Muhabir: Kaan Karakoç
Editör: Abdulaziz Kurt
İstanbul – (İÜ Haber Merkezi)
Süleymaniye Camii haziresindeki mezar taşı, 17 yaşında hayatını kaybeden Fatıma Müşerref Hanım’ın hüzünlü hikâyesini ve Osmanlı mezar taşı sanatını yansıtıyor.
Süleymaniye Camii’nin haziresinde yer alan Osmanlı mezarları arasında, üzerinde duvak ve kırık gül motifleri işlenmiş bir lahit dikkat çekiyor. Zarif mimarisiyle göz dolduran bu mezar taşı, barındırdığı hüzünlü hikâye ile de derin bir iz bırakıyor.

Mezar Taşı Kültürü ve Kırık Gül Motifi
Geleneksel Türk-İslam mezar taşı sanatının en nadide örneklerini barındıran Süleymaniye Camii, Osmanlı dönemine ait sosyal ve kültürel kodları günümüze taşıyan önemli bir miras niteliğinde. Mezar taşları, yalnızca estetik bir unsur değil; merhumun hayattaki sosyal statüsünü, mesleğini ve hatta ölüm hikâyesini yansıtan sanatsal ve simgesel bir anlatım aracı olarak kabul ediliyor.
Bu mezar taşları arasında duvak ve kırık gül motifleri, erken yaşta hayatını kaybeden bekâr kadınlara ithaf edilen en dokunaklı tasarımlar arasında yer alıyor. Duvak, genç yaşta vefat eden kadının gelinlik çağında olduğunu simgelerken, kırık gül ise hayatının yarım kaldığını anlatıyor.
Bu kültürün en çarpıcı örneklerinden biri ise Süleymaniye haziresinde bulunan Fatıma Müşerref Hanım’a ait lahit olarak öne çıkıyor.

17 Yıl Süren Kısa Bir Hayat
Abdullah Galip Paşa’nın torunu ve Selanik eşrafından Damga Başmüdürü Mustafa Fevzi Bey’in kızı olan Fatıma Müşerref Hanım, 13 Ocak 1910 tarihinde henüz 17 yaşındayken hayata veda etti. Ailesi, onun anısını yaşatmak için Galata’daki Pascalides firmasına özel bir mezar taşı yaptırdı.
Rum ustalar tarafından yapılan lahitin baş şahidesine, iki yandan kurdele ile bağlanmış bir duvak motifi işlenirken, mezar taşına şu satırlar yazıldı:

“Ekâbir-i vüzeradan merhûm Abdullah
Gâlip Paşa hafîdesi ve Selanik
Eşrâfından Mustafa Fevzi Beyin
On yedi yaşında iken vefât eden
Kerimesi Fatıma Müşerref Hanımın kabridir.”
Ayak şahidesinde ise ölümü ve genç yaşta yarım kalan hayatı simgeleyen kırık bir gül motifi bulunuyor. Mezar taşına kazınan on bir satırlık hüzünlü şiir ise şu şekilde:
“Ey zâ’ir şu taşın altında yatan genç
Kızların en pâk ve afîf ve en zekî
Ve en güzellerinden biri idi heyhât
Ecel onu on yedi yaşında şu gördüğün
Toprağa serdi yegâne emeli olduğu
Âilesinin kalbgâhından mevtin
Henüz pek tâze iken kopardığı bu nâdîde
Çiçek nûr-ı zekâ ve mâ’lûmat ile mümtâz
Hüsn-i ahlâk ve nâmusa mücessem misâl
İdi rûh-ı mâsumun için Fâtiha
Fi 13 Kânûn-ı Sânî Sene 1325
Yevm-i Çarşamba.”
Yarım Kalan Hayallerin Sessiz Tanığı
Fatıma Müşerref Hanım’ın ölüm sebebi ve kısa ömrüne dair fazla bir bilgi olmasa da Süleymaniye Camii’ni ziyaret eden herkes, bu özel lahiti gördüğünde onun yarım kalan hayallerine tanıklık etmiş olacak. Osmanlı’nın zarif mezar taşı kültürünü yansıtan bu eşsiz eser, yalnızca bir mezar değil, zamana kazınmış hüzünlü bir hatıra olarak Süleymaniye’nin haziresinde sessizce beklemeye devam ediyor.