Pazar, Temmuz 20, 2025
  • İletim Arşiv
  • Künye
  • İletişim
İletim
  • Anasayfa
  • Eğitim
    • İstanbul Üniversitesi
    • İÜ İletişim Fakültesi
    • Hocalarımızın Kaleminden
  • Bilim
  • Sağlık
  • Kültür-Sanat
  • Yaşam
  • Spor
  • Teknoloji
  • Foto Galeri
  • Giriş
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
İletim
Anasayfa Genel

Kitaba Mülkiyet Kazandıran Sanat: Ekslibris

İLETİM Tarafından İLETİM
7 Temmuz 2025
içinde Genel
0
Kitaba Mülkiyet Kazandıran Sanat: Ekslibris
0
PAYLAŞIM
63
GÖRÜNÜM
Share on FacebookShare on Twitter

Muhabir: Kaan Ağırsoy

İstanbul, (İÜ Haber Merkezi)-

İlgili Haberler

Geleceğin İletişimcileri Mezun Oldu

Geleceğin İletişimcileri Mezun Oldu

9 Temmuz 2025
İÜ İletişim Fakültesi’nin TRT Belgesel Ödüllü Yönetmeni Mert Kartal: “Köyümdeki birinin anlamayacağı bir film yapmam!”

İÜ İletişim Fakültesi’nin TRT Belgesel Ödüllü Yönetmeni Mert Kartal: “Köyümdeki birinin anlamayacağı bir film yapmam!”

25 Haziran 2025

Kitapseverlerin kitaplarının iç kapağına yapıştırdığı ve sahibine mülkiyet kazandıran ekslibris, teknik ve estetik özellikleriyle aynı zamanda sanat kimliği kazanıyor. Genellikle kitap tutkunlarının ilgi gösterdiği ve koleksiyonculuk boyutuyla öne çıkan bu sanat dalı, gün geçtikçe hem Türkiye’de hem de dünyada yaygınlaşmayı sürdürüyor.

Ekslibris sanatının öncülerinden biri olan İstinye Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasip Pektaş, bu sanatın tarihçesi, sanatsal yönü, koleksiyonculuk boyutu ve kendi birikimleri üzerine açıklamalarda bulundu.

“Ekslibris sayesinde sanat insanın elleri arasına gelir”

Ekslibris’in tanımı ve kelime kökeniyle sözlerine başlayan Prof. Dr. Hasip Pektaş, kitapseverlerin kitaplarının iç kapağına yapıştırdıkları, üzerlerinde adlarının ve çeşitli temalara dair görsellerin yer aldığı küçük boyutlu baskı resimler olduğunu ifade etti. Ekslibris’in, kitabın kartviziti ya da tapusu olarak da tanımlanabileceğini belirten Pektaş, bu öğenin kitap sahibini tanıttığını, ona değer kattığını ve kitabı ödünç alan kişiyi iade konusunda uyardığını vurguladı.

Kelime anlamı olarak “…’nın kitaplığından” ifadesini taşıyan ekslibris, başlangıçta bir ihtiyaç grafiği olarak doğmuş olsa da zamanla estetik kaygılarla üretilen özgün sanat eserlerine dönüşmüştür. Pektaş, “Ekslibris sayesinde sanat; insanın ellerine, hatta kitapların içine kadar girer ve büyüleyici sıcaklığını hissettirir. Yaratım sürecine bakıldığında, resim sanatı içinde değerlendirilebilecek ekslibris, işlevsel yönüyle bir grafik tasarım ürünü olarak da görülebilir. Resim sanatından ayrılan temel farkı ise içinde bir başka iletişim öğesi olan yazının bulunmasıdır” ifadelerini kullandı.

“Ekslibrisin kökeni Antik Mısır’a uzanıyor”

Ekslibrisin ilk örneklerinden söz eden Prof. Dr. Hasip Pektaş, bilinen en eski örneğin M.Ö. 1400 yıllarında bir fayans üzerine yapıldığını ve Mısır Kralı III. Amenhophis’in kitaplığını korumak amacıyla kullanıldığını belirtti. Kâğıt üzerine yapılan ilk ekslibrisin ise 1450’li yıllarda, “Igler/Kirpici” takma adıyla tanınan Alman papaz Johannes Knabenberg için hazırlandığını ifade etti. Bu örnekler eşliğinde ekslibrisin tarihsel gelişimini anlatan Pektaş şu bilgileri verdi:

“Gelenek Orta Avrupa’da başlamıştır. El yazması kitaplar döneminde, devlet ya da din adamlarına armağan edilen kitapların iç kapaklarına işlevsel bir etiket yerleştirilmesi düşünülmüştür. Matbaanın icadıyla kitap sayısı artınca, orta ve zengin sınıflar da ekslibris yaptırmaya başlamıştır. Albrecht Dürer, Oskar Kokoschka, Paul Klee ve Pablo Picasso gibi birçok ünlü sanatçı, kendi dönemlerinde ekslibris üretmiştir. Zamanla bu alana özel dernekler ve müzeler kurulmuş, çeşitli kitaplar yayımlanmıştır.”

