Haber: Efe Kocabıyıkoğlu
Editör : Kaan Ağırsoy
İstanbul – (İÜ Haber Merkezi)
Angelina Jolie ile Haluk Bilginer’i bir araya getiren “Maria” filmi 11 Aralık günü dijital platformlarda izleyicilerle buluştu.
Jackie, Spencer gibi filmlerin yönetmeni Pablo Larraín tarafından yönetilen filminsenaryosunu Steven Knight kaleme aldı. Oyuncu kadrosunda Angelina Jolie, Pierfrancesco Favino, Valeria Golino, Caspar Philipson ve Haluk Bilginer gibi isimler yer alırken dünyaca ünlü opera sanatçısı Maria Callas’ı Angelina Jolie, ünlü armatör Aristoteles Onassis karakterini Haluk Bilginer canlandırdı.
Çekimler ağırlıklı olarak, Maria Callas’ın hayatının son yıllarında kaldığı Fransa’nın Paris şehrinde yapılırken İtalya’da ve Yunanistan’da da çekimler gerçekleştirildi. Callas’ınhayatının geçtiği şehirler kısa sahnelerde yansıtıldı.

“Yaşlandıkça daha iyi işler çıkarıyorum”
“Maria” bu yıl 81’incisi gerçekleşen Venedik Film Festivali’nde büyük ilgi gördü. İzleyicilerin beğenisini kazanan film, sekiz dakika boyunca ayakta alkışlandı. Alkışlar ve tezahüratlar karşısında gözyaşlarına hakim olamayan Angelina Jolie: “Yaşlandıkça daha iyi işler çıkarıyorum.” dedi. Hem izleyicilerin hem de eleştirmenlerin beğenisini kazanan “Maria” yılın merakla beklenen filmleri arasında yer aldı.
Trajedi , Yalnızlık, Skandal Üçgeninde Opera
Dünya çapında tanınmış bir opera sanatçısı olan Maria Callas’ın hayatının son yıllarını anlatan filmde: Callas’ın yaşadığı trajediler, yalnızlığı, skandalları ve Aristoteles Onassis ile olan ilişkisi de ele alındı.
“The Greek Soprano: MARIA CALLAS”
1923 yılında Yunanistan’dan Amerika’ya göç eden bir ailenin üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelen Maria Callas, 1937 yılına kadar New York’ta yaşadı. Aynı yıl anne ve babasının boşanması sebebiyle anne ve ablası ile birlikte Yunanistan’ın başkenti Atina’ya giden Callas, konservatuvara girmeye karar verdi ve ünlü İtalyan soprano Elvira de Hidalgo’dan ders almaya başladı. Bir süre sonra Hidalgo, Callas hakkında: “Gözlüklü, şişman, pek de güzel olmayan bir kız geldi. Adı Maria Callas’tı. Pek de özel bir şey olmayacağını düşündüm, bana söylemek istediği aryayı piyanonun üzerine koydu. Oberon Operasından ‘Ocean! Thoumighty monster’… Ağzını açtığı anda şaşkınlıktan ağzım açık kaldı. İnanılmaz bir sesi vardı!” şeklinde bahsetti.
Öğrencilik yıllarında Angelica, Boccaccio gibi pek çok ünlü eseri seslendiren Yunan sanatçı, 22 yaşında Amerika’ya babasının yanına dönmeye karar vererek kariyerine orada devam etmek ister ancak başarısız bulunur. Bu hayal kırıklığının ardından 1947 yılında La Giacondaoperası ile ilk profesyonel deneyimini Verona Arenası’nda gerçekleştirdi ve bu deneyiminin ardından birkaç eserle daha Avrupa’daki profesyonel sahne hayatını devam ettirerek başarılı bir grafik çizdi.

Sınır Değil Sınırsızlık
Alışılagelmişin dışında bir ses aralığına sahip olan Maria Callas, bir sopranonun ulaşabildiği ses aralığında her türlü vurguyla ulaşabilen yegane bir soprano olarak tarihe geçti. Callas’ınbu ses yeteneği dünya basınında “Maria’nın sınırları değil sınırsızlığı” olarak tanımlandı.
1949 yılında Milanolu iş adamı Giovanni Battista Meneghini ile dünyaevine giren Soprano, 10 yıl süren evliliği boyunca mutlu bir hayat sürdüğünü dile getirdi. 1953 yılında zayıflamak için rejime başladı ve zamanla karşılığını alarak gözde bir aktris olma yolunda ilerledi. Dikkat çeken değişimi ona sinema kapılarını araladı ve 1969 yılında “Medea” isimli ilk ve tek filmi için kamera karşısına geçti. Filmlerin çekimleri için Türkiye’ye de, Kapadokya Antik Kenti’ne, geldi.
Yoğun Tempo ve Çöküş Dönemi
Opera sanatında duygusal farklılıkları, bilinen adıyla bel canto’yu, ilk uygulayanlardan olan Maria Callas, yoğun eserleri ve iş temposu zamanla ses kaslarını yıpratırken kusursuz tekniği de zamanla zedelendi. Hiçbir tekniğini ve şarkı söyleme yetisini kaybetmese de bu özelliklerinde ciddi zararlar gören Maria Callas: “Sinir sistemim bu kadar yoğun bir baskıyı kaldıramıyor” diyerek yıpranmışlığını dile getirdi.
Herkesin merak ettiği bu film, Yunan Soprano Maria ile dönemin ünlü armatörü Aristoteles Onassis’in sansasyonel ilişkilerini ve bu ilişkideki Maria’nın dramatik öyküsünü ele alıyor.
