası ve Sürgün Hayatı
St. Helena’ya sürülen Napoleon, son yıllarını bu ücra adada geçirdi. Bu süre zarfında bireysel olarak İngilizce öğrenmeye çalıştı. Ölümünden kısa bir süre önce yazdığı mektupta acılar çektiğini, ateşinin çok yükseldiğini fakat vali ile arası kötü olduğundan yardım edilmediğini yazmıştır. 1821 yılında, mide kanserinden olduğu tahmin edilerek, henüz 51 yaşında hayata gözlerini yumdu.