“Yapay zekâ ile özgün ekslibrisler mümkün”

Ekslibrise bir sanat kimliği kazandıran temel unsurlara değinen Prof. Dr. Hasip Pektaş, tasarım sürecinde teknik becerinin yanı sıra estetik yetkinliğin de vazgeçilmez olduğunu vurguladı. Sadece teknik yeterliliğin yetersiz kalacağını ifade eden Pektaş, tasarımcının estetik algısını geliştirmesi ve renk-biçim uyumuna hâkim olması gerektiğini söyledi.

Pektaş, “Bu özelliklerden biri eksik olursa, ekslibris kalıcı olamaz. Teknik çeşitliliğin sunduğu imkânlar ise sanatsal anlatımda zenginlik ve özgünlük fırsatı sunar. Geleneksel ve dijital tasarımlar kişisel tercihlere göre şekillenir. Geleneksel baskı teknikleriyle yapılan ekslibrisler zaman alabilir; bazıları mikroskopla çalışmayı gerektirir. Kalıp oluşturma aşamasında hata yapılırsa geri dönüş zor olabilir. Bu nedenle ciddi eğitim almış sanatçılar geleneksel yöntemleri tercih ederken, bazı tasarımcılar dijital olanakları iyi değerlendirerek, geriye dönüş avantajını da kullanarak CGD (bilgisayar destekli) ekslibrisler üretmektedir. Her sanat dalında olduğu gibi burada da işini iyi yapanlar ön plana çıkar. Esas olan, özgün ve kalıcı eserler üretmektir” dedi.

Günümüzde yapay zekâ ile de ekslibris üretilebildiğini belirten Pektaş, bu teknolojik yaklaşımın yok sayılmaması gerektiğini, etik şekilde kullanıldığında oldukça özgün içeriklerin ortaya çıkabileceğini sözlerine ekledi

“Kitap varsa kütüphane, kütüphane varsa ekslibris vardır”

Ekslibrisin yaygın olduğu ülkelerden söz eden Prof. Dr. Hasip Pektaş, bu kültürün özellikle Orta Avrupa ülkeleri ile Rusya, Japonya ve Çin’de oldukça gelişmiş olduğunu ifade etti. Bu ülkelerde kitap kültürünün güçlü olmasının önemli bir etken olduğunu belirten Pektaş, çocukların bu kültürle küçük yaşlardan itibaren tanıştıklarını, ailelerinin kitaplıklarındaki ekslibrisli eserlerle büyüdüklerini söyledi. Pektaş, “Bu ülkelerde insanların çoğunu metroda ya da otobüste kitap okurken görürsünüz. Kitap varsa kütüphane vardır, kütüphane varsa ekslibrise talep vardır. Talebin olduğu ülkelerde bu sanat daha hızlı gelişmiş, daha çok ciddiye alınmıştır. Sanatçıları da bu ortamda yetişmiştir” ifadelerini kullandı.

Türkiye’de ekslibrisin gelişimiyle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Pektaş, “Bizde de ekslibris yaygınlaşmaya başladı. Ancak ne yazık ki internetten alınan görsellerle, özgünlükten uzak ve hatta çalıntı tasarımlarla amatör şekilde ekslibris üretenler mevcut. Üzücü olan, ekslibris yaptıran kişilerin de estetik ve özgünlük gibi değerlere yeterince önem vermemeleridir. Kalitenin artması; bu kültürün benimsenmesine, sanat olarak önemsenmesine ve yetkin sanatçıların yetişmesine bağlıdır” diye konuştu.

Ekslibriste motif zenginliği ve koleksiyon tutkusu

Ekslibriste kullanılan motifler ve içerik çeşitliliği üzerine değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Hasip Pektaş, özellikle 20. yüzyıla kadar farklı dönemlerde öne çıkan sanatsal etkilerin ekslibrislerde kendini gösterdiğini ifade etti. 19. yüzyılda armaların, 17. yüzyılda barok sanatın, 16. yüzyılda Rönesans’ın ve 15. yüzyılda gotik sanatın izlerine sıkça rastlandığını belirtti.

Görsel ögeler ve imge kullanımı hakkında da konuşan Pektaş, “Başlangıçta yalnızca mimari figürler kullanılırken, zamanla İtalyan üslubunun etkisiyle küçük melek tasvirleri, figürler ve doğadan alınmış çiçek gibi ögeler ekslibrislere dâhil olmaya başladı. Siparişi veren kişinin mesleğinin kolayca anlaşıldığı ‘soyluluk arması’nın yanı sıra, kişinin yaşam anlayışını yansıtan unsurlar da yer buldu” açıklamasında bulundu.

Ekslibrisin koleksiyonculuk yönüne de dikkat çeken Pektaş, koleksiyoncuların ilgi alanlarına göre çok çeşitli temalarda ekslibris topladıklarını ve ilgilendikleri konularda çalışan sanatçılara siparişler verdiklerini ifade etti. Hanedan armaları, meslekler, çalışma alanları, ev içi sahneler, silahlar, giysiler, müzik ve müzik aletleri, kitaplar, kütüphaneler, baskı atölyeleri, mimari ve mühendislik konuları, tıp, sanat, mitoloji, astroloji, spor, tiyatro, dans, nü, kadın, çocuk, portre, tipografi, kaligrafi, monogram, erotizm, sözcük oyunları, botanik, zooloji, törenler, savaş ve ölüm gibi çok sayıda başlık altında koleksiyoncuların sınıflama yaparak ekslibris biriktirdikleri bilgisini paylaştı.

“Kitapların koruyucu ruhu: yâ kebikeç”

Türk kültür tarihinde ekslibrise duyulan ilginin oldukça geç ortaya çıktığını vurgulayan Prof. Dr. Hasip Pektaş, Osmanlı döneminde ekslibris örneklerine rastlanmadığını ancak el yazmaları ve basılı kitaplarda kullanılan mühürlerin, ekslibrisle benzer şekilde mülkiyet göstergesi olarak değerlendirilebileceğini ifade etti.

Pektaş, “Türkiye’nin ekslibrisi tanıması, ya yurtdışına giden bireyler ya da Batı’dan ithal edilen kitaplar aracılığıyla olmuştur. Avrupa ülkelerinde yaygın olarak kullanılan ekslibrislerin yer aldığı kitaplar, ikinci el satışlarla ülkemize girmiş; kitap sahipleri vefat ettiğinde bu eserler ya sahaflara satılmış ya da kütüphanelere bağışlanmıştır” dedi.

Türkiye’de ekslibris yaptıran ilk kişilerin genellikle ülkede yaşayan yabancı uyruklu kitapseverler olduğunu belirten Pektaş, bu duruma örnek olarak Üsküdar Amerikan Koleji ve Robert Kolej’de görev yapan yabancı öğretmenlerin kitaplarına ekslibris yaptırdıklarını, bu okulların kütüphanelerinde bulunan kitapların iç kapaklarında bu örneklerin görülebileceğini söyledi. Boğaziçi Üniversitesi’ne devredilen Robert Kolej Kütüphanesi’ndeki kitapların çoğunda standart bir ekslibrisin bulunduğuna dikkat çekti. Ayrıca, 1920’li yıllardan itibaren Robert Kolej öğrenci yıllıklarına, öğrencinin adını yazabileceği boşluk içeren ekslibrislerin eklendiğini, bu geleneğin yıllıkların sanat sorumluları tarafından tasarlanarak uygulandığını; ancak 1950’li yıllarda bu uygulamaya son verildiğini ifade etti.

Pektaş, Türkiye’de ekslibrisin henüz yeni yeni yaygınlaşmaya başladığını ancak bu sanata ilgi duyan koleksiyonerlerin sayısının hâlâ sınırlı olduğunu dile getirdi. Bununla birlikte, kitaplarını ödünç verdikten sonra geri alamayan birçok kitapseverin bu soruna karşı ekslibris yaptırmaya yöneldiğini söyledi. Bu çerçevede araştırmacı yazar İ. Gündağ Kayaoğlu’nun 1985 yılında yaptırdığı bir ekslibrise dikkat çekti. Söz konusu ekslibriste karikatürist Tan Oral’ın bir çizimiyle birlikte Arapça “Yâ Kebikeç” ifadesi yer almaktadır.

Pektaş, “Kebikeç, Osmanlı döneminde el yazmaları ve kütüphanelerin koruyucu ruhu olarak kabul edilirdi. Kitapların böcekler ve haşerelerden zarar görmemesi için yazmaların ilk ya da son sayfasına ‘Yâ Kebikeç’ ifadesi yazılırdı. Bu uygulamanın, okuyucuya, yazara ve kütüphaneye yönelik manevi bir koruma sağladığına inanılırdı. Bu anlayışın temelinde, kitap sahiplerinin eserlerine duyduğu derin bağlılık ve koruma arzusu yatar. Bugün de bu ifade, kitaba gösterilen saygı ve özenin simgelerinden biri olarak kabul edilmektedir” dedi.

Hasip Pektaş, kitap sahiplerinin, tasarımcıların ve sanatçıların ekslibrise gönül vermesi hâlinde bu kültürün yaygınlaşacağına olan inancını dile getirdi.

“Ekslibrisle tanışmam bir yarışmayla oldu”

Ekslibris ile tanışma sürecini anlatan Prof. Dr. Hasip Pektaş, bu sanatı ilk kez 1984 yılında, Belçika’daki Sint-Niklaas Ekslibris Müzesi tarafından düzenlenen bir yarışma vesilesiyle öğrendiğini söyledi. O döneme kadar ekslibrisi hiç duymadığını ifade eden Pektaş, “Üzerine ekslibris yazılacağını bile bilmeden küçük bir ağaç baskı resmimi göndermiştim. İki ay sonra gelen katalogda, gönderilen eserlerin üzerinde hem isim hem de ‘eks libris’ ibaresinin bulunduğunu fark ettim. Bunun üzerine, jüri başkanı olan koleksiyoncu ve yazar Luc Van Den Briele’e bir mektup yazarak ekslibrisi ilk kez duyduğumu belirttim ve kendisinden bilgilendirme rica ettim. Öğrendikçe bu sanata gönül verdim ve yoğun bir şekilde çalışmaya başladım. Gazi Eğitim Enstitüsü’nde aldığım grafik tasarım ve baskıresim eğitimi sayesinde bu alan bana çok uygundu” dedi.

“Hayallerimin gerçekleşmesinden büyük mutluluk duyuyorum”

2000 yılında Sint-Niklaas Ekslibris Müzesi’ni ve oradaki koleksiyonları inceledikten sonra diğer ülkelerin bu alanda ne kadar yol aldığını görerek Türkiye’de de ekslibris sanatının yaygınlaşması için çaba göstermeye karar verdiğini aktaran Hasip Pektaş, “En büyük hayalim bir ekslibris derneği ve müzesi kurmak, ayrıca uluslararası bir yarışma organize etmekti. Bugün hepsi gerçekleşti. Geldiğimiz noktadan büyük mutluluk duyuyorum. Ekslibrisle ilgili bugüne kadar –çoğunda danışmanlık ve kaynaklık ettiğim– 29 adet lisansüstü tez hazırlandı. Bu, alana olan ilginin önemli bir göstergesidir. Ekslibrisin İstinye Üniversitesi de dâhil olmak üzere yedi üniversitede ders olarak okutulması, ortaöğretimde görev yapan öğretmenlerin de ekslibris yaptırmaya başlaması beni ayrıca memnun ediyor” şeklinde konuştu.

Pektaş, ekslibris alanında hâlâ eksikliğini hissettiği tek konunun, Türkiye’de koleksiyonculuğun tam anlamıyla yaygınlaşmaması olduğunu da sözlerine ekledi.

“İstanbul ekslibris müzesi, en büyük hayalimdi”

Ekslibris kariyerinin önemli bir kilometre taşı olan İstanbul Ekslibris Müzesi hakkında bilgi veren Prof. Dr. Hasip Pektaş, “Dünyada önemli ekslibris müzeleri arasında Danimarka Frederikshavn, Almanya Gutenberg, Belçika Sint-Niklaas, Rusya Moskova, İtalya Mediterraneo, Çin Şangay Fuxihanzhai, Fransa Nancy, Ukrayna Odessa Lewych ve Bulgaristan bulunuyor. Bunlara ek olarak, onuncu ekslibris müzesi ülkemizde, İstanbul’da kuruldu. Bu, en büyük ve en önemli hayalimdi” ifadelerini kullandı.

2019 yılında Altunizade’de, Selçuk Ecza Holding binasında kalıcı olarak kurulan İstanbul Ekslibris Müzesi’nin, Selçuk Ecza Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı ve sanatsever iş insanı M. Sonay Gürgen’in desteğiyle hayata geçtiğini belirten Pektaş, “Kendisine ne kadar teşekkür etsem azdır. Bir kültür yuvası olan müzemiz, 15 Eylül 2020 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın onayı ile ‘Özel Ekslibris Müzesi’ statüsüne kavuşmuştur. 17.000’den fazla ekslibris eseri, çok sayıda kitap, katalog ve tez ile müzemiz; sanatseverlerin ve araştırmacıların ilgisini bekliyor” dedi.

“Ekslibris mikrobu öğrencilerime bulaştı”

Ekslibris sanatına duyduğu tutkuyu öğrencilerine de aşıladığını belirten Pektaş, bu alana gönül vererek devam eden çok sayıda kişi olduğunu söyledi. Pektaş, “Bazı öğrencilerim şu an öğretim üyesi olarak görev yapıyor ve onlar da kendi öğrencilerine bu ‘mikrobu’ bulaştırıyor. Aksi takdirde, Belçika’daki bir yarışmaya Türkiye’den %47 oranında katılım sağlanması mümkün olmazdı” dedi.

2004 yılındaki bir anısını paylaşan Pektaş, “Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde bir dönem ders verdim ve ekslibris öğrettim. Öğrenciler büyük ilgi gösterdi. 2005 yılında Belçika’da yapılan yarışmaya onları da cesaretlendirdim. Bu yarışmada öğrencim Nurdan Adıgüzel birinci oldu. 2000 yılında aynı müzenin düzenlediği yarışmaya Türkiye’den yalnızca dört eser katılmışken, beş yıl sonra katılım oranının %47’ye çıkması jüri başkanını çok etkiledi. Bana, ‘Sayın Pektaş, bu kadar katılımın arkasında senin gizli gücünün olduğunu biliyorum. Kutlarım,’ dedi. 2007’de aynı yerde yapılan yarışmada yine birincilik Türkiye’ye geldi. Rusya’da yapılan yarışmada da öğrencilerim İrem Çamlıca ve Onur Aşkın birincilik ödüllerini aldılar” ifadeleriyle duygularını dile getirdi.

“Hedefim: dijital koleksiyon ve bitmeyen heyecan”

Dünyaca tanınmış ekslibris koleksiyonerlerinden de söz eden Prof. Dr. Hasip Pektaş, günümüzde dünyada 3,5 milyonun üzerinde ekslibris bulunduğunun tahmin edildiğini ve yaklaşık 3.000 koleksiyon olduğunu aktardı. Almanya’da, 1890 yılında askerlik görevinden ayrılarak kendini tamamen ekslibrise adayan Karl Emich’in, 1895-1906 yılları arasında başkanlığını yürüttüğü derneğe ölümünün ardından 40.000 ekslibrislik bir koleksiyon bıraktığını belirtti. Sayısı tam olarak bilinmese de, dünyanın en büyük ekslibris koleksiyonunun İtalyan Gianni Mantero’ya (1897–1985) ait olduğunu söyledi.

Bunlara ek olarak, Amerika’da Yale Üniversitesi’ne bağışlanan ve Irene Dwen Andrews Pace’e ait 250.000 parçalık koleksiyonu örnek gösteren Pektaş, müzecilik alanında en çok ekslibrisin, yaklaşık bir milyonluk arşiviyle Danimarka’daki Frederikshavn Müzesi’nde bulunduğunu belirtti. Bu müzenin “art-exlibris.net” adlı internet sitesi aracılığıyla 500.000’den fazla ekslibrisi çevrim içi olarak paylaştığını ifade etti. Ayrıca Gutenberg ve Sint-Niklaas müzelerinde de yaklaşık 800.000 adet ekslibris yer aldığını aktardı.

Bugüne kadar yaptığı her şeyin ekslibris sanatını yaygınlaştırmak adına olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Hasip Pektaş, nihai hedefinin elindeki koleksiyonu dijital ortama aktarmak ve sağlığı elverdiği sürece bu çalışmayı aynı heyecanla sürdürmek olduğunu belirterek sözlerini tamamladı.

Önceki Gönderi

Marmara’nın Derin ve Sessiz Çığlığı: ‘Derin Marmara’ Belgeseliyle Gün Yüzüne Çıkıyor

Sonraki Gönderi

Dijital Çağda Gazetecilik

Sonraki Gönderi
Dijital Çağda Gazetecilik

Dijital Çağda Gazetecilik

HABER KATEGORİLERİ

  • Bilim
  • Eğitim
  • English
  • Foto Galeri
  • Genel
  • İletim
  • İstanbul
  • İstanbul Üniversitesi
  • İÜ İletişim Fakültesi
  • İÜWEBTV
  • Köşe Yazıları
  • Kültür-Sanat
  • Manset Haber
  • Manset Yani
  • Sağlık
  • Spor
  • Teknoloji
  • Yaşam

ÖNE ÇIKAN KONULAR

10 Kasım Atatürk atölye basketbol belgesel bilim deprem Dr. Öğr. Üyesi Ümit Sarı ekonomi erasmus eğitim film futbol iletim iletim gazetesi iletişim iletişim fakültesi atölyeleri istanbul istanbul üniversitesi istanbul üniversitesi iletişim fakültesi iü iü iletişim fakültesi iüwebtv kadın kültür sanat medya mezuniyet prof. dr. ergün yolcu Prof. Dr. Mahmut Ak psikoloji radyo radyo iletişim sanat sağlık sergi sevgi şahin sinema siyasal bilgiler fakültesi sosyal medya spor tarih teknoloji tercih ve tanıtım günleri yapayzeka İletişim Fakültesi

ÖNE ÇIKAN HABERLER

  • Yarım Asırlık Bir Dev : Sezen Aksu

    Yarım Asırlık Bir Dev : Sezen Aksu

    0 paylaşımlar
    Paylaşım 0 Tweet 0
  • İlk Türk Futbol Takımı: Black Stockings FC (Siyah Çoraplılar)

    0 paylaşımlar
    Paylaşım 0 Tweet 0
  • Kamondo Merdivenleri’nin Bilinmeyen Hikayesi

    0 paylaşımlar
    Paylaşım 0 Tweet 0
  • Tarihten 4 İlginç Bilgi

    0 paylaşımlar
    Paylaşım 0 Tweet 0
  • Psikoloji Tutkunlarının İzlemesi Gereken 7 Film

    0 paylaşımlar
    Paylaşım 0 Tweet 0

Bizi sosyal medyada takip edin

Son Haberler

  • Geleceğin İletişimcileri Mezun Oldu
  • Prof. Dr. Şener Üşümezsoy: Felaketi büyüten bilgi eksikliği ve korku kültürüdür
  • İÜ İletişim Fakültesi’nin TRT Belgesel Ödüllü Yönetmeni Mert Kartal: “Köyümdeki birinin anlamayacağı bir film yapmam!”

Kategoriler

  • Bilim
  • Eğitim
  • English
  • Foto Galeri
  • Genel
  • İletim
  • İstanbul
  • İstanbul Üniversitesi
  • İÜ İletişim Fakültesi
  • İÜWEBTV
  • Köşe Yazıları
  • Kültür-Sanat
  • Manset Haber
  • Manset Yani
  • Sağlık
  • Spor
  • Teknoloji
  • Yaşam

Özel Haberler

Geleceğin İletişimcileri Mezun Oldu

Geleceğin İletişimcileri Mezun Oldu

9 Temmuz 2025
Prof. Dr. Şener Üşümezsoy: Felaketi büyüten bilgi eksikliği ve korku kültürüdür

Prof. Dr. Şener Üşümezsoy: Felaketi büyüten bilgi eksikliği ve korku kültürüdür

8 Temmuz 2025
İÜ İletişim Fakültesi’nin TRT Belgesel Ödüllü Yönetmeni Mert Kartal: “Köyümdeki birinin anlamayacağı bir film yapmam!”

İÜ İletişim Fakültesi’nin TRT Belgesel Ödüllü Yönetmeni Mert Kartal: “Köyümdeki birinin anlamayacağı bir film yapmam!”

25 Haziran 2025
  • İletim Arşiv
  • Künye
  • İletişim

İstanbul Üniversitesi İletşim Fakültesi İletim Gazetesi / © 2022

Tekrar Hoşgeldiniz!

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapınız

Şifreni mi unuttun?

Lütfen Şifrenizi Alınız

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi giriniz.

Giriş Yapmak
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle

İstanbul Üniversitesi İletşim Fakültesi İletim Gazetesi / © 2022